Translate.vc / Français → Turc / Ombré
Ombré traduction Turc
5,935 traduction parallèle
Si elle s'est débarrassé de mon legging ombré, alors aidez-moi Seigneur!
- Eğer taytlarımı sattıysa gününü görür!
Tu ne peux même pas porter ton legging ombré!
- İstesen de tayt giyemezsin.
C'est vraiment la poisse colossale, quitter notre maison, peut-être perdre mon legging ombré pour l'éternité.
Çok kötü bir olay. Evimizi terk etmek, taytlarımı sonsuza kadar kaybetmek...
Absolument rien, pas même mon legging ombré!
Hiçbir şey. Taytlarım bile yok.
Les hommes qui en ressortaient n'étaient que l'ombre d'eux même.
Erkekler oradan döndükten sonra gölge gibi olurlar.
Suffisamment pour... vous mettre à l'ombre pour les... 30 prochaines années.
Ki önünüzdeki... 30 yılı içerde geçirmenize yeterli.
Retourne en 2004, Russel avait un partenaire infiltré hacker. en charge de l'argent et des batiments qui est resté cacher dans l'ombre.
2004'te, Russell'ın para ve altyapıdan sorumlu gölgelerde saklanan gizli bir hekleme ortağı varmış.
Vivre dans l'ombre.
Gölgelerde yaşıyorsun.
La meilleur place est celle de l'ombre.
En mantıklı yer, gölgelerin arası.
Mais toi à l'ombre, Petyr!
Gölgeye geç! Petyr!
Les zones d'ombre vont s'éclaircir.
- Doktor geçici bir şey olduğuna emindi. - Kargaşalar hallolacak.
Pourquoi vous êtes vous retiré dans l'ombre?
Neden gölgelere geri çekildin?
Vous serez en mesure de sortir de l'ombre de votre propre infamie.
Kötü şehrinin gölgesinden kurtulacaksın.
Les neufs maisons vivent peut-être dans l'ombre, mais elles ont un grand pouvoir dans ce royaume.
Dokuzlar gölgede yaşıyor olabilirler Seth. Ama bu diyarda çok büyük bir güce sahipler.
Une ombre.
Gölge.
Et dans son infinie miséricorde, l'univers m'a renvoyé l'ascenseur. Il m'a donné une histoire, sur une entreprise qui vole trop près du Soleil Et finit en cendres dans l'ombre d'IBM.
Ama şu işe bak, kainat bana IBM'in gölgesinden çıkmak için güneşe çok yakın uçarak kavrulan bir şirket hakkında hikaye vererek yardım etti.
Il y avait une tempête de neige, tu as vu une ombre et tiré dessus.
Göz gözü görmüyordu ve bir gölge gördün ve ateş ettin.
Et ils ont une ombre rose appelée "loser".
Ve o renk "ezikliğin" pembe bir tonuydu.
Au delà de l'ombre d'un doute.
Hiç şüpheniz olmasın.
Le soi-disant homme aux poings sans ombre!
Gölgesiz yumruk diyorlar sana?
Des poings sans ombre sont impossibles à discerner.
Gölgesiz yumruğu farketmek imkansızdır
Je peux prouver tout ce que j'avance, sans l'ombre d'un doute!
Bir şüpheye gölge bırakmayacak şekilde bildiğim her şeyin doğru olduğunu kanıtlayabilirim.
L'Ombre s'approche, la Grande Mère.
Karanlık gelecek. Yüce Anne.
J'espère que c'est aussi simple que ça, mais je me sens l'ombre de quelque chose de plus grand à l'horizon.
Umarım bu kadar basittir. Fakat önümüzde daha büyük bir şeyin gölgesini hissediyorum.
Vous avez fait face à votre orgueil et l'ombre de votre âme.
Ruhunun gölgesinde kalmış, kibrin bir yansımasıydı o yaratık.
Il y a une guerre de l'ombre entre Ultra et nous... l'organisation secrète qui nous traque.
Bizle Ultra arasında süren gizli bir savaş var. - Hayır! - Bizi avlayan gizli bir örgüt.
Une guerre dans l'ombre existe entre nous et Ultra, l'organisation secrète qui nous traque.
Bizle Ultra arasında süren gizli bir savaş var. - Hayır! - Bizi avlayan gizli bir örgüt.
Il n'y a plus que toi et moi, ombre.
Görünüşe göre sadece sen ve ben kaldık, gölge.
Ombre!
Gölge!
Je dirais l'ombre de mon père.
Tadına bakarsak, babamın ayağı.
Depuis combien de temps a t-elle été tapi dans l'ombre, a écouté Dieu ne sait quoi?
Ne zamandan beri gölgelerin içinde dolanıyor, Allah bilir neler duydu?
Pour vivre dans l'ombre?
karanlıkta yaşaması için?
Combien de temps a-t-elle passé dans l'ombre à écouter Dieu sait quoi?
Ne kadar zamandır Tanrı bilir neleri dinleyerek, karanlıklarda dolaşıyor?
Vous essayez sérieusement de l'intégrer à la société, après une vie dans l'ombre, à vivre comme de la vermine?
Sen cidden onu sosyalleştirme niyetindesin. Karanlıkta geçen bir hayattan sonra. Haşerat gibi yaşarken?
- Ceci dit, il y a eu un incident particulier et je sais sans l'ombre d'un doute, que c'est réel et pas dans mon imagination.
En ufak bir şüphemin olmadığı farklı bir olay olmuştu. - Gerçek dünyada meydana geldi, hayalimde değil.
Aucune tumeur, aucun ombre, aucun- - Bien.
Tümör yok, karaltı yok... İyi.
Très bien, alors où est ton ombre?
Tamam. Peki o zaman, gölgen nerede?
C'était là depuis le début, attendant, caché dans l'ombre, attendant de me traiter de menteur.
Oysa en baştan beri oradaydı. Gölgede bekliyordu. Bana yalancı demek için bekliyordu.
Eh bien, oui, ils... moulent simplement une ombre.
Yani, evet... Vücuda oturması için tasarlanmış.
Joe Carroll est l'incarnation du diable, et pendant que je marche dans la vallée de l'ombre de la Mort, je ne crains aucun mal, car les promesses de Dieu sont riches, merveilleuses à contempler, donc je vous le dis, Joe Carroll, suppôt de Satan, vous ne serez pas victorieux.
Joe Carroll, şeytanın bir emsalidir ve ölüm vadisinde gölgeler içinde yürürken şeytandan korkmayacağım Tanrı'nın vaatleri zengin olduğu için görülmeye değer bir şey ve sana diyorum, Joe Carrol seni şeytanın yavrusu galip gelemeyeceksin.
Quand je marche dans la vallée de l'ombre de la mort, je ne crains aucun mal, car les promesses de Dieu sont riches et merveilleuses...
Ölüm vadisinde gölgeler içinde yürürken, şeytandan korkmayacağım Tanrı'nın vaatleri zengin ve harika olduğu için...
En voyant l'ombre de ses ennemis se jetant sur sa demeure, le roi a été contraint d'éloigner sa princesse bien-aimée, convainquant tous ceux qui restaient qu'elle était à jamais perdue.
Düşmanlarının gölgesinin yuvasına çöktüğünü gören kral bir tanecik prensesini evinden uzaklaştırmak zorunda kalmış. Kalan herkesi de prensesin öldüğüne ikna etmiş.
Certains disent que la seule lumière qui brille dans le château éclaire l'ombre du roi autrefois puissant dans la chambre de son enfant, mais comme les bêtes impitoyables ont pris le contrôle du royaume du roi déchu, loin de se douter que lui et son frère
Bazıları der ki, kalede parlayıp bir zamanların güçlü kralının gölgesini ortaya çıkaran tek ışık çocuğu için ayırdığı odadan gelirmiş. Ancak bilmedikleri şey, acımasız canavar düşen kralın topraklarında güç kazandıkça kral ve ağabeyi düşmanları tamamen ortadan yok olmadıkça rahat bir nefes alamayacaklardı.
Allez, viens. Sors de l'ombre.
Hadi, çık gölgelerin arasından.
Au soleil ou à l'ombre, de l'Espagne à la Sibérie, elle peut survire quasiment partout.
İspanya'dan, Sibirya'ya neredeyse her yerde yaşayabilirler.
Cette femme a non seulement réussi à sortir de l'ombre de son père.
O kadın sadece kendini babasının gölgesinden kurtaramadı.
Non, non, c'était sans l'ombre d'un doute de la gaufre à la vanille.
Hayır, hayır o parçacıklar kesinlikle bisküviydi.
Elle fait pleurer les femmes Elle fait crier dans l'ombre
Ağlıyor arkada çığlık atıyor.
Dans chacune, il insiste sans l'ombre d'un doute qu'il était innocent.
Her mektubunda, şüpheye yer bırakmayacak şekilde masum olduğunu iddia etmiş.
Vous rappelez-vous la dernière fois où nous avions parlé, à l'ombre de cette pierre tombale?
Mezarlığın gölgesinde yaptığımız son konuşmayı hatırlıyor musun?
... un incendie dans un phare vient de sortir de l'ombre. Son emplacement est inconnu.
... Long Island'daki fenerde, Ryan Hardy ile boğuşmuştu ve son zamanlarda da ortaya çıkmıştı ayrıca, şu an nerede olduğu hala bilinmiyor.