Translate.vc / Français → Turc / Os
Os traduction Turc
8,515 traduction parallèle
Je ne reçois pas d'offrandes comme un esclave affamé avide d'os.
Açlıktan kemik dilenen köleler gibi dilenecek değilim.
J'ai une maladie dans mes poumons qui s'est propagée à mes os.
Akciğerlerimde kemiklerime kadar işlemiş bir hastalık var.
Malheureusement, on a découvert que le cancer est parti du poumon et a métastasé aux os et aux ganglions lymphatiques dans le médiastin.
Ne yazık ki, kanserin akciğerden yayıldığını fark ettik. Sonra kemiklere metastaz yaptığını ve de mediastende yer alan lenf düğümlerine yayıldığını fark ettik.
Sauf que la pièce est en feu, le sol tremble et les murs de rapprochent jusqu'à écraser mes os!
Tabii odanın ateş gibi olması haricinde. Yer sallanıyor, duvarlar üstüme geliyor, kemiklerimi kıracaklar!
Elles représentent un rongeur brisant les os d'un félin plutôt tenace.
Bir kemirgenin inatçı bir kedinin kemiklerini kırdığını resmetmişler.
La Nouvelle Orléans restera une beauté bien après que nos os soient devenus argile.
New Orleans ancak ikimiz toprağa karıştığımızda güzel olacak.
Les hiboux mangent des souris et vomissent les os.
Baykuşlar, farenin her tarafını yiyorlar ve sonra da kemiklerini atıyorlar.
Après avoir reconstruit tes os avec du beurre, tu devras déboucher tes artères avec un aspirateur ou autre.
Kemiklerini tekrar yağla yapılandırırsan ancak elektrikli sürpürgeyle açarmışsın.
Je suis entré et j'ai vu un homme, la trentaine, qui avait l'air d'avoir 92 ans, il n'avait que la peau sur les os et devait peser 40 kilos.
Odaya girdim ve 92 yaşında gibi gözüken, 30'larında bir adam gördüm. Bir deri bir kemik kalmış, 36 kilo civarında, solunum cihazına bağlı yaşayan.
Apportez-moi ces hirnlose Mutterfotzen et je leur broierai les os pour mon...
Bana bu beyinsiz sikikleri getir, kemiklerini öğütüp...
Si vous continuez à parler à la presse... je prends le premier vol pour vous briser les os.
İyi, şayet basına konuşmayı kesmezsen oraya gelip kemiklerini kıracağım. - Buna ne dersin?
Je vais ouvrir la chair jusqu'à l'os, pour voir la quantité de pus.
Kemiğe kadar kesiyorum. Bakalım ne kadar cerahat varmış..
Brise les os de nos ennemis
# Kır düşmanın kemiklerini!
Brise les os de nos ennemis.
# Kır düşmanın kemiklerini!
Brise les os de nos ennemis.
Kır düşmanın kemiklerini!
Jamie, je vais remettre en place neuf os dans ta main.
Jamie elindeki dokuz kemiği yerleştirmek üzereyim.
Soigner son majeur nécessita d'employer une force considérable afin de remettre les bouts d'os fracturés dans la chair.
Orta parmağındaki parçalanmış kemik uçlarını içeri çekip deriye yerleştirmek için kayda değer kuvvet uygulamak gerekti.
Quand je me trouvais dans l'arène face à une brute pareille, la foule me voyait, la peau sur les os à l'époque, et ils voyaient un tas de muscles en colère prêt à me tuer.
Çukurda ne zaman böyle hayvan gibi bir adamla karşılaşsam seyirci benim o zamanlardaki deri-kemik halimi görürdü. Sonra da beni öldürmeye hazır, öfkeli kas yığınını görürlerdi.
Le matin suivant, un des gardes l'a vu évanoui, sous un chariot, avec un os à jambon dans sa main.
Sonraki sabah gardiyanlardan biri elinde kemikle bir arabanın altında sızmış hâlde bulmuş.
Quand le feu s'est éteint, je m'attendais à retrouver ses os calcinés.
Ateş söndüğünde kömürleşmiş kemiklerini bulacağımı sanıyordum.
Le Seigneur des Os.
Kemik Lordu.
Mes os sont réduits en poussière par 3 décennies de vodka.
30 yıllık votka kemiklerimi toza dönüştürdü.
- Comme? Sensation de brûlure sur la peau, douleurs aiguës dans les os, fatigue musculaire, palpitations cardiaques, vision trouble, acouphènes, vertige, nausées, souffle court.
Derimde yanma hissi kemiklerimde keskin ve soğuk bir acı hissi kas yorgunluğu, kalp çarpıntısı bulanık görme, kulak çınlaması baş dönmesi, mide bulantısı, nefes darlığı...
Et maintenant ses os y reposent aussi.
Şimdi de kemikleri var.
- Comme un os qui guérit.
- Peg. - Tıpkı kemiğin kaynaması gibi.
♪ Avec chaque os cassé ♪
# Her bir kırık kemikle #
♪ Avec chaque os cassé ♪
# Evet, her bir kırık kemikle #
En chair et en os.
- Ta kendisi.
Ils vous glacent jusqu'à l'os!
İliklerinize kadar üşümenize sebep oluyorlar.
Quel plaisir de vous rencontrer en chair et en os.
Sizi bizzat görmek ne güzel.
Je dois réséquer l'intestin et remettre les os en place.
Herhangi bir şekilde, bağırs. Zaman yok.
Je veux savoir ce qu'elles partagent comme os et organes.
Paylaşabilecekleri kemikleri veya organları görmek istiyorum.
Lorsque vous récupériez les os et la chair brûlée, cela vous a aidé?
Dünya Ticaret Merkezi'ndeki kemikleri ve yanmış cesetleri toplarken bu inancın o zaman da işe yarıyor muydu?
Quelqu'un a brisé chacun des os du corps de ce petit garçon et ensuite, il l'a tué.
Biri o küçük oğlanın bedenindeki neredeyse bütün kemikleri kırdı sonra da gitti çocuğu öldürdü.
Je ne vais pas combattre ce sac d'os.
- O sıska kaltakla savaşmam.
Un connaisseur parlerait sur le sac d'os.
Paranın çoğu sıska kaltağın üzerinde.
Il essaie de se dissimuler sous sa combinaison ample. Tu vois comme la peau pend de ses os?
Kemikleri asılı görüntüsünü bol uçuş takımıyla örtbas etmeye çalışan şu adam.
Lui, il a des marques au sommet de la colonne où les os se sont mal soudés.
Bunun kemikleri doğru şekilde birleşmediği için omurgasının üzerinde çıkıntısı var.
La Terre qui écrase vos faibles poumons de Ceinturien, et vos fragiles os de Ceinturien.
Şimdi de Dünya o zayıf Kuşaklı ciğerlerinle nazik Kuşaklı kemiklerini mahvediyor.
Évidemment, c'est à vous de décider. Mais je suis très bonne avec les os.
Tabii karar sizin ama kırık kemik tedavisinde çok iyiyimdir.
- Les Intérieurs méprisent nos os fragiles - Ça va.
Dış gezegenliler kırılgan kemiklerimizden nefret ediyorlar!
Je casse tous les os, je les brise dynamiquement.
Her kemiği paramparça ettim dinamik bir şekilde kırdım onları.
Combien d'os avez-vous cassé?
Kaç kemiğini kırdın?
Mon temps est presque terminé, mais mon héritage ne sera pas que cendres et os, ce sera l'histoire.
Vaktim neredeyse doldu. Ama mirasım sadece kül ve kemik değil, tarih olacak.
Tu as déjà vu un pitbull avec un os?
Sen hiç ağzında oyuncak çiğneyen bir pitbul gördün mü?
Et puis j'ai mangé le cerveau du plus sensuel peintre de Seattle, et j'ai essayé de sauter sur les os de mon ex.
Sonra bir gün Seattle'ın en şehvetli ressamın beynini yiyince asılmaya çalıştım.
C'est une scie à os.
- Kemik testeresi.
Mon ami, quand il n'y a plus de chair, on fait avec ce qui reste, même les nerfs et l'os.
Arkadaşım etten yiyecek bir şey kalmadığında kalanlarla karnımız doyuruveririz, sinirler, kemikler kalmış olsa bile
- Et une fois que j'ai examiné les os, Je serai capable de vérifier un dommage venu d'un saut.
- Ve kemikleri incelemeden önce, atlama etkisiyle mi olduğunu söyleyebilirim.
Mais pas les os sur la colline.
Tepedeki kemikler değil, o senin davan.
C'est surtout de la peau et de l'os.
Çoğunlukla deri ve kemik.