English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Ova

Ova traduction Turc

48 traduction parallèle
"Ta peau doit être encore plus blanche mais il faudrait la frotter."
Bak ne diyeceğim ; seni sabunla şöyle güzelce ova ova yıkasam cildin üç kat daha beyazlaşırdı.
En plaine, pour creuser et planter les poteaux, c'est 2 $ par jour.
Tüm ova boyunca sürücülere, kazıcılara direk dikenlere ve tomruk kesenlere günde iki dolar ödenecektir.
Elles ne sont plus très loin des rizières.
Her sene, Mayıs başında ova için ayrılırlar.
Trop de choses m'attachent ici... la maison... la vallée... notre avenir...
Vazgeçecek çok şeyim var, burası, ova...
En bas, il y avait une clairière. Avec de l'herbe, des pierres, du lichen. Autrefois, j'ai vu un cimetière, il n'était pas plus triste.
Tepenin altındaki otlu, taşlı, likenli açık ova... bir mezarlıktan bile daha tenhaydı.
Ton front, c'est une plaine.
Alnın bir ova.
"Glen" veut dire "vallée", "na" veut dire "de", et "hurrich", si ma mémoire est bonne, veut dire "if".
Glen, "ova" demek, na "nın" demek, ve hurrich, hafızam yanıltmıyorsa, "porsuk ağacı" demek.
Les Indiens des plaines étaient très pacifiques...
Ova Yerlileri çok ilkel bir kabileydi...
Je ne comprends pas.
Bu ova çok sıcak olur.
Nous sommes sous une pluie battante à coté d'une route boueuse bordée de peupliers.
Yağmurun altında duruyoruz vıcık vıcık bir yol kenarındayız, yol, ufukta görünen ova üzerindeki iki sıra kaçınılmaz kavak ağacıyla birleşiyor.
Le médecin a dit que ses entrailles étaient arides et que ma semence n'avait pas de prise.
Fakat doktor içinin ova değil de tohumlarımın tutunamayacağı kadar kayalık arazi olduğunu anlattı.
Rien que toi et moi, et la grande plaine.
Sadece sen ve ben, dostum, bir de yalnız ova.
Je trouve que Aufschnalter devrait profiter de la plaine pour gagner le prochain camp.
Aufschnaiter zirve kampı kurmak için bu ova havasından yararlanmalı.
Et nous avons réussi à attirer les chefs de nos ennemis de toujours loin de leur planète natale Oa.
Ama bundan daha önemlisi, en nefret ettiğimiz düşmanlarımızı gezegenleri Ova'dan uzaklaştırmayı başardık.
- Ils sont retournés sur Oa.
Ova'ya geri gittiler.
Nous traquons une bande d'Uruk-haï qui détiennent deux de nos amis.
Ova boyunca kuzeye doğru giden bir grup Uruk-hainin peşindeyiz. Dostlarımızdan ikisini tutsak almışlardı.
J'étais une vraie fille des plaines.
Tam bir ova çocuğuydum.
La fille des plaines a capturé l'homme des montagnes.
Ova kızı dağ çocuğunu yakaladı.
Peut-être qu'une fille des plaines comme moi... ne peut pas vivre à cette altitude.
Belki de benim gibi bir ova çocuğu... o yükseklikte yaşayamazdı.
C'est vrai, elle est plate comme un citron.
Haklısınız, bu sanki düz bir ova gibi.
La colline originale était à 185 m au dessus de la plaine. Le puits final sera à 325 m en-dessous de la plaine.
Tepe ova seviyesinden 185 metre yukarıda ve son ocak ova seviyesinin 325 metre aşağısında olacak.
Ce brome cathartique fait maison est un excellent somnifère, pas vrai?
Bu ova otları epey bir uyku getiriyor... Değil mi?
Elle se trouve sur Oa.
Ova'daki merkezi güç pilinden.
Pour les hommes des plaines.
- Ova insanları için.
Je suis un homme des plaines.
- Ben bir ova insanıyım.
" Tyolus dit alors au peuple des basses plaines :
" Sonra Tyolus ova halkına şöyle dedi :
Les prairies tempérées ne sont pas toutes aussi riches et colorées en été.
Her ılıman ova, yaz mevsiminde bu denli zengin ve renkli değildir.
Au fur et à mesure qu'on s'éloigne des côtes rocheuses des continents, une énorme plaine s'étend devant nous.
Kıtaların kayalık sınırlarından uzaklaştıkça karşımıza, muazzam enginlikte bir ova çıkıyor.
Elle s'étend sur des milliers de kilomètres, devenant de plus en plus profonde.
Bu ova yavaş yavaş aşağı çökerek, binlerce kilometre uzanıyor.
Un expert en gorille sera présent.
Ova gorilleri uzmanı gelecekmiş.
Il me faut une bassine d'eau chaude, un thermometre, des gants en latex, un lacet et de la sauce piquante.
Bir k ova sıcak su, ağız termometresi plastik eldiven, havlular, ayakkabı bağı ve biraz acı biber sosu.
As-tu essayé l'Ova-Sure?
Ova-Sure'u denedin mi?
- Du chanvre?
Ova mı?
- On prendra deux chanvres.
Bu arada iki "ova" istiyoruz.
Règles de Moscou.
Mosk ova Kuralları.
Non point de ces cités de la plaine, Sodome et Gomorrhe.
- Biz ki değiliz ova şehirlerinden, Sodom'dan ve Gomorrah'dan.
Les grands singes sont aussi agressifs.
Bu tür agresif davranışları ova maymunlarında da gözlemlemiştim.
Y aurait-il une plaine, une montagne
# Ova mı var, dağ mı?
A cette époque-là, des tigres rôdaient dans les jungles et des troupeaux d'éléphants peuplaient les grandes plaines.
O zamanlar, kaplanlar ormanlarda, fil sürüleri de Büyük Ova'da gezinirlermiş.
L'odeur des fougères et le souffle de vie venant de la brume les immergeaient... dans une plaine blanche infinie.
Eğreltiotu kokar hayat, nefes hasıl olur sisden sonsuz bir beyaz ova.
♪ And where s that soggy plain?
* Nerede o ıslak ova?
♪ And where s that blasted plain?
* Nerede bu ova? *
Olympia, une plaine en Grèce dans le Péloponnèse occidental.
Olympia, Mora Yarımadası'nın batısında, Yunanistan'da bir ova.
Les plaines s'étendent ici.
Ova buraya kadar uzanıyor.
Il y a des prairies et du maïs et un tas de Blancs qui ne votent pas avec leur tête.
Bir sürü ova ve mısır ve kendi lehlerine oy vermeyi akıl edemeyen bok püsür beyaz insan olur.
"Visite des Grandes Plaines" il disait...
"Büyük Ova Turu" demişti...
L'Homme des hautes plaines.
High Plains Drifter ( Yüksek Ova Serserisi ).
"Ova", comme dans "Pandova".
- "Ova", Pandova'da olduğu gibi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]