Translate.vc / Français → Turc / P
P traduction Turc
227,977 traduction parallèle
Il a invité tous ces trouducs misogynes, pour qui grossesse signifie faiblesse, afin de leur prouver qu'elle n'assume pas ses responsabilités.
Hamileliğin bir zayıflık olduğunu düşünen bütün kadın düşmanı piçleri çağırıp Laurie'nin Raviga'daki görevlerini aksatacağına ikna etmeye çalışıyor.
Elle collectera les données des portables et les compressera, libérant 20 % de stockage.
Uygulama, kişinin telefonundaki bütün verileri alıp sıkıştırıyor. Yüzde yirmi daha fazla yer açıyor.
Je suis passé pour te demander de m'excuser d'avoir crié quand tu as proposé cette opinion malvenue.
Bryce, sana sorulmamasına rağmen belirttiğin görüşler için sana bağırdığımdan dolayı uğrayıp özür dilemek istedim.
Je sais que tu me prends pour un insoumis en croisade qui a filé une bombe à retardement à Gavin Belson pour le faire tomber et le punir de tous ses méfaits.
Benim mücadeleci bir herif olduğumu ve saatli bir bomba yapıp yaptığı yanlışlarından dolayı onu alaşağı etmek için Gavin Belson'a itelediğimi zannediyorsun, biliyorum.
J'étais dans le coin. Alors, je me suis arrêté pour qu'on parle technologie entre experts.
Senin mahallede takılıyordum da, sana uğrayıp biraz teknoloji konuşabiliriz diye düşündüm.
J'ai pu la contrer...
Neyse ki, bu durumu karşılayıp...
Je vais quitter Raviga pour créer une société.
Üst düzey partnerlerle konuştum ve yeterince insanı Raviga'dan ayrılıp yeni bir şirket kurmaya ikna ettim.
Je vais dire à Periscope que je démissionne.
Periscope'u arayıp işi bıraktığımı söylüyorum.
Je vais le laisser se calmer. Je réessaierai demain.
Belki birkaç gün geçtikten sonra yeniden arayıp konuşabiliriz.
J'ai donné mon aval. Mais j'ai besoin que vous me juriez que ça va marcher.
Bak, imzaladım burayı ama Richard, gözlerimin içine bakıp, bu işin olacağına söz ver.
"Tous les matins, en me levant, " en me couchant, chat vidéo.
Her sabah uyanıp uygulamayı açıyorum.
Nous devons prendre les devants et c'est pourquoi... je vais retirer chaque HooliPhone concerné de la circulation et le remplacer sous trois jours.
Bu yüzden bunu önüne geçmeliyiz, bu sebeple zarar görmüş her HooliPhone'u geri çağırıp üç gün içinde de yenileriyle değiştireceğim.
Tu mets une capote sur ton micropénis en mode sauvegarde?
- Korunuyor musun? Yoksa küçük sikine kondom takıp güvenli modda mı sikiyorsun?
Quand j'ai refusé de créer de faux comptes ou de mentir à la barre, vous m'avez traité de fiotte.
Sahte kullanıcıları istemediğimde pısırık dediniz. Sahnede yalan söylemediğimde, bana pısırık dediniz.
C'est vous, les fiottes!
Pısırık sizsiniz. Pısırık olan sizsiniz.
Tu m'as dit d'ouvrir l'arrière pour prendre les batteries et ensuite, tu m'as dit de ne pas les remettre.
Arka kapıyı açıp, pilleri almamı söyledin. Sonra da geri koymamamı.
Pourtant, P.T. Westmorland m'a dit qu'il en était l'auteur.
Durum böyleyken PT Westmoreland, kitabı kendisinin yazdığını söyledi.
Ainsi, lorsqu'elle est capturée par un prédateur, elle peut perdre sa peau pour s'échapper.
Bu şekilde evrimleşti, böylece ne zaman bir avcı onu yakaladığında derisinden diken çıkartıp kaçıyor.
J'ai envie de prendre ton cou entre mes mains et de t'étrangler.
Ellerimi boynuna dolayıp sıkmam gerek.
Et laisse la tablette accessible.
Ve sonra açık bırakıp gitmesine.
J'allais juste lui donner les bases, mais... il n'arrêtait pas de me fixer.
Ona temel şeyleri gösterdim, ama bana bakıp durdu.
Je vais emmener ma pizza à la balançoire et me rappeler ce que c'était d'être un enfant.
Pizzamı alıp salıncağa gideceğim ve çocuk olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırlayacağım.
Il y a des chiens qui font des conneries partout.
Çıldırıp duran köpeklerle dolu.
Samoa Joe a opté pour un coup décisif, le Coquina Clutch.
Samoa Joe da onun boğazını sıkıp bitirici hamleyi yaptı.
Un mec m'a envoyé son pénis et a dit : "Voici mon pénis."
Biri penisinin fotoğrafını yollayıp "Bu benim penisim." dedi.
Ton dernier choix était de mettre une capote ou pas.
Senin son tercihin prezervatif takıp takmamaktı.
Vous pouvez récupérer mon courrier et nourrir le chat.
Mektupları içerip alıp kedimi beslersin.
Je vous parle juste de sortir et vous amuser.
Sadece dışarı çıkıp eğlenmekten bahsediyorum.
Je m'en vais avec mon poulet.
Tavuğumu da alıp gidiyorum.
Je pourrais passer emprunter du sucre.
Ona uğrayıp şeker ödünç alırım.
Il pourrait passer chez moi et m'étriper dans mon sommeil.
O bana uğrayıp uykumda derimi yüzer.
Je pourrais la retaper, mais... J'ai 35 ans.
Yani, onarıp çekidüzen verebilirim ama 35 yaşındayım.
"Ne foire rien."
"Sıçıp batırma."
"Ne foire rien dans mon ranch."
"Çiftliğimi sıçıp batırmama" listesi.
Hank, ne gâche pas tout.
Hank, sakın bu ilişkiyi sıçıp batırma.
Je veux pas vivre seul dans le chalet de ma mère, à balancer des rats.
Annemin kulübesinde yalnız yaşayıp millete sıçan fırlatmak istemiyorum.
Traîner et me soûler avec toi.
Seninle takılıp sarhoş olmak için.
J'ai provoqué une bagarre et on s'est fait arrêter.
Kavga çıkarıp tutuklanmamıza neden oldum.
J'envoie la passe de l'espoir.
Yaradan'a sığınıp fırlattım.
La seule façon de vous faire plus, c'est en brûlant le bar pour l'assurance.
Eline daha fazla para geçmesinin tek yolu, burayı yakıp sigorta tazminatı almak.
Tu obtiendrais plus en brûlant le bar pour récupérer l'assurance.
Burayı yakıp sigorta tazminatını alsan daha çok para kazanırsın.
Le pire, c'est qu'ils veulent le démolir pour faire une station pour voitures électriques.
En kötüsü de burayı yıkıp elektrikli araba şarj istasyonu yapmak istiyorlarmış.
Le bastringue qu'il y avait est devenu le meilleur bar de Garrison.
Yıkık dökük bir batakhaneyi alıp Garrison'ın en iyi barı yaptın.
Tu es passé au fast-food, et tu fais semblant de cuisiner?
Yine mi McDonald's'tan bir şeyler alıp bana pişirmiş gibi yapıyorsun?
Chaque année, elle enlève son manteau et ne porte qu'un bikini en dessous.
Her yıl montunu çıkarıp sadece bikiniyle kalıyor.
Il m'a laissé dedans en me disant : "Apprends à nager."
Beni içinde bırakıp "Yüzmeyi öğren." demişti.
J'ai appelé Jerry pour mettre le bar en vente.
Jerry'yi arayıp barı satışa çıkarmasını istedim.
J'ai fait ça pendant 15 ans.
Ben 15 yıl canımı dişime takıp çalıştım.
Une nuit, il a dit que c'était son tour, j'ai dit que c'était le mien... il m'a mis les pouces dans les yeux pour essayer de les faire sortir.
Bir gece "Sıra bende." dedi, ben de "Hayır, bende." dedim, o da başparmaklarını bastırıp gözlerimi oymaya çalıştı.
Beau, arrête de ressasser ces 40 dernières années, et commence à préparer les 20 prochaines.
Beau, son 40 yıla bakmayı bırakıp önündeki 20 yıla bakmalısın.
Et j'ai trébuché sur une balançoire.
Kovalarken tahterevalliye takılıp düştüm.