Translate.vc / Français → Turc / Pazar
Pazar traduction Turc
8,734 traduction parallèle
Bien, le plan était de passer du temps en famille, être tous ensemble pour le repas du dimanche.
Plan ailemizle beraber olup, Pazar öğle yemeğini beraber yemekti.
Mon dimanche après midi part en fumée.
Pazar öğleden sonram mahvoldu.
Eh bien, dimanche arrive, Mme Mottershead, je ferai en sorte qu'on dise une prière.
Öyleyse pazar günü gelin Bayan Mottershead, dua edilmesini sağlarız.
Mme Mottershead, si June n'arrive pas à se contrôler, il vaudrait mieux qu'elle reste chez elle dimanche prochain.
Bayan Mottershead, eğer June kendini kontrol edemezse gelecek Pazar onu evde bırakmanız faydalı olacaktır.
Et je ne parle pas d'une hydre à 7 têtes...
Bahsettiğim şey... Pazar okulu bitti, Bob.
Le catéchisme est fini, Bob.
Pazar okulu bitti, Bob.
Dimanche elle a eu le numéro du directeur d'un de ses camarades de son école d'acteur, elle l'a appelé chez lui et l'a rejoint au Brentwood Country Mart pendant son déjeuner avec Rod Serling.
Pazar günü oyunculuk sınıfındaki birinden yönetmenin numarasını almış ve onun evini aramış! Daha sonra adam Brentwood Country Mart'da Rod Serling'le öğle yemeği yerken onunla rast gelmeyi başarmış.
Je comprends comment l'économie s'immisce dans les médias, mais les journalistes se sont toujours battu contre ça.
Pazar güçlerinin haberler üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu biliyorum ama bunları geri itenler hep gazeteciler oldu.
"Quelles énergies alternatives peuvent réellement remplacer le charbon et le pétrole, pourquoi tant de temps pour leur assurer des parts de marché?"
"Kömür ve benzinin yerini alabilecek alternatif enerji formlarının hangileri gerçekten seçenek ve pazar alanında neden hala ölçülebilir oranda kullanılmıyorlar?"
Dimanche, lundi, mardi, mercredi.
Pazar, pazartesi, salı, çarşamba.
La messe de Pâques, sur la place Saint Pierre, Le Pape raconte à des dizaines de milliers de fidèles, ainsi qu'au reste du monde, les derniers ragots...
Aziz Petrus Meydanı'nda Paskalya'dan önceki pazar gününün töreninde Benedict on binlerce insana ve dünyanın geri kalanına son zamanlardaki aşağılık dedikodulardan bahsetti.
Oui, je vous connais, Market Rip-off With Sloan Sabbith
Evet, biliyorum. Sloan Sabbith ile Pazar Kazığı.
Ce n'est pas aussi spirituel que Market Rip-off car ca n'a pas autant d'allitération qu'avec... Laissons tomber? Que puis je faire pour vous?
Pazar Kazığı kadar zekice değil çünkü aynı aliterasyon ilişkisi yok ve...
Je devrais t'y mener d'ici demain, Lundi au plus tard.
Yarın bilemedin pazar günü seni ulaştırmış olurum.
Oui, une plateforme de vente pour la vente de drogues.
Evet, uyuşturucu satışı için bir pazar yeri.
Notre rendez-vous n'est pas prévu avant dimanche.
Planladığımız toplantı Pazar günüydü.
Nous discuterons de nos affaires dimanche... le jour convenu, à l'heure convenue, et à l'endroit prévu.
İş konusunu Pazar günü konuşacağız anlaştığımız günde, belirlediğimiz saatte,... ve mekan da çoktan ayarlandı bile.
À dimanche.
Pazar günü görüşürüz.
Tu peux m'écrire les Dimanche.
Pazar günleri yazarsın.
- Vous bossez sur le pipeline dimanche?
- Pazar günü boruyolunda mı çalışıyorsun?
Je ne l'inviterais pas à souper un dimanche soir.
Onu pazar yemeklerine davet etmeyecegim!
Je serais ravi de te voir dimanche.
Seni pazar günü görmek isterim.
Il y a six mois, il a commencé à venir à la messe du dimanche, puis à la messe du matin.
Yaklaşık altı ay önce, pazar toplantılarına gelmeye başladı. sonra sabah toplantılarına.
Yep, aller à l'église tout les dimanches ça paye vraiment.
Her pazar kiliseye gitmenin acısını çıkarıyor.
Mais c'est celle-là, c'est Marcus Fox, qui m'a conduit à ne plus aller à l'église le dimanche.
Ama beni Pazar günleri kiliseye gitmekten vazgeçiren dosya işte bu, Marcus Fox.
Vous viendrez me voir dimanche? Bien sûr.
- Pazar günü görüşecek miyiz?
Les fonds sont levés en espérant augmenter les parts de marché.
Yatırım yaptıkları para artan pazar payı beklentisiyle yükseltilir.
Si on adoucit sa palette, qu'on améliore son goût, qu'on développe son marché, je peux transformer cette fade... obsédée narcissique des réseaux sociaux en une femme appréciée et respectée de tous.
Paletini değiştirsek.. .. tadını güzelleştirsek, pazar alanını genişletsek... Sönük ruhsuz sosyal-medya-takıntılı..... narsist halini tamamiyle değerli..
L'Indiana est sobre le dimanche, j'ai dû les acheter au concierge de nuit.
Indiana'da Pazar günleri alkol bulunmuyor. Bunları gece resepsiyonistinden aldım.
Dimanche soir, nous avons perdu notre fondateur...
Pazar gecesi, kurucumuzu kaybettik.
Vous prêchez dimanche.
Pazar günü sen vaaz vereceksin.
Dimanche?
Pazar günü mü?
C'est un... dimanche?
Bildiğimiz pazar mı?
– C'est dimanche.
- Bugün pazar efendim.
Vous serez de garde chaque dimanche jusqu'à Noël.
- Noel'e kadar her pazar günü çalışacaksın. - Efendim.
Ils vont sûrement à l'église tous les dimanches.
Eminim her Pazar günü kilisede en ön sırada oturuyorlardır.
Dimanche dernier, je suis allé avec June et ses parents à Brigantine.
Geçen Pazar June'la çıktım ve ailesi Brigantine'deydi.
Quel lundi serait complet sans toi fouillant les morts pour des antiquités?
Sen de antikalar için ölüleri temizlemesen pazar sabahımız nasıl tamam olacak?
- Merci d'être venu un dimanche.
- Pazar günü geldiğin için teşekkür ederim.
Mon père et moi passons nos dimanches soirs à faire des recherches dans ses livres, loupes, album de timbres, pincettes.
Babamla Pazar geceleri... stok defterini büyüteçle kontrol ederek, dilimizle pul yapıştırarak,... ve menteşe bağlayarak geçerdi.
De quoi parlez-vous? J'ai à peine cinq minutes pour aller au marché.
Çiftçi pazarına gidebilmek için ancak 5 dakikam oluyor.
C'est... c'est le gars d'hier, au marché.
Bu... bu o adam dün çiftçi pazarında gördüğümüz.
On devait aller à ce brunch dimanche...
Pazar günü brança gidelim diyorduk ya...
La livraison arrive dimanche.
Teslimat Pazar günü.
Dimanche.
Pazar, Pazar, Pazar.
Si Lil Top a cette chose dimanche, les bus peuvent arriver n'importe quand.
Eğer Lil Top Pazar'a veriyorsa demektir ki otobüsler her an gelebilirler.
Je ne travaille pas samedi et dimanche.
Cumartesi ve pazar izin alacağım.
- Dimanche
- Pazar günü.
Parce que je suis le seul qui va acheter vos action en vous donnant du bénéfice, alors que si vous inondiez le marché avec des actions vous devriez donner des réductions.
Çünkü pazarı hisselerle istila etmen ve ucuza satmak zorunda kalman yerine tüm hisselerini değerinde alacak tek kişi benim.
On est autorisé à jouer sur le marché boursier autant que n'importe qui.
En az sonraki şirket kadar hisse pazarıyla oynama hakkımız var.
- Je dois regarde dimanche.
Pazar günü izlemeliyim ama.