Translate.vc / Français → Turc / Pilar
Pilar traduction Turc
387 traduction parallèle
Beaucoup ont été rattrapés, mais moi, j'ai été sauvée par eux et par Pilar.
Tutukluların çoğu tekrar yakalandı, beni onlar kurtardı, onlar ve Pilar.
Pilar, la femme de Pablo.
Pablo'nun karısı.
Mais Pilar est vraiment barbare.
Fakat Pilar gerçekten çok barbar.
J'expliquais à ce camarade à quel point tu es gentille, Pilar.
Bu yoldaşa senin ne kadar iyi kalpli olduğunu söylüyordum, Pilar.
Pilar!
Pilar!
Moi aussi, Pilar.
Ben de, Pilar.
J'ai entendu Pilar dire ça. - Quelle décision?
Bunu bana Pilar söylemişti.
Pour dresser Pilar contre moi?
Pilar'ı kendime düşman yapmak istemem.
Je vais à El Sordo avec Pilar.
Ben Pilar'la El Sordo'ya gidiyorum.
Il y a quelque chose à manger, Pilar?
Yiyecek bir şey var mı, Pilar?
Un homme comme moi ne s'effraie pas de simples rumeurs.
Söylentiler benim gibi birini pek telaşa düşürmez, Pilar.
Les deux derniers sont des rumeurs, Pilar.
Fakat son ikisi sadece birer dedikodu, Pilar.
- Partons, Pilar.
- Haydi gidelim, Pilar.
- D'accord, Pilar.
- Tamam, Pilar, merak etme.
Salut, Pilar!
Selam, Pilar!
Ne te moque pas.
Dalga geçme, Pilar!
Ne sois pas si brutale, Pilar.
O kadar zalim olma, Pilar!
Repose-toi, Pilar, tu es fatiguée.
Dinlen, Pilar. Yorgunsun.
Attends, Pilar.
Pilar, bekle!
- Pilar!
- Pilar!
Pilar le sait.
Pilar bunu biliyor.
Regarde, Pilar!
Baksana, Pilar!
Ça te plaît, Pilar?
Hoşuna gitti mi, Pilar?
Pilar, apporte-moi à manger!
Pilar, bana yiyecek bir şey getir!
Pilar n'a rien à voir avec ça.
Pilar'ın bu işle bir ilgisi yok.
Pilar?
Pilar?
Qu'en dis-tu, Pilar?
Sen ne diyorsun, Pilar?
Pilar, dis-lui que El Sordo nous guidera.
Pilar, ona El Sordo'nun yol göstereceğini söyle.
Pilar, j'ai encore quelque chose à dire.
Pilar, sözümü bitirmeme izin vermedin.
Son chapeau est tombé, et Pablo a dit : "il est poli, Pilar", il enlève son chapeau devant une femme comme toi. "
Şapkası başından düşünce Pablo "Pilar bu çok nazik", senin gibi bir kadının önünde şapkasını çıkartıyor " dedi.
" Quel mauvais goût!
" Pilar, o şapkayı takmak hoş değil.
Ils m'ont demandé : "Qu'as-tu, Pilar?" J'ai répondu : "Je suis dégoûtée."
"Neyin var, Pilar?" diye sordular. "Kendimi iyi hissetmiyorum" dedim.
Je ne peux pas laisser tomber mes hommes.
Pilar'ı ve adamlarımı yüzüstü bırakamam.
- C'est pas une feinte, Pilar.
- Dalavere değil, Pilar.
Que Pilar fasse les bagages.
Pilar eşyaları toplasın.
Pilar.
Pilar.
Salut, Pilar.
Merhaba, Pilar.
Où étais-tu, Pilar?
Nerdeydin, Pilar?
- Retournez dans la grotte. Pilar, prépare tout pour le pont et va dormir.
- Mağaraya git, Pilar, köprü için her şeyi hazırla ve sonra da uyu biraz.
C'était ton idée ou celle de Pilar?
Senin mi, yoks Pilar'ın mı fikri?
Mais Pilar m'a dit de le faire.
Fakat, Pilar da yapmamı söyledi.
Pilar m'a dit qu'après le pont, tu m'emmènerais en République.
Pilar bana, bu köprü işinden sonra beni birlikte Cumhuriyet'e götüreceğini söyledi. - Senin ve Pilar'ın atı var.
Tu seras en sécurité avec Pilar.
Pilar'ın yanında daha eminsin.
Mais je pars avec toi, pas avec Pilar.
Fakat ben seninle gelmek istiyorum.
Pilar dit que sans cheval, on ne sort pas vivant d'ici.
Pilar, at olmadan kurtulmak imkansız diyor.
Pilar a dit que le temps n'avait pas d'importance.
Pilar zamanın önemli olmadığını söyledi.
Mais ce soir, Pilar a dit que je devais te le raconter.
Fakat Pilar bu akşam sana her şeyi anlatmam gerektiğini söyledi.
Pilar me l'apprendra, et le reste, tu peux me l'apprendre.
Çoğunu Pilar'dan öğrenirim, gerisini de bana sen söylersin.
Hier, Pilar m'a montré comment me servir de ça.
Bak, Pilar gösterdi bunun nasıl yapılacağını.
Elle dit que ça ne fait pas mal si on appuie fort et vite.
Hızlı ve sıkı bastırdığında hiç acı duymazsın, dedi Pilar.
Alors je couperai tes cheveux avec les ciseaux de Pilar.
O zaman Pilar'ın makası ile saçlarını keserim.