Translate.vc / Français → Turc / Plankton
Plankton traduction Turc
119 traduction parallèle
Les bonnes terres sont gardées comme les disposoirs... les bateaux à plancton.
- İyi toprağı koruyorlar. Çöp öğütme tesislerini korudukları gibi. Ve Soylent fabrikalarını, plankton gemilerini.
Le plancton meurt.
- Okyanus ölüyor. Plankton ölüyor.
Poissons, planctons, algues et protéines marines.
Balık, plankton deniz sebzeleri ve protein denizden.
Poissons et planctons et algues... les protéines marines.
Balık ve plankton ve deniz sebzeleri ve protein denizden.
Poissons et planctons.
Balık ve plankton.
Protéines, planctons, algues marines.
Protein plankton, ot denizden!
On discutera plancton entre biologistes.
Alt tarafı plankton hakkında tartışan bir oda dolusu deniz biyoloğu işte.
Nockthirth plankton firth foreth forewar.
Nockthirth plankton firth... foreth forewar.
La baleine a bu du mauvais plancton et s'est écrasée sur une table basse. Maintenant, c'est à toi de tenir la barre.
Beyaz balina kötü bir plankton içti ve kahve masasına sıçrattı şimdi yönetimi devralma sırası sana geldi.
Bourgeons de varech, feuilles de plancton et baies de la mer.
Yosun filizleri, plankton somunu ve deniz kirazları.
Le plancton peut-il guérir du cancer?
Plankton kanseri tedavi eder mi?
Les vers luisants, le plancton, les méduses. Mais rarement les professeurs décédés.
Ateş böcekleri, plankton, denizanası... ama genelde ölmüş profesörleri parlatmaz.
Le voisin Sandy Plancton dit que les tortues de mer vivent jusqu'à 100 ans.
Sandy Plankton, kaplumbağaların 100 yıl yaşadığını söyledi.
Sandy Plancton en a déjà vu un.
Sandy Plankton görmüştü.
Sandy Plancton a dit qu'elles vivaient jusqu'à 100 ans seulement.
Sandy Plankton sadece 100 yıl yaşadıklarını söylemişti.
Sandy Plancton? Tu crois que je peux traverser tout un océan sans connaître autant de choses que Sandy Plancton?
Okyanusu geçip de Sandy Plankton kadar çok şey bilemez miyim yani?
Qui est ce Sandy Plancton qui raconte des sornettes?
Her şeyi yanlış bilen şu Sandy Plankton da kim?
J'ai une langue de deux miles pleine de vase, des caries comme des piscines et du plancton incrusté pour les quarts d'heure... "Old school"!
Balina, aft dolu 20 metrelik bir dil derin oyuklar ve plankton kaplı dişler, kendimi biraz yaşlanmış hissettiğim anlar için.
je viens de passer la serpillière.
Yine coşma plankton, yerleri daha yeni paspasladım.
Plancton.
Üzgünüm Plankton.
Plancton vend des Pâtés de Crabe au "Seau des Potes".
Plankton, Chum Bucket'ta Yengeç Burger satıyor.
Bikini Bottom News.
Aferdersin Plankton. Ben Perch Perkins, Bikini Bottom haber merkezinden.
Plancton en donne aux clients qui achètent des pâtés de crabe.
Plankton her Yengeç Burgerle birlikte bunlardan bedava veriyor.
Plancton?
Plankton mu?
tu vends des pâtés de crabe?
Demek Yengeç Burger satıyorsun Plankton.
Plankton a réduit tout le monde en esclavage.
Plankton tanıdığımız herkesi kölesi yapmış.
Plancton.
Plankton.
Plancton a été précis.
Plankton açık konuştu.
Dommage que je doive t'écraser. je peux te donner bien plus.
Ne yazık ki onları deşmek zorundayım. Plankton'un sana ne kadar ödediğini bilmiyorum ama bizi bırakırsan sana daha fazlasını veririm.
Plancton.
Gösterine yağmur yağdırdığımız için üzgünüm Plankton.
- Plancton a triché.
- Plankton hile yaptı.
Mais, par chance, il ne se nourrit que de plancton, pas d'humains.
Ama iyi ki sadece plankton yiyorlar, insan yemiyorlar.
Le plancton enviant l'océan qui le retient.
Plankton okyanusu kıskanıyor. Evet, bu harika.
Le plancton jalousant l'océan qui l'abrite.
Plankton okyanusu kıskanıyor. Evet, bu harika.
Attirées par le clair de lune, des nuées de plancton remontent à la surface.
Ayışığından etkilenen muazzam plankton sürüsü dipten Yukarı doğru çıkar.
Les baleines boréales filtrent le plancton sans cesse
Balinalar durmaksızın plankton süzüyor.
Le plus gros poisson sur Terre qui ne mange que du plancton et n'a pas de dents.
Dişleri olmayan ve yalnızca plankton ile beslenen dünyanın en büyük deniz canlılarını.
Sans le requin comme prédateur, les mangeurs de plancton croîtront de façon anarchique et absorberont le plancton indispensable à notre survie.
Köpekbalıklarının yokluğunda, onların avı olan ve plankton ile beslenen canlıların sayısı artar ve hayatta kalabilmemiz için gerekli olandan daha fazla plankton tüketilir.
On dirait que le plancton ne survit pas au requin-baleine.
Görünen o ki, balina köpekbalığı için tek besin plankton değil.
Mais les changements climatiques menacent désormais la production abondante de plancton, duquel dépendent les baleines.
Ama küresel değişimler, balinaların bağımlı olduğu büyük plankton gelişimlerini tehdit ediyor.
Des salpes apparaissent dans la soupe de plancton.
Salpalar plankton çorbası içinde ortaya çıkıyor.
Ce processus a commancé dans un endroit insoupçonné..... Les océans, avec des creatures appellés "plancton".
Bu süreç, tahmin edemeyeceğiniz bir yerde başlıyor... "Plankton" adı verilen canlıların yaşadığı okyanuslarda.
Mon père m'a dit que j'avais le QI d'une huître. Et ça m'a fait plaisir.
Babam, plankton zekasına sahipsin dediğinde sevinirdim.
Phosphore et plancton.
Fosforlu plankton bunlar.
Sais-tu qu'un ml d'eau contient des millions de picoplanctons?
Suyun her mililitresinde milyonlarca plankton olduğunu biliyor muydun?
Encore du plancton?
Yine mi plankton?
C'est pas du plancton, tonnerre de Brest.
Bu plankton çorbası değil!
Alors que les autres baleines cherchaient du plancton, elle était à la surface à regarder la lune.
Diğer balinalar plankton ararken o yüzeye çıkıp, ayı seyrediyormuş.
Le plancton.
Plankton.
Plancton.
Galiba haklısın Plankton.
Lorsque le plancton meur, il coule en bas de la mer, et la
Plankton öldüğünde deniz tabanına çöker ve burada binlerce yıldan fazla bir süreçte kayaya dönüşür.