Translate.vc / Français → Turc / Polo
Polo traduction Turc
945 traduction parallèle
Vous pensez certainement que je devrais me limiter au polo.
Bazılarınız muhtemelen, banka yönetmektense polo oynamam gerektiğini düşünüyordur.
On les chausse et on se sert de l'éponge comme d'une balle de polo.
Ayaklarınıza geçirin ve süngeri, polo topuymuş gibi kullanın.
Tu es trop tombé au polo, tu as la cervelle en bouillie.
Tommy, o kadar çok polo midillisinden düştün ki beynin karmaşık bir durumda.
Il joue au polo, dessine des yachts...
Polo oynar. Yelkenliler dizayn eder. - Lüks tekneler.
- Hamilton Hunneker, le joueur de polo?
- Polo oyuncusu Hamilton mu?
- Monte Beragon, le cavalier, le propriétaire de yacht qui sort les plus belles débutantes de la côte.
- Monte Beragon'u herkes tanır. Polo oynuyor ve yelken yapıyorsunuz, Çok da iyi bir avcısınız. Çekici genç hanımlarla görüşüyorsunuz.
- Ce polo est horrible.
- Bu korkunç bir gömlek.
Il vous faut un Valentino, un joueur de polo, une vedette.
Sen bir Valentino istiyorsun, polo oynayan, gösterişli birini.
- 25! Vous devriez mettre un baldaquin au-dessus de sa couchette!
Nantucket'ta polo sahası olan bir yazlıkları var.
Il est aujourd'hui champion de polo et il représente une retenue de 600 $ sur les impôts de Linus.
Bugün başarılı bir polo oyuncusu ve Linus'un... giderleri arasında 600 dolarlık bir kalem olarak görülüyor.
J'ignore ce que vous lui avez fait, mais il est dans le même état que lorsqu'il a pris un coup de sabot en jouant au polo à Old Westbury.
Bir polo atı kafasını tekmelediğinden..... bu yana hiç böyle görmemiştim onu.
C'est le vieux Polo...
Bu yaşlı Polo.
Laisse-le monter.
- Olmaz. - Bırak da ata binsin Polo.
Joyeux Noël, Polo!
- Mutlu Noeller Polo.
Elle connaîtra bientôt la géographie... aussi bien que Marco Polo.
Onunla işim bittiğinde, Marco Polo'dan... daha çok gezmiş olacak!
Tennis, golf, polo...
Ne boksu! Tenis, golf, polo...
Oui, j'ai quelques chevaux arabes et des poneys de polo.
Evet, birkaç Arap atım var. Eski polo tayları. Çok iyi koşarlar.
Ball-trap, élevage de chien, water-polo.
Atıcılık, köpek yetiştirme, su polosu.
Demain, je t'emmène jouer au polo.
Yarın seni polo oynamaya götürebilirim.
Au polo?
Polo mu?
Moi, au polo?
Ben, polo mu?
Vous n'allez pas un peu loin? Tennis, golf, polo?
Onunla tenis oynayarak abartmıyor musun?
Il sera si fatigué qu'il ne se réveillera pas et finira son rêve.
Ya golf, polo? Onu o kadar yoracağım ki, yataktan kalkamayacak. O zaman rüyasını bitirecek.
C'est ça, le polo?
Polo bu mu?
J'ai épousé Marco Polo.
Marco Polo'yla evlenmişim.
- Water-polo.
- Wallnuts ( ceviz ).
Elle a déjà découragé un pétrolier texan Et Arnold, le joueur de polo, auquel, la coutume locale veut qu'on lui résiste pas.
Yakın zamanda Texaslı bir petrolcüyü geri çevirdi mesela. Bir de buralarda karşı konulmaz denen polo oyuncusu Arnold'u geri çevirdi.
MARCO POLO : Arrêtez! Un Européen apparait derrière le groupe.
( Avrupalı bir adam grubun arkasında belirir. )
MARCO POLO : Je vous l'ordonne au nom de Kublai Khan!
- Sana Kubilay Han'ın adına emrediyorum!
MARCO POLO : Le vieil homme a le mal de montagne? IAN :
- Yaşlı adamda dağ hastalığı mı var?
MARCO POLO : Ma caravane n'est pas loin. Venez.
Karavanım aşağıda... gelin.
MARCO POLO : Nous avons des invités, Ping-Cho.
Misafirimiz var Ping-Cho.
MARCO POLO : J'ai bien peur que ce ne soit pas très chaud, mais le froid ici est si intense, il enlève même de sa chaleur à une flamme.
Korkarım ateş yeterince sıcak değil, ancak buraların soğuğu çok fazla, Alevler bile soğuk.
MARCO POLO : Vous voulez dire... que l'air en est responsable?
Yani bundan hava mı sorumlu?
MARCO POLO : Mes compagnons sont Ping-Cho et le chef de guerre Tegana.
Yol arkadaşlarım bayan Ping-Cho ve savaş lordu Tegana.
MARCO POLO :
Çin mi?
Susan. MARCO POLO :
- Susan ile.
Mlle Wright. MARCO POLO : Mlle Wright,
- Bayan Wright, siz benim yerimde yatın.
MARCO POLO : Vous ne le savez pas? DOCTEUR :
- Bilmiyor musunuz?
MARCO POLO : Depuis combien de temps voyagez-vous?
- Ne kadardır seyahat ediyorsunuz?
SUSAN : Mais je pensais que Monsieur Polo avait dit que...
- Ama Bay Polo demişti ki...
MARCO POLO : Je pense que les rayons du soleil vont dissiper - les ombres de ton esprit, Tegana.
Sanırım gün ışıkları kafandaki şüpheyi giderir Tegana.
MARCO POLO :
- Geniş olmalı!
MARCO POLO : Donc c'est votre caravane?
Demek karavanınız bu.
Il n'en a pas. MARCO POLO : Alors comment avance-t-il?
- O zaman nasıl hareket ediyor?
BARBARA :
- İsminiz Marco Polo mu?
Est-ce que vous vous appelez Marco Polo? MARCO POLO : Oui, madame.
- Öyle Leydim, sizinkini sorabilir miyim?
Bien sûr, Cathay. MARCO POLO :
Hepiniz yorulmuş olmalısınız.
MARCO POLO :
- Buyrun.
MARCO POLO :
- Çünkü elbiseleri bizimkilerden farklı... kelimeleri bize yabancı diye mi? Neden?
MARCO POLO :
- Tekerlekleri nerede?