Translate.vc / Français → Turc / Portrait
Portrait traduction Turc
2,881 traduction parallèle
Il apporte pour vous un message d'une dame très importante, il faut que vous alliez immédiatement faire un portrait de sa fille, au domaine de Quinta das Portas.
Çok önemli bir hanımefendi göndermiş onu. Hemen gidip Portas malikanesinde kızının fotoğrafını çekmelisin.
Oh, mon Dieu! Ces horribles bêcheurs! Mélangés avec le portrait de cette jeune fille décédée!
Aman Tanrım, şu işçiler, ölmüş küçük bir kızın fotoğrafının hemen yanında!
Et si le jeune m'emmerde avec ça, je vais lui arranger le portrait, je le jure.
O çocuk bana tek kelime daha ederse konuşma şeklini sonsuza kadar değiştiririm. Çok ciddiyim.
Parle ou je te refais le portrait.
Konuş yoksa her tarafını morartırım.
Tu as raconté à Tyler ce qu'a dit ta professeure d'art à propos de ton portrait?
Resim öğretmeninin çizdiğin portre hakkında dediklerini Tyler'a anlattın mı?
Elle avait fait un portrait de toi.
Senin resmini çizmiş.
Elle avait fait un portrait de toi, et tu n'es pas venu.
Senin resmini çizmiş ama sen gelmedin.
Elle vous aurait sacrément arrangé le portrait.
- Şanslıymışsınız
Si tu la lâches encore, je te refais le portrait.
Eğer tekrar kaçmasına izin verirsen hayalarını küpe diye takarsın.
Le portrait est nul, putain.
Ne berbat manzara!
Portrait d'un tueur d'oiseaux
BİR KUŞ KATİLİNİN PORTRESİ
Ce serait ton portrait :
Bu da senin portren olurdu :
le portrait d'un tueur d'oiseaux.
Bir kuş katilinin portresi.
Diffusez portrait dans chaque train, gare routière, et aéroport à 500 km à la ronde.
Fotoğraflarını 500 km çapındaki tüm trenlere otobüs terminallerine ve tüm havaalanlarına gönder.
Je ne veux pas de la police dans le portrait.
Etrafta ortalığı karıştıran bir cinayet dedektifi istemiyorum.
Je sortirai du portrait.
Ben aranıza girmeyeceğim.
Et toi, Lou, le portrait craché de ton père au même âge.
Ve sen, Lou, babanın senin yaşındayken ki haline benziyorsun.
Vous donnez de vous-même un portrait flatteur.
Kendiniz hakkında müthiş bir konuşma yaptınız.
Mon portrait n'est pas autre chose que celui d'un pécheur.
Kendimi bir günahkârdan farksız görmüyorum.
Aidez-moi, ou je leur referai le portrait à coups de marteau.
Tanrım, bana onları bulup beyinlerini şu çekiçle dağıtmamda yardımcı ol.
Quoique, si je me fie seulement aux apparences, il est le portrait de Gunnar.
Yine de, sırf görüntüden gidersek Gunnar'ın modeli.
Regardez, il a dessiné mon portrait.
Bak, benim resmimi çizdi.
Encore des musiciens qui veulent leur portrait!
Tanrım, Liz. Portre isteyen bir grup daha mı?
Fais juste leur portrait.
Sadece portrelerini çiz.
Qui va afficher ce portrait de pédophile sur son mur?
Kim duvarına asacak bu katili, sübyancıyı?
J'ai fait ton portrait.
Bak, senin resmini yaptım.
As-tu fait un portrait de meurtrier?
Eşkalin resmini yaptın mı?
Voici le portrait.
İşte robot resmi.
En attendant, je continuerai à te démolir le portrait.
Bu sırada da, senin kıçından ayrılmayacağım.
En attendant, je vais voir la voisine pour lui faire faire un portrait. Salut.
Bu arada, yan komşuyu alıp, robot resim çizimi için merkeze götüreceğim, tamam mı?
Stella, la voisine de la victime vient de nous dessiner le portrait du suspect.
Hey, Stella, kurbanın komşusu Karen Winston, az önce zanlının robot resmini çizdirdi.
Petit, ma mère me mettait un album de Merle Haggard avant de me coucher.
Çocukluğumda, annem her gece yatmadan önce A Portrait of Merle Haggard'ı çalardı.
Un bouquet de stylos-fleurs faits main au crochet... Un portrait en mosaïque de chacune d'entre vous créé à partir des tessons de vos sodas préférés, et un essai personnalisé de 5 000 mots sur pourquoi vous êtes si géniales.
Bir buket çiçek kalem favori sodanızın kırıklarından yapılmış mozaik bir portreniz sizi neden bu kadar sevdiğimi anlatan 5.000 kelimeden yapılmış bir makale.
Je fais mon portrait officiel pour le flyer du dîner de l'A.D.U.
IUK Ödül Programı için resim çektiriyorum.
Non, ce portrait n'a absolument rien d'officiel.
Hayır, bu resim resmi değil.
Tu prononces ces mots devant ces gens-là et ils te tireront autre chose que le portrait.
Bu kalabalığın önünde "yasak" kelimesini kullanırsan, senin tahmin ettiğinden daha çok fotoğrafını çekerler. - Aman Allahım!
Il devait faire un portrait.
O bir portre yapmak zorunda.
Ana s'est bien installée, tout est prévu, et... elle se fait tirer le portrait demain.
Ana odasına yerleşmiş ders programı hazır yarın yeni yüz çekimlerine götürüyormuş.
Il y a une vraie ressemblance avec le portrait que je vous ai donné.
Sana verdiğim çizimdekine çok benziyor.
- Un portrait-robot avec Vanja?
Daima nakit ödeme. Robot resim için Vanja'yı getirelim mi?
- Le portrait-robot donne quoi?
Yvonne'un robot resminden bir şey var mı?
Voyons si quelqu'un confirme la description, et faites un portrait-robot.
Pekâla. Bakalım bu tarifi destekleyecek birileri var mı. Ayrıca bir robot resim çizdirip Alex Peterman'ın ailesine gösterelim.
On a montré le portrait aux Peterman, ils ne l'ont pas reconnu.
Ayrıca Alex Peterman'ın ailesine şüphelinin robot resmini gösterdik. Tanıdık gelmedi.
Sur son dernier portrait,
Bu adamın çizebildiğimiz son robot resmi Ben Conrad'a benziyordu.
Il y a un autre portrait sous celui-ci.
Bunun arkasında başka bir resim var.
Il l'a aussi utilisé pour peindre son portrait sur le sien.
Kendi resmini onunkinin üzerine yaptırmış.
On a un portrait-robot?
Resmi var mı?
Je vais te refaire le portrait!
Bunu bir tarafına sokarım lan senin!
Vous savez, quand vous souriez, vous êtes le portrait craché d'Ava Gardner.
- Hadi, tatlım.
Votre portrait.
Tıpkı sana benziyor.
Tu parles d'un auto-portrait.
Kendi portreni çizmek gibi.