Translate.vc / Français → Turc / Public
Public traduction Turc
12,244 traduction parallèle
Le public n'a jamais entendu parler de la Beta de Précrime.
Halk asla Önsuç Beta'yı duymadı.
Des rumeurs disent qu'ils ont été testés au moins 1 an avant que le public ne sache.
Resmi olarak. Ben halkın bildiğinden en az bir sene öncesinde beta testinin yapıldığına dair söylentiler duydum.
Si le public apprenait que le gouvernement n'a pas arrêté des meurtres prédits...
Eğer halk federal hükümetin asla durdurmaya çalışmadığı cinayetleri öngördüğünü öğrenseydi...
Et si ils essaient de rendre ça public, ils risquent la prison pour avoir accepter une accréditation top secrète après avoir échoué au test.
Açıklamaya kalkarlarsa da sınavı geçemedikleri halde çok gizli yetki aldıkları için hapis cezası riskine girmiş olurlar.
Pas le genre de chose que vous aimeriez rendre public.
Herkese duyurmamı isteyeceğin bir şey değil.
Au milieu de ce quartier, il y a un parc public.
Bu mahallenin ortasında bir park var.
Le suspect a dû prendre Bahni par le bras et peu probable qu'il aurait risqué de la blesser en public.
Şupheli muhtemelen Bahni'ye sarılıp yurudu ve umumi yerde ona zarar verecek riske girmezdi.
Bertolt Brecht utilise l'effet de mise à l'écart pour créer une distance émotionnelle vis-à-vis du public.
Bertolt Brecht seyircide etkiler yaratmak için birçok efekt kullanırdı
Malheureusement, c'était en 1991, et le public allait voir en masse Cats.
Malesef, 1991'di, ve seyirciler sürüler halinde "Kediler" i izlemeye gidiyordu
En période de chaos, je peux comprendre le besoin du public d'avoir une solution simple.
Kaos olduğu zamanlarda.. .. Halkın basit bir çözüme ihtiyacı olduğunu anlayabiliyorum.
Le public choisit.
Kitleler yapar.
Le public choisit.
İnsanlar seçer.
Je croyais qu'il y aurait, genre, 10 personnes dans le public.
Ben mekanda fazla kişi olmaz sanmıştım.
Si le public découvrait la véritable portée de la surveillance de la NSA...
Halk NSA'nın gözetlemelerde gerçekten neyin peşinde olduğunu anlarsa...
Le public veut que nous de gagner la guerre contre le terrorisme.
- Halk bizim terörü bitirmemizi istiyor.
Tu étais si amoureuse, et ensuite tout a été détruit, et en public!
Birbirinize çok aşıktınız, sonra birden bire her şey halkın önünde çöktü gitti!
"J'ai dû donner au public ce qu'il veut, et ce qu'il veut c'est toi."
"İnsanlara istedikleri şeyi vermek zorundaydım, ve istedikleri şey sensin."
Nous n'avons pas réalisé les espoirs du public. Le public brésilien nous a aidés.
Brezilyalılar bize destek oldu ama onların beklentilerini karşılayamadık.
Écoute, je sais qu'on s'est mis d'accord pour rendre ça public, mais c'est le secret industriel le mieux gardé de Verdiant.
Bak, bunun açık kaynak olması konusunda anlaştığımızı biliyorum ama bu, Verdiant'ın en iyi korunan meslek sırrı.
On le rend public pour tout le monde.
Herkese yayacağız.
Mais le service public etait très important pour nous deux.
Uh, kamu hizmeti ikimiz içinde önemliydi.
Naturellement, il vous incombe également de préparer le necessaire mensonge pour le public
Doğal olarak bu da halka yalan söylemeyi icap ettirir.
Aubrey : je vous rappelle que l'enquête est en cours, et il y a des informations que nous n'avons pas encore révélées au public.
Hatırlatmamız gerekir ki bu devam eden bir soruşturma ve kamuoyuna açıklamaya hazır değil.
( Téléphone sonne ) ils ne peuvent pas donner d'informations au public.
Hiçbir bilgiyi kamuoyuyla paylaşamazlar.
Quel public on vise?
Bunu kime satacağız?
Une fois que la Reine Elizabeth signera cet accord, nous ferons un annoncement public à la cour, y compris les festivités.
Kraliçe Elizabeth bu anlaşmayı imzaladığında sarayda resmi duyuruyla beraber şenlik yapacağız.
Mais la sénatrice ne veut pas réduire ses apparitions en public.
Ama Senatör halkla buluşmalarını iptal etmeyi düşünmüyor bile.
Parce que mon public ne m'a jamais vu baisser la garde. Ils m'ont menée ici pour lutter. La loi Steven.
Halk beni buraya kavgadan kaçmam için değil tam tersi, başlatmam için yolladı.
Le plus grand outil antiterroriste de l'Histoire coulé par l'indignation du public en plus d'une pagaille procédurale.
Tarihin en önemli terör karşıtı uygulaması usulsüz kullanım sonucu halkın öfkesi yüzünden son buldu.
Pas en public.
Ulu orta yerde dürtme.
Le public a une faible tolérance pour les artistes, surtout les riches.
Aslında toplum sanatçılara kötü gözle bakar.
Un reçu du parking public de la forêt Nationale d'Angeles.
- Angeles Ulusal Ormanı otopark bileti.
Le public se régale!
Kalabalık resmen çıldırdı!
C'est l'un des favoris du public.
Buradakıi kalabalığın favorisi bu.
Il se présente au public.
Kalabalığın içinden gelir.
Banc public près du pont.
Park köprünün hemen altında.
Et n'oublions pas armé dans un lieu public.
Sokaklarda silahla dolaşman da cabası.
Le public devient complètement fou, comme Kukui a réussi un miraculeux, incroyable come-back.
Kukui Lisesi'nin mucizevi, inanılmaz dönüşü karşısında seyirci resmen çıldırdı.
C'est peut-être le premier pas vers ma descente dans la folie, là où je testerais graduellement les limites de la nudité en public.
Deliliğe sürüklenişimin ilk günü olabilir. İnsan içinde soyunmanın sınırlarını kademeli olarak deneyeceğim artık.
Non, sérieusement, ça n'ira pas, je suis peut-être persuadée d'être la bonne épouse en public pour sauver les apparences, mais à la maison, ce sera une autre histoire.
Hayır, gerçekten işe yaramayacak çünkü ben millete karşı el gördüIük olsun diye iyi eş olabilirim ama ev içindeyken farklı bir sorun haline gelecek.
Dans un lieu public, aux yeux de tous et risquer que ce qu'ils voient sautent en conclusions fausses et sans fondement?
Umuma açık bir alanda gördükleri şeylerden dolayı riske girebilecek insanlar varken asıIsız şeyler hakkında anlamadan yargıda bulunacak insanlar varken mi?
Tu les laisses faire de notre dispute un procès public?
Tartışmamızı mahkemeye taşımalarına izin mi vereceksin?
Au final, Brick n'a jamais joué devant un public. Il a plutôt été... un performer.
Brick kalabalık önünde hiç oynamamıştı ve bunu yapmakta başarısızdı.
La plupart des magiciens qui travaillent aujourd'hui ne sont pas avoir un véritable dialogue avec le public.
Çoğu sihirbaz bugünlerde seyirciyle gerçek diyaloğa girmiyor.
Il l'a présenté au ministère public ce matin.
Bu sabah savcılığa sundu.
Ça montre qu'elle sait qu'elle est dans un lieu public où elle pourrait être entendue.
Bu, kamuya açık alanda başkaları tarafından duyulması ihtimaine karşı bilinçli olduğunun göstergesi.
- Règle numéro un... pas d'attouchement en public. Jamais.
- Kural bir... toplum içinde dokunmak yok.
Imaginons que oui, qu'Eddie en ait trouvé la preuve et menacé de tout rendre public.
Yaptıklarını farz et Eddie bir kanıt buldu ve onları halka açıklamakla tehdit etti.
Ton public a mis les voiles!
Aptal hayran kulübün kaçtı gitti.
Tout cela était connu du public.
Bunların hepsi kamuoyunun gözü önünde gerçekleşiyordu.
La nudité en public?
- İnsan içinde soyunmak mı?