Translate.vc / Français → Turc / Pêre
Pêre traduction Turc
433 traduction parallèle
J'étais près de son pêre quand il est mort au combat.
O'nun babasını öldüğünde Buena Vista'da adamlarının önünde eyerin üstünden almıştım.
Il connaissait bien mon pêre.
Babami da çok iyi tanirmis.
Mon pêre avait une idée juste.
Babam hakliymis.
Je vous ai aimé pour cela, comme mon pêre le fit.
Ben de, babam gibi, sizi bu yüzden sevdim.
Comme quand mon pêre t'a pris la main dans le sac.
Babam için çalıştığında hırsızlık yaptığını bulduğu zaman gibi mi?
Juste de la farine pour mon pêre.
Babamın akşam yemeği için sadece bir çuval mısır unu istiyorum.
Les fleurs pour la tombe de mon pêre, j'en ai pour un instant.
Babamın mezarı için çiçek getirdim. Sadece bir dakika sürer.
Voilà mon pêre, le célèbre joshua farrelly.
Bu benim babam... meşhur Joshua Farrelly.
Tu portes le nom de ton grand-pêre.
Büyükbabanın ismini almışsın.
Tu ressembles un peu à ton grand-pêre.
Biraz büyükbabana benziyorsun.
Ce qui était bon pour mon pêre est aussi bon pour moi.
Babam memnun kalmış da, ben mi kalmayacağım? Haydi.
Je ne pourrais pas te livrer à Sackett... et dire à l'enfant que j'ai envoyé son pêre... à la mort.
Bu bebeğe sahip olamam, sonra cinayet suçuyla zehirli gaz odasına babasını göndermiş olmayı içime sindiremem.
Mon Pêre, vous pouvez faire quelque chose pour moi?
Ve şimdi, Peder benim için yapabileceğiniz önemli şeye gelelim.
Mon Pêre, vous aviez raison...
Peder. Siz haklıydınız.
Mon pêre est prisonnier en Allemagne, on avait faim...
Babam Almanya'da tutuklu. Yiyecek bir şeyimiz yoktu.
Mon pêre sait?
- Sence babam duymuş mudur?
Mon pêre est pêcheur, on mangeait bien.
- Yedim. Babam balıkçıdır.
Il a tiré sur son pêre, alors...
Şaşırdın mı? Babasını öldürecek kadar mide var onda!
Regardez-le, qui ne souhaiterait pas être son pêre?
Baksanıza bir ona. Bir evlât olarak kim istemez ki onu?
C'est mon pêre qui est venu!
- Gelmedi. Babamı göndermiş.
J'en avais demandé â ma mêre, mais elle l'a dit â mon pêre qui a tout pigé et veut dire au directeur de m'isoler.
Ben annemden 10.000 istedim. Ama bu geri zekâlı babamla konuşmuş o da şimdi müdürle konuşmak istiyor. O da beni tek hücreye atar.
Nos fiançailles t'ont permis de t'associer à mon pêre.
Nişanımız, babamla ortak olmanı sağladı.
Pêre m'a laissé la maison.
Babam koca evde tek başıma kalmama izin verdi.
Mon pêre a dessiné cette maison.
Gerçekten mi? Bu evin plânını babam yapmıştı.
Je me suis promis de revenir depuis que les éleveurs ont chassé mon pêre d'ici.
Sığırcılar babamı çiftliğinden çıkardığından beri bir gün buraya döneceğime dair kendime söz verdim.
Mais ça m'a coûté mon pêre et mon frêre.
O savaşta, babamı ve kardeşimi kaybettim.
Peut-être parce que mon pêre est médecin. C'est logique.
Babam doktor olduğu için belki de.
Je n'aime pas mon pêre.
Hayır, öyle değil.
Mon pêre lui a fait prendre de l'aspirine.
Doktor babam, ağrıları dinsin diye anneme aspirin vermişti.
Mon pêre paie mes factures. Je le vois rarement. Il s'est remarié.
Babam faturaları ödüyor, ama onunla gerektiğinden daha sık görüşmüyorum.
J'aurais hérité du studio de mon pêre.
- Ertesi yıl, miras adına benim için yeni bir stüdyo açtı
Mon pêre est mort comme il a vécu, baignant dans la foule.
- Kalabalık içindeydi - Onu cenazede yalnız bırakamazdım
Mais mon pêre l'a toujours battu. Et moi, j'ai toujours battu mon pêre.
- Fakat babam onu her zaman yenerdi, ve ben de her zaman babamı yenerdim
- Sais-tu qui m'a fait débuter? - Mon pêre.
- İlk işimi kimin verdiğini biliyor musun?
C'est comme ça que Lorrison voyait mon pêre.
- Yaşlı adamım Lorrison'ın fikri
C'est pas mon pêre! Taisez-vous et fichez-moi la paix.
- Şimdi, kapa çeneni ve yalnız bırakın beni!
Et c'est à toi que je l'offre, le pêre des hommes-chats.
- Sana yardım edeceğim, Kedi Adamın Oğlunun Babası
Certains amis de mon pêre me donnent un petit rôle de temps en temps.
- Babamı tanıyan insanlar bana o zamanlar ve şimdilerde ekstra iş verdiler
Attention, M. Shields. Ne me prenez pas pour mon pêre.
- Dikkat edin, Bay Shields.Bana bakıyorsunuz, fakat babamı görüyorsunuz
Son portrait est partout. Mon pêre.
Stüdyonun her yerinde resmi var
Il est Marine parce que son pêre l'était.
Evet o. O bir asker çünkü babası da askermiş.
J'ai presque connu votre grand-pêre.
Büyük babanızı da tanırdım.
Je ne conçois pas qu'il puisse aussi perdre son pêre.
Oraya yerleşeceğiz.
Ma mêre était un alligator et mon pêre, un taureau.
Doğduğum günden beri elimde bu kamçıyı tutuyorum, ben.
En attendant son pêre.
Babasının gelmesini bekleyeceğiz.
C'est mon pêre.
Şu babam.
- Oû est son pêre?
- Babası nerede?
C'est mon beau-pêre.
Evet, o üvey babam.
Mon pêre préfère les chemins de fer.
Babam, demiryollarına daha çok ilgi duyar.
Si vous avez des ennuis, vous ne saurez pas qui est le pêre.
Günün birinde başın belaya girecek ve ondan sonra ayıkla pirincin taşını.
Mon Pêre, priez pour Cora et pour moi.
Peder Cora'ya ve bana dua etmesi için, bir rahip gönderir misiniz?