Translate.vc / Français → Turc / Quick
Quick traduction Turc
151 traduction parallèle
Quick, quick, slow!
Bir ki, üç...
C'est la révolution aujourd'hui, on inaugure la formule "quick breakfast".
Devrim bu gün başlıyor. Hızlı kahvaltı servisine başlıyoruz.
Et j'ai deux mots à te dire, Jonathan Quick.
Ve seninle konuşacaklarım var, Jonathan Quick.
Mesdames et Messieurs, cet article tiré de la collection de Jonathan Quick... est une photo de 1931 de Lefty Grove... Ie joueur le plus utile à son équipe de la Ligue américaine de cette année-là.
Bayanlar baylar, Jonathan Quick koleksiyonundan diğer bir parça 1931 yılına ait Lefty Grove resmi kendisi o yılın en değerli oyuncusu seçilmişti.
- Jonathan Quick.
Jonathan Quick.
Le prochain article est la berline Auburn 1932 de M. Quick... qu'il possède depuis 1938... et qui est, comme vous le voyez, en condition d'origine.
Kataloglarınızdaki diğer parça Bay Quick'in 1938'den beridir şahsında bulunan 1932 Auburn ve gördüğünüz gibi çok iyi durumda.
Je ne vous cache pas qu'à Paris, c'était un cauchemar, surtout avec notre vieux Quick.
Gözcü'yü aldığınız için teşekkür ederim.
- Je vous ai fait rentrer 50 boîtes de Canigou pour Quick.
O oldukça zor beğenen biridir.
What's his name? - Quick.
- Ondan nefret ediyorum.
- Alright, Quick.
- Sen bir meleksin.
Ils veulent se payer le cul de Quick Mike.
Çevik Mike'ın kellesini isterler.
Un cow-boy est venu dire que vous aviez tué Quick Mike.
Kovboyun biri gelip Mike'ı kenefte vurduğunuzu söyledi.
On travaille chez Quick Stop et RST Video.
Bizler Büfe ve RST Video çalışanlarıyız.
Une mère a appelé la Répression des Fraudes, disant qu'un employé du Quick Stop a vendu à sa fille de 4 ans un paquet de cigarettes, à 16 h.
- Kızgın bir anne vergi dairesini aradı... ve bir büfe satıcısının... dört yaşındaki kızına saat 4'te bir paket sigara sattığını söyledi.
Ray Quick bosse pour elle.
Ray Şuick onun için çalışıyor.
Le Quick-Stop?
Quick Stop!
- La fille du Quick-Stop est morte?
Quick Stop kızı öldü mü?
Pourquoi aller au Quick quand y a des steaks chez soi? D'accord, on ira manger après.
Evde biftek dururken, niye dışarıda hamburger yiyelim?
Non, c'est la cérémonie du pince-quick.
Hayır, bu kıskaç düellosu gösterisi.
- Je te défie au pince-quick!
Seni Kıskaç Düellosuna çağırıyorum!
- Le défi lancé... la tradition du pince-quick doit toujours être respectée.
Kıskaç Düellosu geleneği gereği iptal edilemez.
Edna, avez-vous quelque chose à dire avant le début du pince-quick?
Edna, Kıskaç Düellosu başlamadan önce söyleyeceğin bir şey yok mu?
Que le pince-quick commence!
Kıskaç Düellosu başlasın!
Pince-quick!
Kıskaç Düellosu! Kıskaç Düellosu!
Pince-quick!
Kıskaç Düellosu!
Tu sais, assis ici avec tous ces films, je pensais juste aux célébrités cool... qui se sont arrêtées au Quick Stop ces dernières années.
Bu kadar film yanı başımızdayken, aklıma Hızlı Mola'ya uğrayan onca ünlü geldi.
J'envisage une carrière dans le fast-food. "Bienvenue chez Quick. Vous désirez?".
İçinde yaşadıklarının ne kadar önemli olduğunu biliyorum.
On ne pouvait plus traîner devant l'épicerie, à cause d'une décision de justice, ça craint vu que moi et Silent Bob on zone là-bas depuis qu'on est petits.
Uzaklaştırma emri nedeniyle Quick Stop'un önünde takılamıyorduk. Bu berbat bir şey çünkü orası çocukluğumuzdan beri Sessiz Bob ve benim evimiz gibiydi.
Cet endroit pue du cul à côté du Quick Stop.
Quick Stop'la karşılaştırınca burası kıç yalar.
Arrachez-lui sa guitare!
Quick! Grab her guitar.
Je ne travaille pas au Quick Stop.
Hızlı Mola'da çalışmıyorum ki.
- Monsieur, les ventes du Quick Stop ont augmenté de 1000 %.
- Efendim, Hızlı Mola'nın satışları % 1000 arttı.
Amène-moi ce Quick Stop.
Bu "Hızlı Mola'yı" bana getir.
Nous sommes heureux au Quick Stop.
Hızlı Mola'da mutluyuz.
C'est un forfait? Quick Stop.
Pes mi ettiler? Bu aleti Frasier çaldı. Hızlı Mola.
Je parle aux pilotes qui vont vers le Quick Stop.
Hızlı Mola'ya doğru ilerlemekte olan bombardıman uçağının pilotlarıyla konuşuyorum.
Il n'y a pas de virus au Quick Stop ou dans Leonardo.
Ne Hızlı Mola'da ne de Leonardo'da virüs falan yok.
Il est chargé. Il laisse apparaitre une sorte de "Get rich quick".
Donanımlı. "Çabucak zengin ol" paketi gibi kokuyor.
Tu préfères passer tout ton temps au Quick Mart que dans le monde réel?
Demek zamanının çoğunu dışardaki gerçek dünya yerine burada Quick Mart'ta geçiriyorsun?
Quick-Lax - LAXATIF
MÜSHİL
- Une vodka-tonic! - Et ta copine elle bois quelque chose?
A quick vodka-tonic.
DJ Quick.
DJ Quick.
Voie centrale, taux de Quick, échographie hépatique.
CVC, PT ve karaciğer monitörü istiyorum.
Ouai, j'ai un feu au "Quick Stop".
Quick Stop'da yangın var.
Allez, t'as travaillé au "Quick Stop" pendant, quoi, une décennie, et tu es ici depuis presque 1 an, et chaque fois, dès le 1er jour, tout ce que t'as jamais dit c'est combien t'avais besoin d'en sortir et démarrer une nouvelle vie.
Neredeyse on yıldır Quick Stop'da çalıştın ve neredeyse bir yıldır da buradasın ve her iki işin de ilk gününden itibaren tek söylediğin şey buradan ayrılıp yeni bir hayata başlaman gerektiği oldu.
Avant ça, j'ai entendu dire que c'était le "Quick Stop" pendant, quoi, 10 ans?
Bundan önce de duydum ki Quick Stop'daymışsın yaklaşık on sene.
Tu peux cracher sur le "Quick Stop" autant que tu veux, mais ça me manque.
İstediğin gibi Quick Stop'ı kötüleyebilirsin ama ben orasını özledim.
J'achèterais le "Quick Stop" et le réouvrirais moi-même!
Quick Stop'ı satın alır ve tekrardan açardım!
Sais-tu combien ça coûterait d'acheter le "Quick Stop"?
Quick Stop'ı satın almak bize kaça malolur, biliyor musun?
- Il a quel âge, votre Quick?
Şu anda Auxerre'den ayrılıyorsunuz
- Rien, c'est Tatie qui a marché sur la patte de Quick sans faire exprès.
Ne oldu?