Translate.vc / Français → Turc / Refusé
Refusé traduction Turc
15,319 traduction parallèle
Je t'ai refusé une chose à laquelle tu avais droit.
Hakkın olan bir şeyi senden esirgedim.
Oui, mais j'ai refusé.
- Etti ama reddettim.
- Vous avez refusé.
- Bir tek sen kaldın.
Alors que tu m'as refusé la chance de donner la vie.
Ve hatta bana yeni bir can verme şansını da vermedin?
Mais même ce petit plaisir m'a été refusé.
Ama bu basit zevkten bile mahrum kaldım.
le procureur a refusé. Toby n'a pas de casier.
Bölge savcısı bunu yapmazdı.
Il a refusé de la sauver, j'ai voulu le protéger de son erreur.
Eğer onu kendisi kurtarmıyorsa ben de onu kendi hatasında kurtardım.
Abordage refusé.
Yaklaşma yetkiniz yok.
Accès refusé.
Erişim reddedildi.
Accès refusé.
MILLS 53251 GİRİŞ REDDEDİLDİ - Giriş reddedildi.
Accès refusé.
Giriş reddedildi.
J'avais voulu l'aider, elle avait refusé.
Ona elimi uzatmaya çalıştım ama kabul etmedi.
On a refusé des affaires. Mais jamais refusé d'aider une famille.
Birçok vakayı reddettik ama hiçbir aileye yardım etmeyi reddetmedik.
J'ai voulu en plaisanter, il s'y est refusé.
Onunla bu konuda şakalaşmaya çalıştım, ama hiç yanaşmadı.
- Accès refusé.
- Kilitlenmiş.
- Quand mon père est mort, votre compagnie d'assurance a refusé d'indemniser ma mère et elle est morte dans la pauvreté.
Babam öldüğünde sigorta şirketin annemin taleplerini reddetti. - Annenin kim olduğunu bilemezdim.
Quoi, courir après une collégienne qui refuse de me parler, qui veut rien savoir de moi? Avoir aucune idée de ce que je peux faire
Benimle konuşmak bile istemeyen bir üniversiteli kızı mı kovalayacağım?
Il refuse tout négociation, autrement.
Aksi halde bizimle pazarlık yapmayı reddediyor.
Notre prochaine mission serait de retourner au combat. Mais on nous refuse toujours une escorte.
Sıradaki görevimiz harbe geri dönmek olacak ama hala korumadan yoksunuz.
Je refuse de mettre sa vie en danger.
Adamın hayatını riske atmayacağım.
Je refuse que tu fasses ça pour moi.
Hayır, benim için öyle bir şey yapmanı istemiyorum.
Et tu me l'as brisé en deux, quand tu m'as refusé le partenariat égal.
Denk ortaklığı reddettiğinde!
Je refuse de te parler à travers une porte.
Hadi ama. Arada kahrolası kapı varken seninle sohbet etmem.
Je refuse d'écouter ça.
Bunu dinlemek zorunda değilim.
Dis-lui que je dois lui parler et que s'il refuse, des gens mourront.
Bazı sorular sormam gerektiğini söyle. Benimle konuşmazsa insanlar ölecek.
Comme je l'ai dit, je refuse d'être mêlé à tout ça.
Dedim ya, bu işe karışmak istemiyorum.
Si il refuse, on mourra tous.
Reddederse hepimiz ölürüz.
La mauvaise, c'est qu'elle refuse de chanter "Fireworks".
Kötü haber, "Fireworks" şarkısını söylemeyi reddediyor.
Elle veut divorcer, mais il refuse de signer
Karısı onu boşamaya çalışıyor ama o imzalamıyor
Et si ce moineau refuse de chanter
Ve olur da alaycı kuş ötmezse
Si ce moineau Refuse de chanter
Ve olur da alaycı kuş ötmezse
Et si ce moineau Refuse de chanter
Ve olur da alaycı kuş ötmezse
Ta mère refuse qu'on se parle.
Annen konuşmamızı istemiyor.
Je refuse de perdre avant de combattre.
Başlamadan bu şavaşı kaybetmeyeceğiz.
Je bosse, on me refuse un crédit.
Her gün çalışıyorum, hâlâ kredi alamıyorum.
Je refuse d'y retourner.
Geri gitmeyeceğim.
Je refuse que tu m'ignores.
Beni görmezden gelemezsin.
Je refuse de faire ça avec toi.
- Bunu yapmayacağım senle.
Je refuse que tu me manques de respect.
- Buraya senin tarafından azarlanmaya gelmedim.
- Je refuse.
- Yapmam..
Je refuse d'avoir fait tout ça pour rien.
Yapmış olduğum her şey boşa gidecekti.
Miss Summers refuse de garder Frederica.
Miss Somers Frederica'yı kabul etmeyi red ediyor.
Je refuse de retourner dans le Connecticut!
Connecticut'a dönemem.
Reginald, je refuse de diviser votre famille.
Hayır, Reginald, aileni bölme sorumluluğunu alamam.
Je refuse de causer un éloignement entre vous et votre père.
babanla arana girmeyi hiç istemem
Je refuse les sermons de celui qui a laissé Grindelwald s'échapper.
Gellert Grindelwald'ı elinden kaçıran birinin bana laf söylemesine izin veremem.
Je refuse qu'on le tue.
Öldürmelerine izin vermeyeceğim.
Je refuse d'obéir plus longtemps.
Daha fazla boyun eğmeyi reddediyorum.
- Je refuse de faire ça.
- Yapmam bunu.
Je refuse de servir leur propagande. Et que mon fils et notre pays nous voient sur Youtube pour le reste de leurs vies.
Oğlum ve Amerikan halkı hayatlarının sonuna kadar YouTube'da benim propaganda uğruna idam edilmemi izlemeyecek.
Je refuse d'excuser votre folie pour vous réconcilier avec vous même.
Sana kendini daha iyi hissettirmesi deliliğini aklamaz.