Translate.vc / Français → Turc / Sac
Sac traduction Turc
42,309 traduction parallèle
Tu l'as ramassé pour le mettre dans ton sac.
Alıp çantana atıvermiştin, hatırlıyor musun?
Sac flambant neuf, d'ailleurs.
Yepyeni bir çantaydı bu arada.
- Tu devras porter ton sac.
- Sırt çantanı taşıman gerekir.
Vous voulez que je chie dans un sac?
Bir torbaya mı sıçmamı istiyorsunuz yani?
J'ai vu "Le Militant" traîné dans son sac quand je pointais mon livre.
Kitabımı kaydettirirken çantasında Militan gazetesini gördüm.
Sa femme a dit qu'il avait son sac le matin de sa disparition.
Karısı, kaybolduğu sabah spor çantasının yanında olduğunu söyledi.
Et le sac contenait des vêtements.
Çantada belki yedek kıyafetler olabilir.
C'est un sac de survie.
Bu bir acil durum çantası.
Ce sac est vendu rempli.
Bu çanta özellikle, set olarak satılıyor.
Le-dit outil n'est pas dans ce sac.
Dediğin alet bu çantada yok.
Il devait être dans son sac de sport.
Muhtemelen spor çantasındaydı.
Avec ce que j'ai dans mon sac médical et les épines et baies dans ce buisson là-bas, nous pouvons le faire.
Tıbbi çantamdakiler ve şu çalılıktaki diken ve meyvelerle bunu yapabiliriz.
Maintenant, vous les types ont discuter votre chemin hors de là avant il regarde dans votre sac.
Şimdi adam çantanızın içine bakmadan bir sebep uydurup dışarı yönelmeniz lazım.
Fait ton sac.
Toparlan.
Alors, c'est bon, ok? Fait ton sac.
Şimdi git, toparlan.
Vous devez deviner pour lequel de ses nombreux forfaits nous avons pris le gouverneur la main dans le sac.
Vali Florrick'in elini daldırdığı onca kurabiye kavanozundan hangisini bulduğumuzu çözmek zorundasın.
Vérifiez votre sac, madame.
Lütfen çantanızı kontrol edin hanımefendi..
J'ai un sac d'affaires pour la nuit dans le coffre.
Bagajımda bir seyahat çantası var.
Ton appartement a été mis à sac ;
Evine hırsız girdi.
Tu crois que ça enregistrera notre conversation même s'il n'est pas dans le haut de mon sac?
Sence bu çantanın üstünde olmasa da konuşmalarımızı kaydeder mi?
Dans ce sac, j'ai...
Çantada...
Même si, ce sac que tu m'as attaché au pied a complètement coupé la circulation.
Ama ayağımın etrafına sardığın o LC Waikiki poşeti kan dolaşımını durdurdu.
Tu aimes mon nouveau sac?
Yeni çantamı beğendin mi?
Je vais devoir récupérer mon sac.
Çantamı geri almam gerek.
Nuit et jour, on marchait sac au dos
Çantamızda ramen paketleriyle
Rappelle-moi de lui glisser une douzaine de donuts dans son sac avant qu'il retourne là-bas.
Gitmeden önce bavuluna bir düzine simit koymamı hatırlat.
Mais finalement, rien de tel que Wolferton Splash avec un sac rempli de cartouches pour se remonter le moral.
Ama moralleri yükseltmek için bir çanta dolusu fişekle Splash'e gelmek gibisi yok.
C'est possible, mais il serait prématuré de mettre à sac les clubs polynésiens.
Her şey olabilir, ama ağımızı Polinezyalıların mekanına atmak için erken olduğunu düşünüyorum.
Qui sait? Nous teindre les cheveux en bleu ou acheter des côtes de porc.
Ne bileyim, saçımızı maviye boyarız, marketten domuz pirzola alırız.
Tâche de naissance, Boisson protéinée, Extensions de cheveux.
- Evet. Doğum lekesi, Protein içeceği, Eklenmiş saç.
"Ne jurez pas sur votre tête, car vous ne pouvez pas rendre un cheveu noir ou blanc."
Başınızın üzerine de ant içmeyin. Çünkü saçınızın tek telini ak ya da kara edemezsiniz.
Ouvrez leur sac.
- Bavullarını aç.
Imprécis pour l'instant.
Kimliği belirsiz kurbanın saçında hidroflorokarbon ve dimetil eter var. Meçhul.
Comme les colorants de cheveux, blond pour être précis.
Sprey saç boyasında mesela, özellikle de sarıda.
Il en rhabille une et fait une teinture bâclée à l'autre.
Birini giydirip diğerinin özensizce saçını boyuyor.
L'implant est comme la robe ou les cheveux blonds.
İmplant da elbise ve sarı saç gibi.
Tes cheveux sentent le Lys.
Saçın zambak gibi kokuyor.
La division des Badges noirs a des installations au-delà du Triangle du Fleuve Fantôme, et si vous touchez à un cheveu de mon adjointe, je vous promets un destin pire que la mort.
Kara Rozet Birimi'nin Hayalet Nehir Üçgeni'nin dışında bir tesisi var. Yardımcımın saçının teline zarar gelirse ölümden de beter bir kaderin olacağını garanti ederim.
- Un cheveu dans la soupe?
- Çorbadan saç mı çıktı?
Tout ce gris dans tes cheveux.
Saçında parıltı var.
Vous allez vous arracher les cheveux avec tous ces petits détails.
O gü milyonlarca sinir bozucu detayla saçını başını yolamazsın.
En déballant toute notre vie que vous disséquerez.
Her şeyi ortalığa saçıp leş kargaları gibi çekiştirerek.
C'est vrai, tes cheveux sont...
Sen de. - Evet saçın sanki...
eh bien, ces un avertissement équitable c'est cheveux requiert une quantité énorme de maintenance.
Iyi, adil uyarı, Bu saç gerektirir. Bakım muazzam miktarda.
L'un des voleurs avait de mauvais implants capillaires.
Hırsızlardan birinin baya kötü saç ektirdiğini fark ettim.
Du genre cheveux de poupée.
Oyuncak bebek saçından bahsediyorum.
Peu de chirurgiens à New York doivent encore utiliser cette technique.
Yani New York'ta bu şekilde, saç ekimi yapan fazla cerrah kalmadı.
Personne n'est poursuivi pour mauvais implants capillaires.
Yani, hiç kimse ucuza saç ektirdi diye yargılanmaz.
En voyant ça, j'ai reconnu vos cheveux.
Daha sonra bunu gördüm, ve saç şeklini farkettim.
Sauf, comme vous l'avez dit, ils sont barbus et leurs coupes de cheveux ne sont pas règlementaires.
Evet, sadece dediğin gibi sakalları var ve saç kesimlerinde de düzen yok.
les moqueries envers l'ingénierie, "sa taille, sa coiffure, sa garde-robe, " et le fait qu'il pense que le film Ghost Rider soit, je cite, "pas mauvais."
Mühendislik alayları boyu, saçı, giyimi ve Ghost Rider filminin alıntılayarak'fena değil'olduğuna olan çılgın inancı. "