English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Sala

Sala traduction Turc

137 traduction parallèle
- Étiez-vous à Sala?
- Sala'ya mı gittin?
On dirait même un radeau.
Şu hale bak, bu sala benziyor.
Mon Dieu, vous ne pensez pas qu'il vaudrait mieux retourner au radeau.
Vay anasını, şuraya bakın! Belki de sala dönmeliyiz.
Ne me quittez plus jamais.
Beni sala bırakma.
Salagadou, la menchikabou, la Bibidi Bobidi Bou
Sala-gadoola-menchika-boo-la Bibbidi-bobbidi-boo
Salagadoula veut dire La menchika scoubidou
Şimdi sala-gadoola'nın anlamı Menchika-boolaroo
Ô, Salagadou, la menchikabou la Bibidi Bobidi Bou
Sala-gadoola-menchika-boo-la Bibbidi-bobbidi-boo
Elle faisait "plouf"...
6 yaşındayken diğer çocuklarla birlikte onu sala bindirip sonra da suya atmıştım.
Je vais me faire le voyage de retour, seul sur un radeau.
Bense bir sala atlayıp gidebilirim.
Seul, j'ai vogué sur le Nil dans une frêle embarcation aux noeuds de pêcheur. C'est ainsi que Thèbes se débarrassait de ses enfants.
Thebes'te istenmeyen çocuklardan kurtulmak için kullanılan, saz ve katrandan yapılma bir sala bağlı olarak bulunmuşum.
On t'a enlevé à ta mère et jeté sur le Nil dans un bateau aux noeuds de pêcheur tissé par ma mère.
Sen annenden alınarak, bir sala bağlı olarak nehre bırakıldın. Ve bir avcı tarafından bulundun. Annem durumu kavrayamamış.
Allez chercher les affaires.
Gidip eşyaları sala yükleyelim.
Puis on prend un bateau? C'est toujours le chemin le plus long.
O zaman küçük bir sala ihtiyaç var?
Je vais raccommoder une voile.
Sala gidip yelkeni tamir edeyim.
M.Messenger était dans l'eau, il avait atteint une planche, je l'ai seulement aidé à l'attraper.
Bay Messenger sudaydı sala ulaşmayı başardı, ben sadece üzerine çıkmasına yardım ettim.
Il vous a sauvé la vie et traîné sur un radeau avant que le navire sombre.
O hayatını kurtardı. Gemi batmadan önce seni sala taşıdı.
Vous n'aurez pas besoin de ce radeau.
O sala bir süre daha ihtiyacınız olmayacak.
Attention, le radeau! Le courant augmente!
Sala dikkat edin, dalgalar şiddetleniyor!
Aidons l'Empereur!
Al eline sırığı! Yardım edin de, İmparator'u sala çıkartalım!
Y... a la sala... siete...
Y... a la sala ( oda )...
Manuel, sirvase buscar mi equipaje que esta en el automovil blanco y lo traer a la sala numero siete.
Manuel-sirvase buscar mi equipaje que esta en el automovil blanco y lo traer a la sala numero siete.
Et le bac?
Neden sala binip de geçmedin?
Je la confisque au nom de la Loi.
Sala devlet adına el koyuyorum.
Allez, montez sur le radeau!
Hadi, çabuk olun, sala binin beyler!
Tu peux t'occuper du radeau?
Sala bir şey yapabilir misin?
Pourtant les propres auteurs de cette loi affirment justement... que la terre Salique est en Allemagne... entre les cours de l'Yssel et de l'Elbe.
Salik beldesinin Almanya'da... Sala ve Elbe nehirleri arasında kaldığını doğrulamaktadır.
On vendra les chevaux et on naviguera jusqu'au Mexique.
Atları satacağız... bir sala binip nehirden Meksika'ya gideceğiz.
Tous au radeau!
Sala dönün!
Grimpez dans le radeau!
Çabuk! Sala çıkın!
Tu ne pourras pas t'échapper sans mon aide.
Buradan ben olmadan sala çıkamazsın?
Sala cancane sur deux continents.
Sala'nın her iki kıtadaki dedikodulardan haberi var.
Sala, coupe la corde!
Sala! İpi kes!
Oh, c'est dégoûtant! Qu'est-ce que c'est que ça?
Oh... sala manila, bu da ne?
Sala veut dire "idiot", je crois. Et je crois que Manjula veut dire vaisseau spatial.
"Sala",'adi'anlamına geliyor galiba ve sanırım "Manjula" bir tür uzay gemisi.
Cinq personnes et l'or ne tiendront pas sur un radeau.
Beş kişi ve altın asla bir sala sığmaz.
A partir du moment où vous passerez la porte, vous ne pourrez plus jamais revenir.
Zaman-kapısından birkez geçersen bri daha sala dönemezsin.
Dès que j'entre, je me jette pour allumer la télé, comme si ma vie en dépendait.
Ve evime gelir gelmez, Robinson'un canını kurtarmak için Sala yapışması gibi hemen kendimi TV'nin önüne atarım.
"Je me suis dit qu'il faisait vraiment froid et que ma future belle-mère aurait besoin d'un châle bien chaud."
Kendi kedime dedim ki ; "Havalar bayağı soğuyor ve müstakbel kayınvalideciğimin şöyle yünlü bir şala ihtiyacı olabilir."
J'emballe mes effets dans le châle que ma mère portait au marché et je quitte ma vallée.
Eşyalarımı, annemin eskiden pazara giderken sırtına aldığı şala doldurdum. Vadimden gidiyorum.
Cela devrait couvrir les vêtements pour les enfants et un châle pour Tata.
Çocukların yeni elbiseye ve halanın da bir şala ihtiyacı var.
Le tiroir est plein de jolies choses.
Bak o güzel şala ve çekmecedeki öteki şeylere.
Un châle?
Peki ya bir şala ne dersin?
On a scruté cette muleta pour voir si elle n'était pas déchirée.
Bu şala ne kadar yakından bakıp, yırtılmamış olduğunu gördüğümüzü anımsıyor musun?
Mais... on a retrouvé le revolver dans cette étole.
Ama silahı bulduğumuzda buradaki şala sarılıydı.
Si le coup avait été tiré à travers... la tempe de Mme Doyle ne serait pas brûlée.
Silah şala sarılarak ateşlenmiş olsaydı madame Doyle'un alnında yanık izleri olmayacaktı.
Le coup qui a tué Mme Doyle n'a pas été tiré à travers.
Yani ateş edilirken silah şala sarılı değildi.
Peut-être l'autre? Que Jackie a tiré sur Simon Doyle?
Belki de Simon Doyle'a ateş edilirken şala sarılıydı.
Il remet le revolver dans l'étole... avec le mouchoir taché... et un cendrier pour faire du poids... et jette le tout dans le Nil.
Silahı tekrar şala sardı ve lekeli mendil ve batmalarını sağlamak için bir de mermer küllüğü sardı.
Montez.
Sen ve Sala bununla kaçın.
J'adore ce châle rouge.
Bu kırmızı şala bayıldım.
Hé, faisons la course jusqu'au radeau.
Sala kadar yarışalım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]