Translate.vc / Français → Turc / Sans
Sans traduction Turc
225,873 traduction parallèle
Non, ça serait Lucifer qui disparait, et qui revient sans aucune explication et une bimbo écervelée dans ses bras.
Yok, yok sorunumuz Lucifer'in ortadan kayboluşu ve sonrasında hiç bir açıklama olamdan kolunda bir şıllık ile geri gelmesi.
Sans déc'! Il est complètement chamboulé.
- E yani, adam komple dağılmış durumda.
Sans défense?
Silahsızdın?
Un grand café au lait à l'amande allégé sans sucre un nuage de caramel et sans vodka, cette fois.
Büyük yagsız, badem sütlü, sekersiz karamelli latte ve bu sefer vodka olmasın.
Je suis désolée que mes petits gâteaux pour la vente ne soient pas sans gluten ni produits laitiers, Debbie.
Fırından cıkan keklerim, glüten ve sütsüz olmadıgı icin üzgünüm, Debbie.
Assez de ce papotage sans intérêt.
Bu kadar boş muhabbet yeter
Comme vous lui avez parlé sans autorisation, j'ai dû demander une audience spéciale juste pour l'interroger.
Çünkü onunla izinsiz konuştun, Özel bir duruşmaya başvurmak zorundaydım Sadece konuşmak için.
Sans intérêt.
Yararsız.
Dommage que d'organiser un entretien prendrait l'éternité... sans la permission d'un médecin.
Doktor izini olmadan lonuşma ayarlamanın bu kadar uzun sürecek olması çok kötü
Sans importance.
Neyse bunu boşver.
Sans ton pantalon, évidemment.
Pantolonun olmadan mı? Tabi ki
Maman, tu viens de lui donner une mallette pleine d'argent sans la moindre preuve qu'il avait ce dont on a besoin.
Anne, biraz önce adama elinde parçanın olduğuna dair hiç bir kanıt yokken,... bir çanta dolusu para verdin.
Mais je suppose qu'ils peuvent se débrouiller sans moi pour l'instant.
Zamanın başından beri, bir şeyleri bensiz halledebildiklerini zannediyordum.
Sans doute vêtue de quelque chose arraché du sol.
Muhtemelen, yerde gezinen bir şeyler giyinmiştir.
Sans vouloir te vexer.
Alınma yok.
On peut pas les arrêter sans avoir vu l'intérieur du téléphone.
Telefonda ne olduğunu öğrenene kadar onları tutuklayamayız.
Je veux dire... sans faire exprès, vous voyez.
Yani... kasıtlı olmadan, bilirsin ya.
Des idées sans aucun sens précis.
Gereksiz bir düşünceydi.
Enfin, après tout, c'est un royaume sans dirigeant.
Yani ne de olsa yönetici olmayan bir krallık orası. Haklı.
Créer un tout nouveau monde, ton propre monde, sans Père.
Kendine ait bir dünya yaratmak için Babam olmadan.
Vu les antécédents de son cabinet, sans doute pas grand-chose.
Hukuk firmasının kayıtlarına bakarsak pek de bir şey olmayacak.
À mon avis, certaines vies sont sans conséquence,
Benim fikrime göre, bazı yaşamlar önemsizdir,
Iniko a terminé le financement sans me consulter.
İniko, finansal kısmı bana danışmadan tamamladı.
Un jour, un homme s'est présenté seul, sans armes,
Bir gün, yalnız ve silahsız bir adam çıkıp geldi.
Quoi? Il nous le demandait sans arrêt.
O bize sürekli soruyordu.
Sans opération, l'état du bébé va empirer
Ameliyatı yapmazsak bebek daha da hastalanacak.
Son coeur doit juste apprendre comment battre sans ce poids en trop.
Kalbinin üzerinde fazladan yük olmadan nasıl atacağını öğrenmesi gerek.
Je ne voyage jamais sans enfant.
Çocuklar olmadan yolculuğa çıkamıyorum.
Sans quelqu'un assis entre nous et tu fermes tes yeux.
Aramızda kimse oturmadan ve gözlerin kapalı değilken.
On va sans doute devoir le remettre en place, puis l'envelopper bien serré, et il n'y a pas de médicament anti-douleur ici donc ça va faire mal.
Sabitleyip sıkıca sarmak zorunda kalacağız. Elimizde kuvvetli ağrı kesici olmadığı için canın acıyacak.
Il n'y a pas moyen de descendre sans mettre les vies de chaque personne dans cet avion, en danger.
Bu uçaktaki herkesin hayatını tehlikeye atmadan alçalmamız mümkün değil.
Tu cherches un endroit pour te cacher pour avoir 5 minutes seule sans qu'une nouvelle personne te demande une consultation.
Saklanacak bir yer arıyorsun. Yeni birileri muayene olmak istemeden önce beş dakika yalnız kalmak istiyorsun.
Ça aurait pu être toi dans ce siège, sans ceinture de sécurité.
Emniyet kemeri olmayan koltukta oturan sen olabilirdin.
On ne peut pas. Pas sans consentement.
İzin almadan çektiremeyiz.
Si vous ramenez Liam à la maison sans traitement, ça empire. Il pourrait mourir.
Liam'i tedavi olmadan eve götürürseniz durumu kötüleşecek.
Aucun neurochirurgien ne coupera le crâne d'un enfant sans le consentement parental.
Hiçbir nöro cerrah ebeveyn izni olmadan bir çocuğun kafatasını açmaz.
Qu'est-ce qu'on peut faire sans les parents?
Ebeveynleri olmadan ne yapabiliriz?
Vous avez ouvert le crâne de cet enfant sans que ses parents soient au courant, après ce qu'il s'est passé la dernière fois?
Son olanlardan sonra, hastanın kafatasını ebeveyn izni olmadan mı açtınız?
Je vais te donner une chance de t'excuser.
Sana özür dilemek için bir şans vereceğim.
Par chance, vous auriez trouvé une preuve pointant vers... le Père Noël?
Yani, şans eseri, Noel Baba'yı gösteren bir delil buldun mu?
Si Chet est le tueur, ça pourrait être notre chance de faire tomber Bianca, aussi.
Eğer katil Chet ise, bu bizim Bianca'yı yakalamak... için şansımız da olabilir.
Ce serait une bonne opportunité pour nous d'y aller sous couverture.
Bence Chloe, gizli kalmamız için gerçekten güzel bir şans olabilir.
On n'a pas eu la chance de se rencontrer. Je sais.
Daha önce tanışma şansımız olmamıştı.
Désolée, je n'avais pas le choix.
Üzgünüm. Başka şansım yoktu.
Je veux juste... juste une chance pour tout recommencer.
Ben sadece... Ben sadece baştan başlamak için bir şans istiyorum.
J'ai peur que nous n'ayons pas le choix
Ne yazık ki seçim şansımız yok.
Je vais prendre des risques.
Şansımı deneyeceğim.
Si vous avez la possibilité d'éviter le crash, faites-vous ce choix? Jouez-vous la prudence?
Uçak kazasından kaçınma şansınız olsaydı şansınızı kullanır mıydınız?
Ou embarquez-vous pour tenter votre chance?
Yoksa uçağa atlayıp şansınızı dener miydiniz?
Il devrait, hein... Il devrait lui donner une chance.
Bir şans daha vermeliydi.
Tu devrais te le faire.
Şansını deneyebilirsin.