Translate.vc / Français → Turc / Scêne
Scêne traduction Turc
93 traduction parallèle
- Là, de l'autre côté de la scêne.
- İşte orada, sahnenin karşısında.
Mais c'est difficile de faire rire sur une scêne vide.
Taktir ederisiniz ki boş bir sahnede gösteri yapmak zordur.
- On doit aller sur la scêne!
- Sahneye çıkmamız lazım!
Attendez-moi quelques minutes sur la scêne.
Aşağıda bekleyin ben hemen geliyorum.
Je n'aurai de rapport avec la scêne que par mon mariage.
Sahnelerle sadece evlilik yoluyla bağım var artık.
Tu es en scêne, on te regarde.
Sahne senin. Herkes sana bakıyor.
Si je le reçois, on aura droit à une scêne.
Eğer karşılaşırsak, bir rezalet çıkacağından korkuyorum..
Que voulais-tu dire quand tu parlais d'une scêne?
Onun rezalet çıkaracağını söylediğinde ne demek istiyordun?
L'homme que tu aimes entre en scêne.
- Bu dramatik bir an Adam seni sahnede sevecek
Surtout s'il sert à dissimuler votre atterrante mise en scêne d'un passage grandiose.
+ + + + It won't be a cover-up for a shallow, inept interpretation of a great scene!
Mais la mise en scêne suppose une certaine humilité.
- Bir filmi yönetmek için, bir adamın hoşgörüsü olmalı
La mise en scêne est honteuse.
- O kendi kendini eleştirmeli, filmi değil
Chaque fois qu'il y a un baiser ou une scêne d'amour, - tu grognes d'embarras. - C'est nul.
Gittiğimiz her filmde ne zaman birileri öpüşse ya da "Seni seviyorum" dese homurdanıp kıvranıyorsun.
- Commeje vais en parler tout à l'heure, sur la scêne, je ne voudrais pas dire deux fois les mêmes choses devant les mêmes personnes.
Bunu konuşmama saklamayı tercih ederim, böylece kendimi tekrarlamış olmam.
- On se serre la main puis je te laisse seul sur la scêne.
Alkışlayacağız. Gerisi size kalmış!
Comme par exemple mettre en scêne notre spectacle de Noël.
Noel oyunumuzun yönetmeni olmaya ne dersin?
Je ne connais rien â la mise en scêne d'un spectacle.
Noel oyunu yönetmek hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
On m'attend au théâtre de l'école pour mettre en scêne le spectacle.
Okul dinleti salonuna gidip bir Noel oyunu yönetmem gerek.
Notre metteur en scêne va venir pour nous aider â répéter.
Yönetmenimiz her an burada olabilir ve provaya başlayacağız.
- Mais quel metteur en scêne?
- Yönetmen mi? Ne yönetmeni?
Le voilà, veuillez faire bon accueil â notre metteur en scêne.
İşte geliyor! Herkes hazır olsun! İşte yönetmenimiz.
L'une des meilleures façons d'interpréter un rôle, c'est d'être attentif au metteur en scêne.
İyi bir gösteri sağlamak için ilk işlerden biri yönetmene kulak vermektir.
Ce qui compte, c'est l'intérêt que vous portez â votre metteur en scêne.
Aktörlüğün tabiatında yönetmene gösterilen ilgi önemlidir.
Vous devez respecter votre metteur en scêne.
Yönetmeninize saygınız olmalı.
M. Le Metteur en scêne, les acteurs sont en place.
Tamam, bay yönetmen, ekip hazır.
Ecoutez, on va d'abord répéter la scêne de l'auberge.
Bak, handaki sahneyi çalışalım.
Moi, je la trouve formidable, ta mise en scêne.
Charlie Brown, müthiş bir oyun değil mi?
Si vous tenez â vous produire sur scêne, il faut peut-être songer â coopérer.
Şimdi, bakın, gerçekten bu oyuna başlayacaksak işbirliği yapmamız gerekiyor.
Dês que son oncle a vu ma photo, il a appelé le metteur en scêne.
Amcası resmimi görür görmez yönetmeni aradı.
Je vois le metteur en scêne demain.
Hayır, amcası. Yönetmeni görmedim.
En étant ce que je suis en scêne.
Kendim olarak. Sahnede ne yapıyorsam, onu yaparak.
Vous êtes au théâtre. Scêne de banquet.
Bir tiyatro oyunu izliyorsunuz, sahnede ºölen verilmekte.
Le pingouin patine sur scêne déguisé en rabbin.
Penguen sahnede haham kılığında kayıyor.
- Je l'ai mis en scêne.
- Ben Brecht oyunları yaptım.
La meilleure mise en scêne de cette pièce que j'aie jamais vue.
Bu gördüğüm, oyunun en zekice yapılmış sunumuydu. - Çok naziksin.
Monte sur scêne etjoue.
Çık oraya ve çal.
Shadow, tu n'es pas seul sur scêne.
Gölge, bu ego olayı nedir?
Personne ne doit venir ici, surtout avant de passer sur scêne.
Buraya kimseyi almıyoruz hele de başlamak üzereyken.
L'amour qu'ils mettent en scêne est três précaire.
Bu şarkılarda sözü edilen aşk her hâlükarda titrektir.
Tu devrais être sur scêne.
Sen sahnede olmalıydın. Evet, katılıyorum.
J'aimerais accueillir sur scêne un brillant musicien, qui est aussi un ami très cher.
Şimdi sahneye iyi bir müzisyeni davet etmek istiyorum ve aynı zamanda benim çok yakın bir arkadaşım.
Pour moi... mise en scêne.
Sanırım bu bir tuzak.
Et qui la connaissait assez pour savoir monter sa mise en scêne.
Her kimse, onu ne hale sokacağını bilecek kadar iyi tanıyormuş.
Descend de la scêne!
Sahneden in adamım!
J'aurais aimé voir la scêne.
Kaçmazmış hakikaten.
Inutile de faire une scêne ici.
Gösteri yapmanın âlemi yok.
Les traces de la scêne du crime.
Bu, olay yerindeki lastik izi.
J'ai pas le veston pour la scêne.
Sahne için ceketim yok.
Les postulantes pour la scêne du drugstore.
- Bay Shields onlar eczane için geldiler
C'est ça que je veux pour la scêne du mariage!
- Yarın gece
Le metteur en scêne?
- Kim?