Translate.vc / Français → Turc / Sean
Sean traduction Turc
6,834 traduction parallèle
Ne me poussez pas, je suis épuisée.
Beni sinirlendirme Sean, gerçekten yoruldum.
- Très bien.
- Pekâlâ Sean, sen bilirsin.
Je ne rigole pas.
Şaka yapmıyorum, Sean.
J'ai dû arrêter Sean.
Sean'ı tutuklamak zorunda kaldım.
On vous remercierait de vous en prendre à Sean?
Sean'ın peşine düştüğün için herkesin seni takdir edeceğini mi sanıyorsun?
Inspecteur Sean Devlin.
Ben Detektif Sean Devlin.
Sean, entre.
- Sean, içeri girsene.
Vous connaissez Sean Devlin?
Sean Devlin'i tanıyor musun?
J'en ai plus qu'assez, Sean, d'entendre ce que vous savez pas.
Bilmediğini duymak, Sean beni kıl etmeye başladı.
Allons, Sean, on est du même côté.
Hadi ama Sean, biz aynı takımda değil miyiz?
Vous vous rappelez?
Dosyaları hatırlıyor musun, Sean?
Vous avez retrouvé Farrow.
Hadi ama, Sean, Farrow ile konuştunuz.
J'en ai une, Sean a détruit l'autre.
Biri bende. Diğerini Sean yok etti.
Je vous le jure, Sean, il me faut un peu plus de temps.
Yemin ederim Sean, sadece biraz daha zamana ihtiyacım var.
On doit discuter.
Konuşmamız lazım, Sean.
- T'as peut-être pas tué ma famille. Mais tu sais qui c'était.
Ailemi sen öldürmemiş olabilirsin ama kimin öldürdüğünü biliyorsun, Sean.
- Elle est morte.
- O öldü, Sean.
Sean Devlin voudrait vous voir.
Alo? Efendim, Sean Devlin sizi görmeye gelmiş.
Ça veut dire quoi?
Ne söylüyorsun sen, Sean?
Je vais le faire, c'est pas...
- Yapacağım şey bu. - Sean. - Hayır, bu işi...
Sean, on a jamais été des jumeaux!
Sean, biz hiçbir zaman ikiz gibi olmadık.
Ce costume est un peu serré, Sean.
O takım biraz dar olmuş, Sean.
Ne sombre pas à son niveau, Sean.
Onun seviyesine düşme, Sean.
Bonne nuit, Sean.
İyi geceler, Sean.
Non, Sean!
- Hayır, Sean!
Sean, un Oui, oui, c'est Sean.
Sean! - Evet, benim, Sean.
Très bien, reste avec moi? Sean.
- Tamam, benimle kal, olur mu?
Ça va.
- Sean. Sorun yok.
Sean a subit de graves problèmes émotionnels et de comportements dû à sa capacité.
Sean, yetenekleri yüzünden kötü davranışlara ve duygusal sorunlara katlanmak zorunda kaldı.
En fait, nous avons un sujet, Sean, qui montre de gros progrès et c'est le candidat principal pour remplacer Bo.
Ayrıca, Sean isimli büyük ilerleme kaydeden bir deneğimiz var. Kendisi Bo'nun yerine geçebilecek başlıca adaylarımızdan birisi.
Nous devons nous concentrer sur Sean.
Bütün enerjimizi Sean'a yönlendirmeliyiz.
Sean est trop fragile.
Hayır, Sean çok hassas.
Laissez-moi gérer Sean.
Sean'ı hazırlama işini bana bırak.
C'est un jour merveilleux, n'est-ce pas Sean?
- Güzel bir gün, değil mi Sean?
J'ai besoin de ton aide, Sean.
Yardımına ihtiyacım var, Sean.
Regarde-le, Sean.
Bak ona, Sean.
Sean, je ne peux pas imaginer comment tu te sens, mais je crois que tes dons extraordinaires empêcheront la souffrance à travers le monde.
Sean, neler hissettiğini tahmin edemiyorum ama inanıyorum ki senin olağanüstü yeteneklerin inanılmaz acıların üstesinden gelecektir.
Abrège ses souffrances.
Sean, acısına son ver.
Tu me comprends, Sean?
Beni anlıyor musun, Sean?
Le candidat donc je vous ai parlé, Sean, viens juste d'avoir sa première mission sur le terrain.
Size bahsini ettiğim aday, Sean, ilk gerçek görevini yeni aldı.
Je comprends Sean, et je ferai de mon mieux.
Anlıyorum Sean ve elimden gelenin en iyisini yapacağım.
Sean Hutton.
- Sean Hutton.
Sean Hutton.
Sean Hutton.
Je comprends que vous avez rencontré Sean Hutton. Oh, oui.
- Sean Hutton'la tanıştın sanırım.
Oui, j'ai rencontré Sean Hutton, c'est vrai.
Sean Hutton tanıştım.
- Où est Sean?
- Sean nerede?
Sean?
Sean?
Allez, Sean.
Hadi Sean.
Salut, Sean.
Merhaba, Sean.
- Frappe-moi.
- O savaştı, Sean.
Ça change rien du tout.
Sean bunun bir şeyleri değiştireceğini düşünme.