English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Sinema

Sinema traduction Turc

2,015 traduction parallèle
Ces trois maisons se trouvent à coté d'écoles, de cinémas, et de centres commerciaux.
Üç ev de okullara, sinema salonlarına ve alışveriş merkezlerine yakın.
Au théâtre ou au drive-in?
- Kapalı sinema mı, arabalı mı?
Qu'est-ce qu'un drive-in?
- Arabalı sinema da ne?
Jack Valenti, président de "l'Association Cinématographique Américaine", a dit que "Washington et Hollywood ont le même ADN".
Amerikan Sinema Filmleri Derneği başkanı Jack Valenti şöyle demiştir :... "Washington ve Hollywood aynı DNA'dan gelmektedir." 2.
Vous! La rage des Américains ainsi attisée donne lieu à une scène d'anthologie du cinéma.
Amerikalıların buna cevaben gösterdikleri tepki sinema tarihinin en meşhur sahnelerinden biri olmuştur.
Et si les mots sont menaçants, qu'en est-il des images que nous voyons sur le grand et le petit écran?
Eğer kelimeler dahi korkutucuysa sinema ve televizyondaki izlediğimiz görüntüler ne olacak?
Un film sur les Jeffersons?
"Jeffersonlar" ın sinema versiyonu mu?
Une soirée du mime?
Sessiz sinema partisi mi?
Tu es la meilleure mime que je connaisse.
Sen bildiğim en iyi sessiz sinema oyuncususun.
Attends... Est-ce que Katherine sera présente à la soirée de Susan?
Dur bir dakika Katherine Susan'ın sessiz sinema gecesine gidiyor mu?
J'organise une soirée du mime, et toutes mes amies en ont rajouté pour que je t'invite.
Sessiz sinema partisi düzenliyorum ve tüm arkadaşlarım seni de - davet etmem için çok ısrar ettiler.
On a besoin que tu sois en forme pour les mimes ce soir.
Bu geceki sessiz sinema oyunu için formda olmalısın.
Tu déchires au jeu du mime.
Sen sessiz sinema ustasısın.
Perdre au jeu du mime contre Susan Mayer, c'est juste intolérable.
Ama Susan Meyer'a karşı sessiz sinema oyununu kaybetmek Kesinlikle tolere edilebilecek birşey değil.
Tu n'es pas trop habillée pour cette soirée?
Sessiz sinema için biraz fazla şık değil misin?
Ça, ça veut dire "film"... "Télévision"...
Bu "sinema filmi," bu, "televizyon"...
Qu'est-ce qui t'inquiète? Ton client est un homme des médias.
Neden endişeleniyorsun ki müvekkilin sinema oyuncusu gibi zaten.
On va devenir des stars
Hayatım, sinema artisti olalım.
Tu veux dire quelque chose comme passer te prendre avec le minivan de mon père, t'apporter des fleurs, se payer un film, et espérer que tu tiendras ma main durant les parties terrifiantes?
Mesela babamın minivanını alıp sana çiçekler getirebilirim sinema bileti alabilirim ve korkunç bölümlerde elimi tutmanı isteyebilirim. Böyle şeyler mi?
Si tu cherches un dîner et un ciné, il n'y en a pas là-dedans.
Akşam yemeği ve sinema mı arıyorsun? Çünkü o kutuda bulman biraz zor.
4 salles de cinéma, des restaurants, des boutiques.
Dört salonlu sinema. Lokantalar, dükkanlar.
Les livres, la musique, les films?
Kitap, müzik, sinema?
Tu ne sais même pas ce que ton frère aime?
Daha kardeşinin sinema sevip sevmediğini bile bilmiyorsun?
On a reconfiguré la salle de projection pour ce test.
Bu test için bir ev sinema sistemi kurduk.
- Je ne... - Dommage pour Zorin, il n'avait pas ce home-cinéma.
O adamın ev sinema sistemi bile yoktu.
Retrouvez-moi à la salle home cinéma, demain soir.
Yarın gece ev sinema sistemi standında benimle buluş.
Retrouvez-moi à la salle home cinéma, demain soir.
"Yarın gece ev sinema sistemi standında benimle buluş."
Évidemment, on pourrait passer par toutes les étapes : café, cinéma, diner... Mais on pourrait tout aussi bien laisser tomber tous ces trucs inutiles et je pourrais te dévorer, ici même.
İstersen, elbette, bütün gerekenleri yaparız, kahve, sinema, yemek ya da hepsini es geçip hemen burda seni yalayıp yutabilirim.
Je sais que j'ai pas invité quelqu'un à sortir depuis longtemps, mais... le prix des tickets de cinéma a augmenté à ce point?
Bir kadını bir yerlere götürmeyeli epey oldu biliyorum ama sinema biletleri o kadar pahalanmamıştır herhalde.
J'adore New York, il n'y avait qu'un cinéma à Woodburry, et il ne diffusait que des films familiaux.
New York'u çok seviyorum. Woodbury'de tek sinema vardı. Sadece aile filmleri oynuyordu.
C'est du cinéma d'Art.
Sanatsal sinema..
- Qu'est ce que c'est que ça?
- O ne? - Sinema filmi.
Tu éternues, tu peux faire ça au ciné.
Hapşırıyorsun. Bunu sinema salonunda da yapabilirsin.
Ta mère m'a dit que tu allais dans l'état du cinéma l'année prochaine.
Annen bana, seneye sinema bölümüne, gideceğini söyledi
Il est censé enseigner le cinéma en ligne à l'université américaine.
Gizli görevde mesleği, Amerikan Üniversitesi'nde sinema profesörü.
Je suis un peu cinéphile.
Ben sinema hastasıyımdır.
Ça marche partout sauf dans un ciné bondé.
Kalabalık sinema salonu hariç her yerde ilkim diyebilirsin.
Mon home cinéma est plutôt chouette.
Evde aşmış bir sinema sistemim var.
Du sirop de Karo * et du colorant alimentaire... C'est du faux sang.
Karo şurubu ve besin boyası- - Bu sinema kanı.
Pour la dernière fois, ce n'est pas un film!
Son kez söylüyorum, bu bir sinema değil!
Ce n'est pas un ticket de cinéma.
Bu bir sinema bileti değil.
Ça ne se discute même pas.
Bunu konuşup vakit kaybetmeyelim. - Sinema ve yemek.
- Cinéma, dîner.
- Sinema ve yemek.
Ils ont des films à la carte.
Odada sinema hizmetleri var.
Je suis pas venue dans ce ciné depuis que j'habite plus par ici.
Şehrin bu yakasından taşınalı beri bu sinema salonuna gelmemiştim.
L'adorable House qui est aussi un fana de cinéma a un faible pour les enfants, et nous a dit comment il est devenu médecin.
Kalbinde çocuklara karşı özel bir şefkat olan sinema hayranı çekici House bize bu mesleği seçme nedenini söyledi.
Pourquoi toi et ta mère, vous vous câliniez, au cinéma?
Ya annenle senin sinema salonundaki sırnaşmanıza ne demeli?
Ou si on veut faire une soirée mimes... *
Diyelim ki sessiz sinema oynamak istedik...
Mimes. - Des mimes.
Sessiz sinema.
Sortant du cinéma, hein?
Sinema öyle mi?
- Cinéma, puis dîner.
- Sinema ve yemek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]