English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Sit

Sit traduction Turc

232 traduction parallèle
c'est un véritable plaisir de vous recevoir ici. je vous en prie, sit down, sit down, mister n'écoutez pas vous, mettez ça là. Je suis contente de vous rencontrer.
Tanıştığımıza çok memnun oldum.
- Sit down, Samuel. [ANG]
- Otur, Samuel.
- Mais nous prévoyons de faire un sit-in.
- Ama oturma eylemi planlıyoruz.
Sale tchatlan, mets ton tsak et sit down quand tu parles à un patsak!
Ve sen, Chatlanlı, tsak tak! Ve bir Patsak ile konuşurken otur!
Il ne sera pas facile de mettre fin au sit-in de Columbia University...
Columbia'nın kampüsündeki oturma eylemi kolayca çözümleneceğe benzemiyor.
Pas à cause du sit-in, ni même des arrestations...
Oturma eylemleri veya tutuklamalar için endişelenmiyoruz.
Je veux un sit-down à Miami dans 36 h. Je veux une médiation.
36 saat içinde Miami'de bir toplantı istiyorum. Arabuluculuk istiyorum.
Remonte la mâchoire T'as l'œil hagard J'exaucerai tes prières
So don't you sit there slack jawed, buggy eyed I'm here to answer all your midday prayers
- L'un des gros qui suent!
Sweathog`lardan biri. ( Bir Amerikan sit-comu )
Il en a eu marre de nos conneries... Les sit-in, les tracts, les pétitions.
Jeffrey, yaptığımız işlerden sıkılmaya başladı... gösteri yapmak, el ilanı dağıtmak, mektup yazmak falan.
Pitain... pitain de merveilleuse nouvelle.
Sit... siteyim, muhteşem bir haber bu.
Mademoiselle Nancy Sit!
Bayan Nancy Sit.
"Let's sit here looking at each other,..."
Oturup birbirimize bakalım.
A un sit-in de 16 heures pour Greenpeace.
Greenpeace için 16 saatlik bir oturma eyleminde.
Espérons que oui, parce que Moe va jouer dans sa propre série.
Umarım korusun, çünkü Moe kendi sit-com'unu yapmak için ayrılıyor.
Ecoute, sit u veux pas d'herbe... t'es obligée de mettre de l'herbicide
Otlardan kurtulmak istiyorsan herbisit kullanmak gerekiyor.
Pas d'amitié possible, sit u n'as pas trouvé
Sen birini bulana kadar bu işi çözmüş olmayacağız.
Et sit u vois Léo, ramène-le moi vite, hein?
Leo'yu görürsen hemen gönder.
Comme les Andrews Sisters qui, entre "Bugle Boy"... et "Apple tree"...
Andrew Sisters gibi : "Boogie Woogie Bugle Boy" dan sonraki "Don't Sit Under The Apple Tree" den önceki.
C'est comme les Andrews Sisters...
"Don't Sit Under The Apple Tree" den önceki Andrews Sisters gibi.
B-U-T Ca fait "but".
S-I-T. "Sit" ( oturmak ) yazdım.
# Sit and listen, sit and listen
# Usluca, oturup dinlemesini oturup dinlemesini.
Assis
Sit down
Au SIT, il étudiait les nanomachines.
SIT'de, nanomakineleri araştırıyormuş.
Assis.
Sit.
Assis, petit.
Sit down.
Comme le jour où Dooley devait faire 600 fois le tour de l'école pour ne pas avoir fait son lit, il a organisé un sit-in!
Asker Dooly, yastık kılıfını tersten geçirdiğinde verdiğim... Okul çevresinde 600 tur atma cezasına karşı, Francis'in oturma eylemi başlatması gibi.
J'ai voulu acheter un nouveau lit, mais tu as vu les magasins ici?
Yeni bir yatak da alacaktım. Hiç Sit'N Sleep'e gittin mi? İğrenç.
Si tu laisses s'échapper ce que tu aimes le plus au monde.
Don't just sit and watch as your true love walks out the door.
Mes enfants croient que leurs manifestations, leurs sit-ins... leurs happenings... bref, ils croient que tout ça a le pouvoir... non seulement de bousculer la société mais aussi de la transformer.
Çocuklarım gösterilerinin, ve yaptıklarının gücüne inanıyor... Toplumu kışkırtacak hatta değiştirecek... güçleri olduğunu düşünüyorlar.
- Asseyez-vous.
- Sit.
Ici Bridget Jones pour Debout, la Grande-Bretagne, en direct d'un gros bac d'excréments.
Pekala, ben Bridget Jones, Sit Up Britain'dan. Büyük bir dışkı batağından bildirmekteyim.
On est tous là pour ça, pour un sit-in magique.
Bu gece burada toplanıyor yüzden olabilir-bir büyülü için vardır.
Sit-in merveille.
Oh, be-bir insan gibi.
Comment tu sais ce qui va se passer au sit-in?
Nasıl Be-ln İnsan da ne olacak ne biliyor musunuz?
Attends de voir le sit-in magique.
Büyülü kadar olmak-in bekleyin.
parceque ce n'est vraiment pas une sit-com américaine!
Çünkü bu bir American sit-com'u değil!
Désobéissance civique, sit-in, ce genre de choses.
Bilirsin işte, sivil başkaldırma, ağaç tepesinde eylem gibi şeyler.
Sit back, watch it turn to dope Watch it go out the door
Arkanıza yaslanıp seyredin Uyuşturucuya dönsün ve satılsın
Et si vous ne connaissez pas le base-ball, alors c'est... Sit-down pilates class.
Eğer beyzboldan anlamıyorsanız, o zaman pilates esnemeleri diyebiliriz.
Oh, je reste un peu pour écouter Oh l'm just gonna sit here and listen for a while
Aa, sadece burada biraz oturup, sizi dinleyeceğim.
Puis-je m'assoir ou tout le monde va-t-il se trouver quelque chose à faire ailleurs?
Eğer oturursam umursar mısınız Would anyone mind if I sit, yoksa herkes aniden bulunması gereken bir yer mi hatırlar?
Quand je grandissais, et que tu passais 24 h par jour à des manifs, des séminaires, des sit-in?
Ben büyürken, sen 24 saatini protestolar seminerler, toplantılar düzenlemekle harcıyordun.
Sit down.
- Tamam.
Je sais pas sit u me comprends
Anladığını sanmıyorum.
" How long shall we sit in silence?
Daha ne kadar susacağız.
Elle, je continuerai à la voir, et plus souvent encore sit u es là
Sen ortalarda olursan daha çok görüşürüm.
Finis ton petit-suisse, va au petit coin. "
Otur, koy onu yerine ( "Sit down", "Put that down" )
Pirouette assise?
Sit spin?
Asseyez-vous.
Sit down.
Non "merde" C'est grossier ll faut ll faut il te faut faire des excuses a moi il te faut
"Şit" değil. Bu çirkin bir kelime. Should should.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]