Translate.vc / Français → Turc / Something
Something traduction Turc
335 traduction parallèle
Pour qu'une femme fasse une chose,'vaut mieux Ia lui demander, et non pas l'exiger.
eğer bir hanımefendi bir şey rica ederse, that if a woman is asked to do something, emretmekten öteye itaat etmeye daha yatkındır.
D'habitude, tu sais feindre un tendre baiser au déjeuner.
Something fell through in Washington and I have to take basic training.
- And I finally found something l've been looking for for a long, long time.
Nihayet çok çok uzun zamandır aradığım bir şeyi buldum.
- Il a trouvé quelque chose qu'il cherchait depuis longtemps. - Something that s just as indispensable to the movies as it is to real life.
Sinemada da, gerçek hayatta olduğu gibi yerleşik olan bir şey.
- Camille. Come here, I want to show you something.
Camille, sana bir şey göstermek istiyorum.Buraya gel!
Come on over here at the window, l wanna show you something.
Pencereye gelin, size bir şey göstereceğim.
You do something to me something that simply mystifies me
# Bana # Beni şaşırtan # Bir şey yapıyorsun
For you do something to me that nobody else could do
# Çünkü # Bana kimsenin # Yapamadığı
You do something to me that nobody else could do
# Bana # Kimsenin yapmadığı # Bir şey yapıyorsun
In olden days a glimpse of stocking was looked on as something shocking now heaven knows anything goes
# Eski günlerde bir çorap görüntüsü # Çok şaşırtıcı bir şey olarak görülürdü # Artık gökler biliyor ya
- Aujourd'hui, c'est une histoire vraie. - Attends, attends.
Mrs., today I have something new to tell you.
Je ne sais pas ce que j'ai. Je suis sur les nerfs.
Bilmiyorum.l'm getting antsy or something. l can't figure out what.
Je me mêle peut-être de ce qui ne me regarde pas, mais il faudrait en parler. Des saignements de nez?
Listen, sweetheart, this may be butting in where I don't belong but don't you think someone should say something?
C'est le coroner qui l'a demandé.
Something to do with the coroner.
Je la frapperai. Je la balancerai contre le mur. Et s'il reste une étincelle de vie dans son petit corps, je l'attacherai, et je l'obligerai à regarder Thirty Something.
Onu yerden yere vuracağım duvara fırlatacağım ve küçücük bedeninde hâlâ hayat belirtileri kalırsa onu kayışla sandalyeye bağlayıp, göz kapaklarını bantlayıp Thirtysomething'i izleteceğim.
" Vous savez quoi
# You know something?
Y a autre chose Qui a détruit ton herbe verte
* I think something else destroyed your greener grass *
Il y a quelque chose qui me dérange chez le maire, les politiciens et les dignitaires.
Something about the mayor and politicians and dignitaries that troubles me a bit.
Can you tell me something about that?
Bana bundan bahseder misin?
- Faites quelque chose.
- Do something.
II a commencé à faire des progrés et finalement... il a écrit ce classique Something In The Way She Moves dont Frank Sinatra parle encore comme de sa chanson Lennon-McCartney préférée.
Sonra ilerlemeye başladı ve sonunda... Something in the Way She Moves gibi bir klasik üreterek çok iyi hale geldi. Sanırım Frank Sinatra'nın bile en sevdiği Lennon-McCartney şarkısı... olarak hala atıfta bulunduğu parçadır.
"In such a weather, say something..." "... do something!
Böyle bir havada bir şey söyle bir şey yap.
"There is something between us, don t deny it"
Aramızda bir şeyler var, inkar etme.
"And if something further happens have faith in your feelings"
Her hangi bir şey olacaksa hislerine güven.
"If you say so, today l'II ask God for something"
Madem öyle diyorsun, Allah'a bir şey soracağım.
"You say something, l'II say something, my love"
Bir şey söyle ben bir şey söyleyeceğim, sevgilim.
Pendant que t'y es, j'ai faim.
As Iong as you're down here, make me something.
Tais-toi, arrête!
Kapa çeneni. There was something in the air that night
Au moment même où je croyais contrôler la situation... quelque chose d'incroyable est arrivé dans ma vie.
Just when I think I have a handle on things something wholly unbelievable presents itself.
Trick or Treat, smell of eat, give us something good to eat...
Hediye ver karışmayız yoksa, Ayaklarımızı koklarsın sonra... Birşey ver karnımızı doyurmaya.
/ / Isn't really something I should do / /
/ / Isn'treallysomething Ishoulddo / /
/ / Isn't really something I should do / /
/ Isn't really something I should do /
/ / There's something about you girl / /
- / / There's something aboutyougirl / /
? There was something in the air that night?
# O gece havada bir şey vardı. #
# Something happens and l'm head over heels
# Bir şeyler oluyor ve ben altüst oluyorum.
# Something happens and l'm head over heels
# Bir şeyler oluyor ve ben altüst oldum.
ça ne va pas?
Is something wrong?
Ecoute, trésor... je ne suis pas toujours cohérent ou conscient... mais je sais quand ma petite fille est préoccupée.
Listen, honey l may not always be coherent or conscious but I know when my girl's got something on her mind.
J'ai beaucoup réfléchi... Le truc, c'est que je veux te demander quelque chose.
I've been doing a lot of thinking and there's something I want to ask you.
On la regarde s'épanouir... et on loue le ciel d'avoir créé ce trésor de perfection.
You watch it blossom. And you thank God he created something so perfect.
- Un truc merveilleux.
- Something beautiful.
Un truc sur... Paris.
Something about Paris.
Elle désertait les écrans depuis plus d'un an... et devait faire son retour dans la comédie Something's Got to Give.
Bir yıl sinemadan uzak kalmıştı. Something's Got to Give adlı komediyle geri dönecekti.
Le célebre producteur David Brown fut donc appelé... pour amadouer la star avec le scénario d'une comédie... intitulée Something's Got to Give.
Yıldızı ikna etmek için, emektar yapımcı David Brown ile Something's Got to Give adlı komedinin senaryosunu gönderdiler.
Something's Got to Give était un remake... d'une comédie des années 40, My Favorite Wife... interprétée par Cary Grant et Irene Dunne.
Something's Got to Give, 1940 yapımı My Favorite Wife adlı komedinin yeniden yapımıydı. Bu filmde Cary Grant ve Irene Dunne oynamıştı.
- Why don t you say something?
Neden bir şey söylemiyorsun?
Voilà ce que je veux!
Ah, now life means something to you..
We both want to say something "
İkimizin de söyleyecekleri var.
Il se passe quelque chose.
Something is happening.
Something that sullies your family or your name...
Vurmasının ve sana çıkışmasının Sebebi de bu
"And now that" "We're standing face-to-face" "There's something I need to say"
d Ve şimdi d Seninle yüz yüzeyiz d Söylemem gereken bir şey var d Bu gece aşık olmaya hazırım d Kalbimi sonuna kadar açmaya d Sonsuza kadar süreceğine söz veremem d Ama bebeğim deneyeceğim d Evet bu gece d Aşık olmaya hazırım