Translate.vc / Français → Turc / Suède
Suède traduction Turc
702 traduction parallèle
"Vous voyez, petite demoiselle, je voyage à travers la Suède... à la recherche d'une personne que je dois trouver à tout prix."
Durum şu ki küçük hanım, ne pahasına olursa olsun bulmam gereken biri için İsveç'i tamamen kapsayan bir seyahatteyim.
J'étais le roi de Suède.
Ben İsveç kralıydım.
Gustave-Adolphe, tandis que la Suède se trouve prise dans une guerre cruelle.
İsveç acılarla dolu bir savaşın ortasındayken.
Après 30 ans de guerre, la Suède a une place prépondérante en Europe.
30 yıllık savaştan sonra İsveç, Avrupa'yı kontrol eden bir güç oldu.
La Suède vous est reconnaissante de cette grande victoire.
Kazandığın büyük zafer için İsveç sana minnettardır.
Et nous devons triompher encore pour la Suède.
Ve biz İsveç için yeni zaferler kazanmaya devam edeceğiz.
La Suède victorieuse dans une Europe dévastée.
Perişan bir Avrupa'da, muzaffer bir İsveç.
Votre Majesté, notre université à Uppsala est la plus ancienne de Suède et d'Europe.
Majesteleri, Uppsala'daki üniversitemiz İsveç'in en eski üniversitesidir. Avrupa'nın da en eskilerindendir.
- L'épée a fait la grandeur de la Suède.
- O kılıç İsveç'i bu gücüne getirdi.
C'est pour la Suède.
İsveç için, Majesteleri.
La Suède a besoin d'un héritier.
İsveç'e bir veliaht vermelisiniz.
Vous êtes la reine de Suède.
Siz İsveç Kraliçesisiniz.
Quant à la visite de l'envoyé espagnol, la Suède est la forteresse protestante de l'Europe.
İspanyol elçinin ziyaretinin yaklaştığı hususunda sizi uyarmalıyım. İsveç Avrupa'da Protestanlığın kalesidir.
- La Suède aux Suédois!
- İsveç'e İsveçli yaraşır!
Je n'ai jamais quitté la Suède.
- İsveç'ten dışarı hiç çıkmadım.
En Suède, on est plus direct.
Biz İsveçliler daha kestirme davranırız.
C'est pour le bien de la Suède.
- İsveç'in iyiliği için.
Nous sommes heureux de servir la Suède.
İsveç'e hizmet etmek şereftir.
Le plus grand danger de son histoire menace la Suède.
İsveç'in tarihinin en büyük tehlikesi ile karşı karşıya.
Vous seul pouvez sauver la Suède de cette calamité.
İsveç'i bu felaketten ancak siz kurtarabilirsiniz.
Quoi que fasse la reine, la Suède ne souffra pas.
Kraliçe ne yaparsa yapsın, bunun bedelini İsveç ödemeyecektir.
Mon père est mort pour la Suède, et je vis pour elle.
Babam İsveç için öldü. Ben de İsveç için yaşıyorum.
Il y a quelqu'un ici qui a loyalement servi la Suède en temps de guerre et de paix,
Aramızda, savaşta ve barışta ülkesine sadakatle hizmet eden birisi var.
Je remets donc entre vos mains mon abdication au trône de Suède.
İsveç tahtından feragat ediyorum.
Pour le bien de la Suède.
İsveç'i çok daha yaşanır bir ülke olarak bırakacağım.
Adieu, Suède.
Hoşçakal, İsveç.
Il doit être en Suède.
- Evet, dün İsveç'e varması gerekiyordu.
Oui, un peu secoué, mais merci d'avoir envoyé l'avion en Suède.
Evet, yolculuk biraz sarsıntılıydı ama o uçağı İsveç'e gönderdiğiniz için çok minnettarım. Aksi halde...
Nous avons un vol jeudi pour la Suède.
Perşembe günü İsveç'e giden bir uçağımız var.
- Je suis née en Suède, mais j'ai vécu...
- İsveç'te doğdum, ama sonra...
J'ai compris. Un Suédois qui veut quitter la Suède.
Anlıyorum, bu genç İsveç'ten gitmeye niyetli, öyle mi?
Dans toute la Suède, il n'y a qu'un seul organiste aveugle.
Geleceğiniz parlak gözükmüyor. Bana kalırsa en fazla kör bir orgcu olursunuz.
En Suède, une fille n'est pas censée être seule avec un homme, à moins...
İsveç'te bir kız geç saatlere kadar bir erkekle birlikte olmamalı. Eğer tabi...
Nous avons aussi cette coutume en Suède.
Bu gelenek bizim İsveç'te de var.
Y compris la Suède?
- Satchmo dolanıp durdu. - İsveç'e gittin mi?
Te souviens-tu du Grand Duc à Köten, je lui avais tant plu qu'il voulait nous recommander à sa Majesté de Suède?
Bana abayı yakan ve bizi İsveç Majestesine önereceğine söz veren... Köten'in Büyük Dük'ünü hatırlıyor musun?
On recevait des oranges d'Afrique du Nord, des œufs de Suède, des steaks d'Argentine.
Portakallar Kuzey Afrika'dan geliyordu, yumurtalar İsveç'ten... etler Arjantin'den.
La situation d'une mère célibataire en Suède aujourd'hui - - Est complètement différente de ce qu'elle était il ya 30-40 ans.
Bu gün İsveç'te, evli olmayan annelerin durumu 30-40 yıl öncesinden oldukça farklı.
En Suède, c'est Jul Tomte.
İsveç'de Jul Tomte...
L'université de Stockholm m'informe que le professeur Goetaborg a disparu de Suède.
Kötü haber mi efendim? Şok oldum. Stockholm Üniversitesi Profesör Goetaborg'un, İsveç'te ortadan kaybolduğunu bildirmiş.
Essaie de découvrir la Suède.
İsveç'te işler nasılmış, öğrenmek.
Là, nous attaquerons les Russes jusque dans le Caucase depuis la turquie et jusqu'à Petrograd depuis la Suède. Ici, nous éviterons l'ennemi et nous débarquerons de Sicile et là, dans les lignes arrières des Américains en France.
Burada, Türkiye'den Kafkas Dağları'ndaki Ruslar için ve burada İsveç'ten Petrograd'a burada da düşmandan kurtulacağız ve Sicilya'dan karaya çıkacağız.
Tu peux travailler pour la Suède?
- Sen Amerikalısın. Yabancı bir hükümet için nasıl çalışırsın?
Vous allez partir par mer, avec une troupe de ballet tchèque qui se rend en Suède.
Sizi Çek bale topluluğunun kostüm sepetlerinin içinde bir Doğu Alman gemisiyle denize yolluyoruz. Topluluk bu akşam son gösterisini yapıyor ve İsveç'e gidiyor.
Ne lui remettez cet argent qu'en Suède.
Adı Hugo, ama kıyıya çıkana kadar ona bu parayı vermeyin.
Il paraît que la Suède, c'est ce qui se fait de mieux.
Duyduğuma göre İsveç bu konuda en iyi yerlerden biriymiş.
- Orr est en Suède.
- Orr İsveç'te.
Jusqu'en Suède, vous vous rendez compte?
Düşünsene, ta İsveç'e kadar!
- Il voulait aller en Suède?
- İsveç'e kasten mi gitti?
- Et la Suède, vous l'aimez?
İsveç'i seviyor musunuz?
- Non, en Suède.
Sen hâlâ Fas'ta mısın?