Translate.vc / Français → Turc / Taliban
Taliban traduction Turc
605 traduction parallèle
Le gouvernement taliban en Afghanistan contrôle les médias comme les femmes.
Afganistan'daki Taliban hükümeti basını da kadınlar gibi kontrol ediyor.
Sous le régiment taliban, c'est quasiment tout.
Taliban hükümeti neredeyse hemen her şeyi yasakladı.
Quand les Talibans sont arrivés, ils ont enfermé les femmes chez elles.
Ama Taliban gelince, kadınları resmen eve hapsetti.
Le père de Nafeesa n'est pas taliban?
Nefise'nin babası Taliban değil mi?
Peut-être l'est-il davantage.
Belki herkesten daha çok Taliban.
Il l'avait promise à un Taliban.
Onu Bir Taliban'a verecekti, değil mi?
Vous devez rester vrai au seigneur de la guerre taliban. "
Taliban savaş lorduna sadık kalmalısın. " diyor
On l'apprend à l'instant, les Talibans ont pris en otage des civils américains.
Elimize şimdi ulaşan bir haberi sunuyoruz : Taliban Amerikalı sivilleri rehin almış durumda.
Cette vidéo montre qu'ils ont bien capturé la chanteuse Stevie Nicks.
Taliban az önce bu kasedi gönderdi. Açıkça görülüyor ki Stevie Nicks'i rehin almışlar.
Fleetwood Mac est protégé contre toute tentative d'enlèvement.
Fleetwood Mac'in diğer üyeleri Taliban tarafından yakalanmamak için saklandılar.
Cette vidéo montre qu'en plus de Mlle Nicks, les Talibans détiennent 4 enfants américains.
Hurra! Hurra! Taliban'ın gönderdiği kasette dört tane Amerika'lı çocuk da gözüküyor, ama sadece Fransız da olabilirler.
Y a pas que les Talibans qui vous haïssent.
Siz de inandınız mı? Sadece Taliban Amerika'dan nefret etmiyor.
On a gagné, les Talibans ont été détruits!
Başardık, Taliban'ı yok ettik! Hurra! Hurra!
Les Talibans et Ben Laden ont été chassés du pouvoir.
Görünüşe göre, Taliban ve Bin Ladin en sonunda güçsüz kaldı.
Les USA donnent 245 millions de dollars au régime Taliban Afghan.
ABD, Afganistan'da Taliban yönetimine 245 Milyon Dolar yardımda bulundu.
C'est ce que les Talibans faisaient.
- Taliban da böyle yapıyordu.
Benazir Bhutto, bien qu'étant une femme, a favorisé le régime des talibans, hostile aux femmes et qui a détruit l'Afghanistan.
Benazir Butto başbakan olduğu zaman, bir kadın olmasına rağmen, burada kadın karşıtı Taliban'ı yarattı, ve toplumu mahvetti.
Benazir Bhutto était pour les talibans.
Binazir Butto Taliban'a yaradı.
Lorsqu'elle était présidente, le régime taliban était déjà contre les femmes.
O başbakan olduğu zaman, Taliban da kadınlara karşı oldu.
L'un a été tué par les Russes, l'autre dans la guerre civile et un autre par les talibans.
Birisi Rus saldırısında öldü. Birisi iç savaşta öldü, bir diğerini de Taliban öldürdü.
Sous les talibans, on ne pouvait pas étudier.
Taliban döneminde kızlar 5 yıl boyunca okula gidemediler.
Que ferais-tu du talib qui t'a battue?
Başkan olursan Taliban için ne yapacaksın?
Qu'est-ce que tu lui dirais?
Taliban için nasıl bir çözüm bulacaksın?
Qu'est-ce que tu ferais avec les talibans?
Genel anlamda Taliban'a ne yapacaksın?
Un Taliban est derrière la porte.
Dışarıda bir Taliban var.
Ils vont nous convertir en Taliban et nous donner des turbans.
Bizi Taliban yapıyorlar. Sarık verecekler bize.
Un de nos agents a vu un homme correspondant au signalement de Sloane en compagnie de fidèles d'Ahmad Kabir, le chef guerrier pashtoun qui soutenait les Talibans.
Kandahar dışındaki bir kaynak,... Sloane'a benzeyen birini Amhad Kabir'e sadık olan adamlarla gördüğünü bildirdi. Bu adam kısa bir süre Taliban'la çalıştı.
Après la chute des Talibans, elle a fait annuler le mariage en invoquant l'absence de consentement, selon le contre-rendu d'audience.
Taliban devrildiğinden beri bir kadının satılma yoluyla zorla evlendirildiğine karar verilirse, o kadın evliliğini iptal ettirebiliyor. Mahkeme kayıtlarına göre- -
Je suis pas un taliban.
- Ben Taliban değilim ki!
Elle luttait contre les talibans, alors maitres du pays, sans disposer d'organisation réelle.
Bunlar Afganistan'ı yöneten İslamcılar olan Taliban'a karşı bir direniş savaşı veren başıboş savaşçılardı.
L'Alliance du Nord avait en horreur les combattants étrangers, troupes d'élite des talibans formées dans les camps d'entraînement.
Kuzey İttifakı'nın nefret ettiği Taliban'ın en iyi birlikleri çalışma kamplarından gelen binlerce yabancı savaşçıdan oluşmaktaydı.
Tout comme les talibans, ils souhaitaient créer une société islamique radicale dans le pays.
Hem onlar hem de Taliban kendi ülkelerinde İslamcı toplumlar oluşturmak isteyen radikal milliyetçilerdi.
La traque d'Al-Qaida et des talibans va continuer.
El Kaide ve Taliban için av devam ediyor.
Et chaque fois qu'ils pensaient avoir détecté une base d'Al-Qaida, ou un groupe taliban, il s'y rendaient, mais en vain! Au mieux, ils tombaient sur des bergers apeurés.
Sözde El Kaide veya Taliban'a ait bir üsse her seferinde baskına gidildiğinde ya hiç kimse olmazdı ya da bir kaç çoban olurdu.
Un groupe d'Afro-Américains de l'Oregon tenta de se rendre en Afghanistan pour soutenir les talibans, mais se perdit en Chine.
Bir grup Afro-Amerikan, Oregon'dan Afganistan'a Taliban'a destek olmaya giderken Çin'de kayboldular.
En 2001, il est capturé par les talibans au cours d'un reportage.
2001'de Afgan savaşı muhabirliği yaparken Taliban askerleri tarafından esir alındı.
M. Bush a dit qu'il faisait ça... parce que le gouvernement Taliban d'Afghanistan... donnait asile à Ben Laden.
Bush, bunu Taliban Hükümeti'nin Bin Ladin'e sığınması nedeniyle yaptıklarını söyledi.
En 1997, alors que George W. Bush était Gouverneur du Texas, une délégation de chefs Taliban d'Afghanistan vinrent à Houston... pour rencontrer les dirigeants d'Unocal... et discuter de la construction d'un pipeline traversant l'Afghanistan,
1997'de George W Bush, Teksas valisiyken bir grup Taliban lideri Unocal yöneticileriyle görüşmek için Houston'a gelmişti.
Puis en 2001, juste cinq mois et demi avant le 9 / 11... l'administration Bush accueillit un envoyé Taliban... en tournée aux États-Unis... pour tenter d'améliorer l'image du gouvernement Taliban.
2001'de, 11 Eylül'den sadece beş buçuk ay önce Amerika'yı dolaşıp Taliban imajını düzeltmek için Bush Hükümeti özel bir Taliban temsilcisini ağırladı.
Voici le représentant des Taliban visitant notre Département d'État... pour rencontrer les représentants US.
Taliban, ABD'den yetkililerle görüşmek için Dışişleri Bakanlığı'nda.
Pourquoi l'administration Bush a-t-elle autorisé un chef Taliban... à visiter les États-Unis, sachant que les Taliban... hébergeaient l'homme qui avait fait sauter l'USS Cole... et nos ambassades africaines?
Bush yönetimi Harp gemimizi ve Afrika'daki elçiliklerimizi bombalayan adamı sakladıklarını bile bile nasıl bir Taliban liderinin ziyaretine izin verir?
Et les Taliban?
Taliban'a ne mi oldu?
Tout le monde pense que victoire rapide signifie combat facile.
Taliban çabuk düşürüldü diye herkes oradaki işin kolay olduğunu sandı.
Hé, chef, je t'ai apporté un globe de neige taliban.
Koca adam, sana Taliban kar küresi getirdim.
Si vous me demandez, seul un taliban comparerait manger du porc à tromper sa femme.
Eğer bana sorarsan, yalnızca bir Taliban üyesi domuz yemekle, karısını aldatmayı karşılaştırır.
Il t'a aussi traitée de membre des talibans?
Seni de Taliban üyesi olmakla mı itham etti?
Au moment où les talibans prennent Kaboul.
- Eylül 1997. Bu Taliban'ın Kabil'i ele geçirdiği zamandı.
On allait se faire tuer par les talibans, mais Joe a trouvé quelqu'un à soudoyer, et on a pu s'évader.
Ve Taliban tarafından vurulmak üzereydik ki her zamanki gibi, Joe para yedirecek birini buldu ve kaçmayı başardık.
Arrangez-vous pour qu'on pense qu'il a été tué par les Serbes, les talibans...
Sırplar tarafından öldürülmüş gibi gösterin. Ya da Taliban.
Dans la rue, en allant chercher du pain, les talibans t'ont fouettée.
Taliban seni kırbaçladı.
Il était fou d'elle.
Başka gün Taliban oluyorlar. Evet.