Translate.vc / Français → Turc / Talon
Talon traduction Turc
947 traduction parallèle
Prenez ce talon, allez à la cabine sept sur le pont B... prenez la valise portant ce numéro et apportez-la-moi tout de suite.
Şu fişi al, B güvertesindeki yedi numaralı süite git üzerinde bu numara olan valizi alıp hemen buraya getir.
- J'ai perdu un talon. - Oubliez-le.
- Hayır, topuğum kırıldı.
A un moment, j'ai vu son talon sur ma figure, comme s'il voulait l'écraser.
Sonra topuğunu suratımın üstüne getirdi ve az kalsın suratıma batırıyordu. Bunu hayatım boyunca unutmayacağım.
- J'ai juste perdu un talon.
- Ayakkabımın topuğunu düşürdüm.
Je perds un talon après l'autre.
Peş peşe topuk kaybediyorum.
De mon talon à mon orteil, de mon orteil à mon genou
"Topuğumdan parmağıma. Parmağımdan dizime."
Pardon de le faire remarquer, mais votre talon gauche porte une boue spécifique à Seven Oaks.
Kusuruma bakmayın ama sol çizmenizin topuğundaki çamur sadece Seven Oaks'a özgü bir toprak türünden.
- Il était gardien de prison.
Talon Hapishanesinde gardiyandı.
- Vous étiez surveillant de prison?
Talon Hapishanesinde gardiyandınız değil mi?
Ramson est mort 3 ans après en essayant de s'enfuir.
Ramson üç yıl sonra Talon Hapishanesinden kaçmaya çalışırken vuruldu.
Journet était gardien dans la prison de Ramson.
Journet, Alistair Ramson'un hapsedildiği Talon Hapishanesinde gardiyandı.
Il a tenté de fuir la prison où j'étais gardien.
Ben orada muhafızken Talon Hapishanesinden kaçmaya teşebbüs etmişti.
Toi que je détestais à la prison! Ramson!
Talon Hapishanesinde nefret ettiğim adamın.
Quand je tape... du talon trois fois... faites votre choix.
Topuklarımı üç kez yere vurduğumda seçtiğiniz adama doğru koşun.
et comblez-moi, du crâne au talon, de la plus atroce cruauté.
Katılaştırın beni tepeden tırnağa.
C'est sur le talon!
Defterde yazılı.
La tyrannie s'est imposée, broyant l'âme humaine sous le talon de l'envahisseur.
Ve insanın ruhunu, fatihin ayakları altında ezen bir zorbalık doğmuştur.
Le talon d'Achille, c'est le tunnel.
Zayıf noktası, eski bir buhar tüneli.
II a brisé toutes Ies ampoules avec Ie talon de ma mule.
Terliğimin topuğuyla, bütün ampulleri parçalamıştı.
Le talon gauche un peu usé?
Sol tekinin de topuğundaki lastik gevşemiş durumda.
Mais souvenez-vous, même lui a talon d'Achille.
Ama unutmayın, arkadaşlarım Sokak Köpeğinin bile zayıf bir yanı vardır.
Talon de Chili, amigo?
Affedersin, amigo. "Ayıf bir yan" ne demek?
Et votre talon ne m'impressionne pas.
Bana göre geçmişin için endişelenmene gerek yok.
Mon talon?
Geçmişim mi?
L'homme que vous pensiez avoir tué... est celui que j'ai frappé sur la tête avec le talon de mon soulier de marche.
Öldürdüğünüzü sandığınız adam yürüyüş ayakkabımın deri topuğuyla kafasına vurduğum adamdı.
C'était le coup de talon que lui a donné Mlle Gravely... après qu'il l'a attaquée.
Bayan Gravely'e saldırdığı zaman onun ayakkabısıyla indirdiği darbeyle ölmüştü.
Surtout au talon.
Özellikle de topugu.
À cause de toi, j'ai abîmé mon talon.
Gördün mü? Sayende topuğum kırıldı.
J'avais perdu un talon.
Topuğumu kaybettim.
Mon talon. T'as pas une pointe?
- Topuğu çakmak lazım.
Saluez l'as des as, l'Achille sans talon!
Asların asına saygılar. Topuksuz Aşil.
- C'est le talon.
Topuğum.
Elle portait des souliers rouges á haut talon.
Yüksek topuklu kırmızı ayakkabıları vardı.
Vous savez, on dit que quand on casse un talon le matin, on rencontre l'amour de sa vie avant la nuit.
Derler ki eğer sabah terliğinin topuğunu kırarsan hava kararmadan hayatının aşkını bulursun.
La boue était tassée entre la semelle et le talon du visiteur qui est venu chez M.Enderby avant sa mort.
Çamur daha ıslakken bir binici çizmesinin tabanıyla, topuğu arasına bulaşmıştı Bay Enderby'yi ölmeden önce ziyarete gelen birinin çizmesine.
Le petit modèle va dans un talon.
Küçük bir modeli olan standart yer saptayıcı ise ayakkabının topuğuna yerleştirilir.
Elle est son talon d'Achille, notre atout caché.
Kız Aşil'in Topuğu gibi, o bizim tek kozumuz.
Cuir de vache australienne, talon Elisabeth.
Evet, Avustralya inek derisi, "Elisabette" topuklar.
Oh... 1,66 mètre sans talon.
152 cm. Topuklar olmadan.
- Où est le talon de ton ticket?
- Biletini gösterir misin?
éar mon talon, je m'en moque!
Umrumdaydı sanki.
Voyez mon talon.
Topuklarıma bakın.
Pointe-talon, le marin, ou elle sort!
Bastır denizci.
Pour un aller simple, vous devriez avoir le talon et la pochette.
Eğer sadece gidişse o zaman da kontrol kuponunuz olmalı.
La marque de talon sur le visage de la jolie dame est importante.
Bu gazetenin dava ile bir ilgisi olduğunu düşünüyor musun? Yüzünde darbe olan güzel bir bayan oldukça önemlidir.
J'ai perdu un talon.
Kes şunu.
- Mon talon s'est coincé.
Ayağıma birşey takıldı.
Le talon gauche usé.
Sol tekinin topuğundaki lastik gevşekti.
J'ai tué Harry Worp avec le talon de mon soulier de marche.
Yürüyüş ayakkabımın topuğuyla.
Nous savons où est leur talon d'Achille.
Onların zayıf noktalarını biliyoruz.
Et ils doivent faire du pointe-talon.
Ve yürürken iki ayakları birden yere temas etmek zorunda.