Translate.vc / Français → Turc / Thursday
Thursday traduction Turc
148 traduction parallèle
Je suis le Colonel Thursday.
Ben Albay Thursday.
Soyez le bienvenu, mon général.
Ben Yüzbaşı York, efendim. Hoşgeldiniz General Thursday.
Je comprends, Mlle Thursday...
Anlıyorum Bayan Thursday.
"Le Lt-colonel Thursday doit se rendre " à Fort Apache ( Arizona ) Et en prendre le commandement.
Albay Owen Thursday mevcut görevlerini devredip Arizona'daki Apache Kalesi'ne gidip oranın komutasını üstlenecektir.
Owen Thursday!
Bana yardım edecek birini mi bulmalıyım? Owen. Owen Thursday.
C'est la fille du colonel Thursday. Voici Mme O'Rourke, la femme du sergent-major. Et la mère d'un jeune officier.
Mary, bu Albay Thursday'in kızı Bu da Bayan O'Rourke, başçavuşumuzun karısı ve çok iyi genç bir subayın annesi.
Ce n'est pas aussi près que cela paraît.
Göründüğü kadar yakın değil Bayan Thursday.
Oh, non, Miss Thursday!
Hayır Bayan Thursday.
Serviteur, M. Thursday...
Hizmetinizdeyim Bay Thursday.
Colonel Thursday.
- Tanrı... - Albay Thursday, Bay Meacham.
Comme les enfants, ils aiment les jouets étincelants.
Albay Thursday, çocuklar nasıldır bilirsiniz. Parlak oyuncaklardan hoşlanırlar.
J'espérais votre visite.
Bayan Thursday, ben... - Uğrarsın diye düşünmüştüm.
Le colonel me défend de vous parler.
Albay seninle konuşmamı yasakladı, Bayan Thursday.
Mieux vaut que vous nous quittiez.
Bayan Thursday, korkarım ki gitseniz iyi olur.
Miss Thursday, si j'avais su que cela vous importait...
Bayan Thurs... Bayan Thursday seninle konuşup konuşmamamın senin için bu kadar önemli olduğunu bilseydim...
Miss Thursday, si vous voulez bien sortir...
Bayan Thursday, dışarı gelirseniz.
Je suis chez moi, et c'est à moi de dire qui doit sortir...
Burası benim evim, Albay Owen Thursday. Ve evimde kimin kalıp kimin gideceğine ben karar veririm.
J'ai essayé de vous dire que j'aime votre fille.
Albay Thursday, efendim, size söylemeye çalıştığım şey kızınızı sevdiğimdir.
Comme le veut la coutume à Fort Apache, le commandant de place, le colonel Owen Thursday va offrir le bras à la charmante femme du sergent-major!
Şimdi de Apache Kalesi geleneğine uygun olarak komuta subayımız, Albay Owen Thursday başçavuşumuzun sevgili karısı Bayan O'Rourke'u dansa kaldıracak.
Le sergent-major va offrir le bras à la dame du colonel, en l'occurrence, sa charmante fille!
Şimdi de Başçavuş O'Rourke albayın sevgili kızı Bayan Philadelphia Thursday'i kaldıracak.
Je lui ai donné ma parole...
Albay Thursday, Cochise'e söz verdim.
Vous avez vu le tableau de sa "charge"?
Eminim, meşhur Thursday'in hücumu resmini biliyorsunuzdur, efendim.
Avec ces colonnes d'Apaches en costume de guerre Thursday conduisant sa charge en héro.
Kalabalık sıralar halinde savaş boyaları ve tüyleriyle Apaçiler ve adamlarının başında o destansı hücumu yöneten Thursday.
On se souvient de Thursday, mais on oublie les autres.
Bu da işin ironik tarafı... Her zaman Thursdayler'i hatırlar, diğerlerini unuturuz.
Ils sont meilleurs, à présent...
Eskiden olduklarından daha iyiler. Bunu Thursday başardı.
Thursday a réussi à les améliorer.
Gurur duyulacak bir komuta yaptı.
Michael Thursday York O'Rourke l'espoir du régiment!
Ve bu da Michael Thursday York O'Rourke alayın en iyi adamı.
Bonjour, bienvenue à Thursday's. Une personne?
Hoş geldiniz. Kaç kişi?
Bienvenue à Thursday's. Vous êtes seule?
Hoş geldiniz. Kaç kişi?
♪ Yesterday was Thursday, Thursday ♪
* Dün günlerden perşembeydi, Perşembe *
We're in LA Thursday, if you want to do dinner. Sounds great.
- Yemek yemek istersen, Perşembe Los Angeles'tayız.
Fourth Thursday in November ♪
# 4 Kasım perşembe #
JESS : ♪ Thursday in November ♪
# Kasım'da bir Perşembe #
J'imagine que M. Mardi veut connaitre l'avancée de nos progrès?
Sanıyorum ki Bay Thursday gelişme kaydedip kaydetmediğimizi öğrenmek istedi.
Pas ce genre d'affaires, M. Thursday.
Başka sektörlere benzemez Bay Thursday.
Fred Thursday.
Fred Thursday.
Je ne peux pas, M. Thursday. Vous le savez.
Olmaz Bay Thursday biliyorsunuz.
Je m'inquiète pour vous, Thursday.
Ben seni düşünüyorum Thursday.
L'inspecteur Thursday?
- Müfettiş Thursday mi?
M. Thursday s'en est voulu.
Bay Thursday kendini suçladı.
Tout est en ordre, Thursday?
- Asayiş berkemal mi Thursday?
Tout d'abord, j'aimerais exprimer ma gratitude envers l'inspecteur Thursday d'avoir tenu le fort si admirablement en attendant mon arrivée.
Öncelikle müfettiş Thursday'e gelişime kadar işleri mükemmelen yürüttüğü için şükranlarımı sunarım.
Ce sont tous des hommes bien, Thursday, mais le système de classement existe.
Hepsi iyi çocuklar Thursday ama rütbe sıralaması konmasının bir sebebi var.
J'aimerais qu'on ne parte pas sur le mauvais pied, Thursday.
Kötü bir başlangıç yapmayı istemiyorum Thursday.
J'espère que vous enquêterez d'abord sur les criminels connus, Thursday, avant d'aller ennuyer tout homme d'église.
Umarım bir din adamını suçlamadan önce bilinen suçluları incelersiniz Thursday.
Ça ne va pas, Thursday.
Kusura bakma Thursday.
Thursday.
Thursday.
Miss Thursday.
Bayan Thursday'leyken bu riski alamadım efendim.
Permettez-moi...
Albay Thursday, efendim, ben...
Je vous présente notre commandant, le colonel Thursday.
Devral, Beaufort.
Fred Thursday.
Vince'i hatırlıyor musun? Fred Thursday.