Translate.vc / Français → Turc / Torturé
Torturé traduction Turc
3,988 traduction parallèle
Il faut être torturé pour être un bon écrivain.
Kendine işkence etmek iyi bir yazar olmanın bir parçası.
Peut-être que sa maîtresse l'a torturé pour ses codes financiers avant de le tuer.
Belki metresi onu öldürmeden önce finansal şifreleri için ona işkence yapmıştır.
L'artiste en génie torturé.
İşkence görmüş dahi bir sanatçı.
Cet homme a d'abord été torturé.
Bu adam önce işkence görmüş.
Pense au programme Centipede, il a fait des expérience sur des personne innocente comme Mike Peterson, il a enlevé et torturé Coulson, il a ordonné à Quinn de te tirer dessus.
"Çıyan" programını düşün Mike Peterson gibi masum insanlar üzerinde yaptıkları deneyleri Coulson'ı kaçırıp ettikleri işkenceyi Quinn'in seni vurmasını emretmesini.
Tu étais dans la pièce d'à côté pendant que ton fils se faisait torturé, tu n'as pas avoué, et tu es restée avec cet homme pendant 5 autres années?
Oğluna işkence edilirken yan odada öylece bekledin itiraf etmedin ve o adamla bir 5 yıl daha birlikte yaşadın öyle mi?
Et tu ne quitteras pas cette terre tant que je ne t'aurai pas éduquée au peuple que tu as torturé. Mon peuple.
Seni, işkence ettiğin insanlarla yani ırkımla ilgili eğitmeden ölmene izin vermiyorum.
Et s'ils sont blessés Ou d'être torturé quelque part en ce moment?
Ya yaralılarsa veya bir yerlerde şu an işkence görüyorlarsa?
Torturé.
İşkence görmek.
Ce gamin a été torturé.
- Bu zavallı çocuk işkence görmüş.
Je t'aime, et ces personnes t'ont torturé pendant 5 ans.
Seni seviyorum ve bu insanlar sana 5 yıl boyunca işkence etmiş.
Ce n'était pas assez pour Damon de tuer les docteurs qui l'ont torturé.
Ona işkence eden doktorları öldürmek Damon için yeterli değilmiş.
Tu penses que je vais être là à te juger après avoir découvert que tu as été torturé pendant 5 ans?
Sence burada 5 yıl boyunca işkence gördüğünü öğrendikten sonra seni yargılayacağımı mı sanıyorsun?
Torturé?
İşkence mi gördün?
Et Huck? Il va sortir d'ici et le chercher, d'essayer de sauver ton père, de sauver l'homme qui l'a torturé, qui l'a manipulé, l'a jeté dans un trou jusqu'a ce qu'il soit près de perdre la raison.
Çıkıp onu aramaya gitmek üzere, neredeyse aklını kaçırmasını sağlayan, ona işkence eden, onu manipüle eden, onu bir deliğe atan babanı kurtarmaya çalışacak.
J'ai torturé et tué.
İnsanlara işkence ettim ve öldürdüm.
Et torturé pendant des jours.
Ve günlerce işkence etsinler.
Ça vous a laissé le temps de contacter Maddox, qui l'a torturé pour savoir ce qu'il avait fait des dossiers.
Muhtemelen bir kaç gece önce yenen yemekteydi. Bu da sana Maddox ile kontak kurarak, ona işkence etmesini
La première victime a été écrasée sous un tas de pierres. Une torture du 16e siècle.
İlk kurban 16. yüzyıl işkencesi bir yığın taşla ezildi.
C'est une vraie torture.
Buna dayanamıyorum.
L'agression était brutale au point de devenir une torture.
Yaptıkları insanlık dışıdır.
Je veux dire... c'est de la torture.
Bu işkence.
C'est de la torture.
- Bu işkence.
- Torture-tilla.
- İşkence dürümü.
Les survivants parlent de torture et d'addiction forcée.
Sağ kalanlar, yaşadıkları işkencelerle ilgili hikayeler anlatıyor.
La torture?
İşkence mi edelim?
L'écorchement a toujours été une marque de punition ou de torture.
Tarihsel olarak, deri yüzme ceza ya da işkence yoludur.
Nous nous sommes rencontrés, Maîtresse Felicia et moi, durant une exposition sur les dispositifs de torture à travers l'Histoire.
Sahip Felicia'yla tarih boyunca kullanılmış işkence aletlerinin sergilendiği bir sergide sohbet etme şansı bulmuştuk.
Je travaille avec lui le soir mais les livres sont une torture.
Geceleri çalışıyorum onunla ama kitaplar eziyet gibi.
Cela ressemble à de la torture pour moi.
Bana işkence gibi geliyor.
Non, c'est de la torture médiévale pornographique.
Hayır, ortaçağ işkence pornosu.
Ce n'est pas de la recherche, c'est de la torture.
Yaptıkları araştırma değil, bu işkence.
Et quand tu es venue, tu as donné du sens à mes jours de torture sans fin.
Sen geldiğinde ; sonsuz, acı dolu günlerime bir anlam kazandırdın.
Il utilise probablement des techniques de torture militaire pour que ses victimes voient ses ennemis comme les leurs.
Kurbanlarına düşmanlarının kendileri olduklarını gördürmek için daha çok askeri işkence tekniklerini kullanıyor.
Le rapport du légiste pour Brandon et Vincent étaient compatibles avec le type de torture que Gavin a subit, mais les leurs étaient beaucoup plus sévères.
Tıbbi tetkikçinin raporuna göre Brandon ve Vincent'ın gördüğü işkence Gavin'inkiyle birbirini tutmuş ama onlarınki daha da sertmiş.
Qui d'autre supporterait une telle torture?
Başka kim böyle bir azap çekebilirdi?
C'est de la torture.
- İşkence gibi.
elle ne prenait pas part à la torture et aux expériences.
Anlaman gerekir ki o bu işkencenin ve deneylerin bir parçası değildi.
Une centaine de pages sur de la torture, et tu trouves le seul passage heureux.
- 100 sayfalık korkunç işkence kitabı var. Sen gidip tek mutlu paragrafı okuyorsun.
La mort de mon frère me torture depuis 20 ans.
Yıllardır kardeş katili olmanın ızdırabını yaşıyorum.
Quand c'est utilisé comme torture, ça concerne le pouvoir complet et le contrôle de la victime.
İşkence yapıldığında mesele güç uygulamak ve kurbanı kontrol altına almaktır.
Et la torture émotionnelle de rester paralysé est une sorte d'excès, et ça se passe quand il y a un lien personnel entre le délinquant et la victime.
Ve kötürüm bırakmanın duygusal işkencesi öldürmek gibidir ve bu suçlu ve kurbanı arasında kişisel bağ yaşandığında cereyan eder.
Il ne veut pas que la punir, il torture sa famille.
Onu yalnız cezalandırmıyor, ailesine de işkence yapıyor.
Cette taupe a vendu des informations qui ont conduit à l'enlèvement et à la torture de Reddington.
O köstebek, Reddington'ın kaçırılmasına ve işkence görmesine neden olan istihbaratı sızdırdı.
La torture est pas la meilleure stratégie.
İşkencenin şu an için en doğru hareket olduğunu sanmıyorum.
La seule chose qui les intéresse, c'est combien de temps tu peux supporter leur torture.
Umurlarında olan tek şey sana eziyet etmek.
La façon dont la Norvège m'a traité, c'est de la torture ethnique.
Norveç bana ahlâki olarak işkence ediyor.
Comment as-tu approuvé qu'on torture mon fils?
Oğluma işkence yapmalarına nasıl izin verirsin?
Et si la torture avait conduit à sa mort dans cette prison secrète?
Ya işleknce yüzünden oracıkta ölseydi?
Avez-vous approuvé la torture de Teo Braga par une équipe de la CIA avec la pleine connaissance qu'il était le fils de votre mari?
CIA'in gizli operasyonlar ekibine, Teo Braga'nın kocanızın oğlu olduğunu bildiğiniz halde, işkence etmesine izin mi verdiniz?
C'est comme de la torture.
Başka da seçeneği yok, seni dinlemek zorunda kalacak.