Translate.vc / Français → Turc / Tous
Tous traduction Turc
236,805 traduction parallèle
Il y a tous les employés et les directeurs d'entrepôts ou de magasins.
Bütün devlet görevlileri, depo müfettişleri ve market müdürü.
Je ne me souviens plus. Mais c'est vrai, je les ai tous tués.
Hatırlayamıyorum ama ben yaptım.
Quand les Nazis ont débarqué à Diatkovo, on nous a tous arrêtés et on nous a rassemblés sur la Grand-Place.
Naziler, Dyatkovo'yu işgal ettiğinde hepimizi toplayıp şehrin merkezindeki meydana götürdüler.
"L'agence tous risques."
"A Takımı."
J'adore "l'Agence tous Risques" aussi.
Yani, A Takımı'na da bayılırım.
C'est la meilleure série - de tous les temps.
- Çünkü A Takımı tarihteki en iyi şov.
et quasiment toutes les routes du secteur, je suis désolé de vous dire que vous êtes tous coincés ici.
Neredeyse bu bölgedeki bütün yolları, bu yüzden üzgünüm ama millet, buraya sıkışıp kaldınız.
Ce n'est pas quelque chose que l'on dit tous les jours.
Bu her gün söylediğin cümlelerden değil.
Il est conseillé à tous de rester hors des routes et à couvert.
Halk yollardan uzak durmaları ve evde kalmaları yönünde uyarıldı.
Je vous aime bien plus que le jour où l'on s'est rencontré, et le fait que nous ayons tous le droit de s'abandonner à n'importe quel moment... le rend beaucoup plus convaincant.
Hepinizi ilk tanıştığımız günden çok daha fazla seviyorum ve birbirimizi her an terk edebilme özgürlüğümüzün olduğu gerçeği... bunu daha da güçlü kılıyor.
Puis on a tous ri.
Sonra hepimiz güldük.
Tous les dimanches de 2 h à 4 h, quand vous avez envie de rien faire.
" Her pazar ikiden dörde kadar, yani hiçbir şey yapmak istenmeyen zamanda.
Tous les jours à 6 h du matin car ils nous remettent en forme, et vous courez et il n'y a pas d'élément pour vous distraire du fait que vous continuez de courir encore et encore.
Her gün sabah altıda çünkü bizi forma sokuyorlar. Hep koşuyorsun ve sürekli koştuğun gerçeğini unutmanı sağlayacak herhangi bir oyun falan da yok. "
Je me demandais pourquoi j'étais si énervée quand on me disait qu'il y a des limites, et, c'est parce que je me sens coupable que tous mes rêves se réalisent facilement il y a 15 ans.
Birisi sınırlar olduğunu söylediğinde niye bu kadar sinirlendiğimi merak ediyordum ve... sebebi, yaklaşık 15 yıl önce tüm hayallerim nispeten kolayca gerçekleştiği için kendimi çok suçlu hissetmem sanırım.
et tous les avantages possibles.
Ve mümkün olan her avantajla.
Et, je suis allé chez un psy, si vous n'y êtes jamais allé, ne vous sentez pas mal en y allant, et... ils étaient tous horribles.
Ve... Psikiyatri tesisine gittim, siz gitmediyseniz söyleyeyim, tabii gidenler de kötü hissetmesin ve... Hepsi eşit derecede berbat.
Ils sont tous mauvais.
Hepsi kötü.
Maintenant on doit chanter tous les deux.
Şimdi ikimizin de söylemesi gerek.
Et on s'attrape tous.
Sonra birbirimizi yakalıyoruz.
Merci à tous dans cet appartement, et sur ce balcon!
Bu kattaki ve balkondaki herkese teşekkürler!
Un jour, avec le temps, ceci pourrait rendre tous les serveurs qu'Hooli exploite... obsolètes.
Bak, zamanla, sonunda, Hooli'nin çalışan bütün sunucularını işlevsiz bırakacak.
Super. Vous êtes tous là.
Güzel, hepiniz buradasınız.
Vous devez tous vous demander où j'étais.
Eminim hepiniz benim nerede olduğumu merak ediyorsunuzdur.
On s'absente tous la journée.
Hepimiz gün içinde dışarı çıkıyoruz.
La dernière fois qu'on a parlé de tous bosser pour Gavin Belson...
Beyler, Gavin Belson'la çalışmak için en son konuştuğumuzda olanları hatırlıyor musunuz?
Et tous les autres ont quitté la pièce.
Ardından da herkes odadan gitmişti.
Faut chercher tous les hotdogs.
Bir sürü farklı sosisli bulmam gerekiyor.
Où est votre boulot? On a tous discuté l'autre jour après le cours.
Geçen haftaki dersten sonra aramızda konuştuk.
En bossant tous ensemble, on vous devancera sur le marché.
Hep beraber çalışarak, sizi markette ezmek kolay olacak.
Il a invité tous ces trouducs misogynes, pour qui grossesse signifie faiblesse, afin de leur prouver qu'elle n'assume pas ses responsabilités.
Hamileliğin bir zayıflık olduğunu düşünen bütün kadın düşmanı piçleri çağırıp Laurie'nin Raviga'daki görevlerini aksatacağına ikna etmeye çalışıyor.
Ça n'a rien à voir avec les milliards de photos de pénis ratatinés que tu vois tous les jours à ton boulot.
Ama senin her gün iş olarak gördüğün binlerce eğri büğrü erkek penisiyle karşılaştırıldığında hiçbir şey diyebiliriz. Siktir.
Honnêtement, ça partait dans tous les sens.
Açık konuşmak gerekirse, ne gerekiyorsa yaptım.
Je sais que tu me prends pour un insoumis en croisade qui a filé une bombe à retardement à Gavin Belson pour le faire tomber et le punir de tous ses méfaits.
Benim mücadeleci bir herif olduğumu ve saatli bir bomba yapıp yaptığı yanlışlarından dolayı onu alaşağı etmek için Gavin Belson'a itelediğimi zannediyorsun, biliyorum.
Mon imposture, tous la connaissent.
Dolandırıcı olan benim, herkes bunun farkında.
Comme nous tous.
Hepimizin işi var.
Tous les blogs en parlent.
Bütün bloglardan dolanıyor.
On va tous leur pisser dans la voiture!
Yoldan geçen herkesin arabasına işeyelim!
Tu n'as pas dit à tous ces gens que Gavin bossait encore avec nous?
Jared, insanlara Gavin'in hala bizimle çalıştığını söylemedin değil mi?
"Tous les matins, en me levant, " en me couchant, chat vidéo.
Her sabah uyanıp uygulamayı açıyorum.
Tous les investisseurs compétents le connaissent.
Aklı başındaki her yatırımcı tanır.
On a tous les deux perdu.
Anlaşılan ikimiz de kaybettik.
Tous nos goodies sont dans la voiture. Et j'ai hâte de promouvoir notre appli réglo d'économie d'espace.
Tamam, tüm mallar arabada, ve ben de yasal-veri kazandırıcı uygulamamızın başarılı tanıtımını dört gözle bekliyorum.
Ils ratissent tout. Virez tous les Pineapples.
Bütün Ananas'ları toplamanız gerekiyor.
Ils les ont tous trouvés, jusqu'au dernier.
- Bütün hepsini topladılar. Hem de hepsini. - Siktir!
Les 36 HooliPhones qui ont explosé au Hooli-Con et les 17 ailleurs dans le pays... avaient tous notre code.
Hoolicon'da patlayan 36 tane ve Amerika genelinde patlayan 17 tanenin hepsinde bizim kodumuz vardı.
Je vous baise tous les deux si vous la fermez pas!
Ulan ikinizi de sikeceğim...
On est tous très occupés.
Aynen hepimiz yoğunduk işte.
Écoutez-moi tous.
Tamam, herkes dinlesin.
J'ai discuté avec votre contremaître, Jung-Sho... Et il semble croire que vous travaillez tous au maximum de vos capacités et que vous ne pouvez pas travailler plus dur.
Biraz önce ustabaşınız Jung-Sho ile konuşuyordum... ve ona göre sizler maksimum kapasitede çalışıyormuşsunuz ve daha fazla çalışamazmışsınız.
On sait tous les deux qui est le coupable.
Şöyle bir ironi var ki, bence ikimizde kimin yaptığını biliyoruz.
Il conçoit tous mes immeubles.
Bütün binalarımı o yapar.