Translate.vc / Français → Turc / Triste
Triste traduction Turc
13,950 traduction parallèle
Pourquoi es-tu triste?
- Neden üzgünsün?
N'ai pas l'air si triste, Alak.
Bu kadar üzgün olma Alak.
C'est très triste. C'était une mort juste et appropriée.
- Son derece erdemli ve kendine yaraşır bir şekilde öldü.
C'est très triste.
- Çok üzücü.
Une triste façon de mourir.
Üzücü ve yüreksiz bir ölüm şekli.
Non, c'est juste triste.
Hayır, sadece üzücü.
Tu es juste toujours un petit garçon triste.
Hâlâ üzgün küçük bir çocuksun.
C'est juste le prochain jour dans une longue liste de jours jusqu'à ta triste et solitaire mort, entourée de gens dont tu ne te souviens plus.
Hatırlamayacağın insanlarla çevirili halde üzgün ve yalnız ölümüne dek uzun günlere açılan bir gündür.
Pourquoi tu ne verses pas quelques fausses larmes de plus, ainsi Sue ne saura pas que tu n'es pas triste qu'elle parte?
Neden Sue'nun gidişine üzülmediğini anlamasın diye sahte göz yaşlarını dökmüyorsun?
Tu n'es pas triste?
Gittiğime üzülmüyor musun?
Je suis si triste.
Çok üzgünüm.
Je suis pas triste pour l'instant, mais ce n'est pas parce que je t'aime moins qu'Axl.
İyi, tamam. Şu anda üzgün değilim ama bu seni Axl'dan az seviyorum demek değil.
Ne sois pas si triste.
Bu kadar üzülme.
Tu n'es pas triste?
- Üzgün değil misin?
Le jour se levait, triste et gris.
"Gün gri ve mattı." Tanrım!
Quel triste concours de circonstances.
Ne kadar üzücü bir durum.
C'est très triste.
Çok üzücü.
Un homme très triste.
Acınacak bir adam.
Il fuit Ward, il nous fuit... j'en suis presque triste pour lui.
Ward'dan ve bizden kaçıyor. Çocuğa neredeyse üzüleceğim.
C'est trop triste.
Çok yazık olmuş.
Ça c'est vraiment triste.
Çok üzücü.
- Ou encore plus triste, Tu n'avais pas prévu de dormir avec moi, Mais tu avais ces problèmes profonds
Ya da daha acısı, benimle yatmayı planlamamıştın ama derin sorunların olduğu için benimle yatar yatmaz güvenmeyi bıraktın.
J'étais très triste. Je pensais tant à elle. Je pleurais, quand, soudain, la pièce devint très claire.
Büyükannemi çok düşünüyordum ve ağlarken odanın içinde aniden parlak bir ışık ortaya çıktı.
- C'est si triste.
Bu çok üzücü.
Noah ne sera pas moins triste si j'annule le spectacle.
Gösteriyi iptal edersem Noah üzülür.
N'ais pas l'air si triste.
Bu kadar üzgün bakmayın.
La vie est suffisamment triste.
Hayat zaten yeterince berbat.
et la partie triste est que, C'est a ce moment je l'ai finalement compris pour la première fois.
Üzücü olansa onu nihayet anlayabildiğim ilk an oydu.
Alors? Tu es venu ici pour me raconter sa triste histoire?
Buraya bana onun acıklı hikayesini anlatmaya mı geldin?
Comme ça doit être triste de partir et de revenir sans que personne ne t'attende... nulle part.
Uzaklaşmak ne kadar da üzücü olmalı. Ve kimseye dönmemek... Hiçbir yere.
Je ne suis pas triste.
Üzülmek yok, Ari. - Üzülmek yok.
C'est la phrase la plus triste que j'ai jamais entendue.
Duyduğum en üzücü cümleydi.
Chaque bague est une histoire triste.
Her yüzüğün üzücü bir hikayesi var.
C'est la plus triste des histoires.
En üzücüsü o yüzüğün hikayesi.
C'est triste, mais Ike a le droit d'appeler un avocat.
Can sıkıcı bir durum ama Ike'ın avukatını arama hakkı var.
C'est vraiment triste.
Çok üzücü bir şey.
Laisse moi deviner, elle t'a raconté une triste histoire, et tu penses qu'elle est innocente.
Bilmen gereken bir şey var. Tahmin edeyim. Sana gözlerini dikip hüzünlü bir hikaye anlattı.
Il est seul et triste.
Yalnız ve üzgün durumda.
Que c'est triste.
Ne kadar da üzücü.
Pas aussi triste qu'être banni ici par sa propre mère.
Buraya annen tarafından sürüklenmek kadar üzücü değil.
Voilà l'air triste que j'ai appris à connaitre et à aimer.
İşte tanıyıp sevdiğim karanlık yüz.
Votre humeur triste gâche la joie de tout le monde.
Üzgün haliniz herkesin eğlencesini baltalıyor.
Je suis triste que quelque chose que j'aurais pu avoir me sois enlevé.
Sahip olabileceğim bir şey benden alındığı için üzgünüm.
Tu sais pas, mais elle me rend plus triste qu'un joueur de baseball viré.
Sen bunu anlayamazsın ki. Karen beni beyzbol takımından kesik yiyen bir adamdan daha kötü hissettirdi.
Si gentil. Si triste.
Çok nazik ve çok üzgün.
Je lui ai raconté une histoire triste.
Ona hüzünlü bir hikaye anlattım.
Comment ne plus être aussi triste.
Bu üzüntüyü nasıl durduracağımı öğrenmek istemiyorum.
Bien triste jour.
- Çok acılı bir gün.
Triste je crois.
Üzgün sanırım.
Et toi, pourquoi es-tu triste?
- Sen neden üzgünsün?
Ne sois pas triste, Ari.
Tevan'ın, bizim ve toplumumuz için yaptıklarından dolayı gururlu olmalıyız.