Translate.vc / Français → Turc / Tâché
Tâché traduction Turc
4,535 traduction parallèle
Elle est tâché de sang et des larmes de notre Seigneur Jésus Christ.
Üzerinde Efendimiz İsa'nın gözyaşı ve kanı var.
Alors quelle est cette tâche?
Peki görev ne?
Tâche de ne pas trop t'occuper d'elle.
Ona çok fazla göz kulak olmadığın sürece.
Et je me tue à la tâche pendant que toi, tu t'amuses.
Sen etrafa sıçarken ben burada canımı dişime takıp çalışıyorum.
La déesse de l'amour est occupée à la tâche!
Aşk Tanrıçası yine meşgul sanırım.
Il y a une tâche de café ou quelque chose juste ici.
Kahve lekesine benzer bir iz var.
Même tâche, mêmes vêtements... même gars.
Aynı leke, aynı kıyafetler aynı adam.
Quelle tâche!
Zor leke değil mi?
Il y a une tâche sur mon popotin.
Popomda leke var.
- Tâche de le convaincre.
- Aldır.
Le prout qui tâche.
Sürtebileceğiniz hazır organlar. *
Wanda tu m'as confié la tâche de m'occuper de ta mère.
Wanda, annenle ilgilenme konusunda bana güvendin.
Oui. C'est une tâche de naissance.
Evet, doğum izi işte.
À l'occasion, on leur facilite la tâche.
Rekabet arada bir duruluyor.
La femelle s'attelle à la tâche.
Dişi öncülük ediyor.
Mais il y a de l'espoir que la nouvelle génération se met à la tâche de la protection des animaux de l'Afrique pour le 21e siècle et au-delà.
Ama yeni nesil, Afrika'nın hayvanlarını himayesine aldıkça... 21. yüzyıl ve ötesi için umut var.
Faire travailler ensemble 11 pays n'est pas facile. La simple irrigation d'une ceinture d'arbres de 8 000 km est une tâche ambitieuse.
11 ülkeyi ortak etmek kolay değil... ve 8000 km'lik bir ağaç kuşağını sulamak... iddialı bir iş.
Mais la tâche la plus ambitieuse de ce tournage est sans doute de filmer des rhinocéros noirs.
Ama muhtemelen bu çekimin en zorlu görevi... siyah gergedanı çekmek.
C'est une tâche ennuyeuse, mais il faut leur apprendre la vérité.
Bu yorucu bir görev. Fakat bu insanlara doğrular öğretilmeli.
Une tâche tellement simple que j'engagerais un singe pour le faire si je le pouvais.
Öyle basit ki Sağlık Bakanlığı izin verse bir maymuna yaptırırım.
- Tâche sur le trottoir?
- Kaldırımı kana mı bulayacaktın?
Tu m'aideras à maintenir cette réputation de dur à la tâche.
Sert patron itibarımı korumama yardım etmiş olursun.
T'as une réputation de dur à la tâche?
Sert biri misin yani?
Mimé, j'ai une tâche à te confier.
Miime, sana son bir görev veriyorum.
L'amour rend la tâche beaucoup plus facile. - Commençons. - Non, attendez!
Bu durum bunu yapayı daha da kolay kılıyor.
Mesdames et messieurs du jury, vous avez maintenant la lourde tâche...
Jürinin sayın üyeleri çekilebilirsiniz.
Si votre expert n'a pas réussi à finir sa tâche, nous n'y pouvons rien.
Görünen o ki uzmanınız, kendini işine tam anlamıyla verememiş.
Ne te tue pas à la tâche.
Kendini bu kadar hırpalama.
Je tâche d'éviter les miroirs.
Burada aynalardan uzak durmak için elimden geleni yapıyorum.
Pourquoi tu ne commences pas par une tâche plus petite.
Neden daha küçük bir işle başlamıyorsun?
Vous pouvez mettre une tenue de sport. Cette tâche vient d'une de ses bulles peu judicieuses.
- Bu leke o düşüncesiz baloncuklardan geldi.
Moi, ma tâche est facile.
Benim işim kolay. Ben ahmağın tekiyim.
Oh, euh, et bien, j'ai trouvé une minuscule tâche de sang sur l'épine de la rose laissée sur la victime numéro 2.
İki numaralı kurbana bırakılan gülün dikeninin üzerinde minicik bir kan damlası buldum.
Si vous avez transporté votre mari dans la voiture, il y aura des traces une tâche de sang sur le plancher, dans l'espace entre le siège et le dossier,
Eğer kocanızı arabayla naklettiyseniz deliller olacaktır. Halıda, koltuğun altında bir yerlerde kan lekesi gibi.
Donc là, elle était dans le garage Directement au milieu le... tu sais, il y a une tâche d'huile c'est ce que Herb voulait dire par prendre soin de... elle est là, notre petit chiot, avec une litière pleine.
Bir baktık ki, garajda,... Herb'in yere döktüğü,... yağ lekelerinin yanında,... bir sürü yavruyla birlikte,... öylece duruyordu.
Écoute, simplifie-nous la tâche.
Bak şimdi, işleri senin için kolay da halledebiliriz zor da.
Brooks, tu sais comment les gens minimisent parfois la difficulté d'une tâche en disant "Ce n'est pas une opération cérébrale"?
Brooks, hani bazen insanlar bir şeyin önemsiz olduğunu belirtmek için "beyin ameliyatı değil sonuçta" der ya...
Ma tâche est presque terminée.
Görevim neredeyse tamamlanmak üzere.
Tu ne vas pas me faciliter la tâche, n'est-ce pas?
Bunu benim için kolaylaştırmayacaksın değil mi?
C'est quoi cette tâche, mec?
Gömleğindeki leke nedir, kanka?
J'ai la Tablette des Anges, petite tâche.
Melek tableti bende seni küçük pislik.
C'est-à-dire, qu'il m'aide à approfondir la tâche.
Tabii kabul ederse.
Mr Barrow trouve la tâche indigne de lui, et nous recevons 16 personnes.
Bay Barrow bu görevlerin kendisine yakışmadığını düşünüyor,... ve bu sırada evde 16 kişilik bir grup kalıyor.
Debout au chant du coq pour m'atteler à la tâche.
Angarya işleri halletmek için horozlar öterken burada olmak istedim.
Je pense que tu es capable de faire n'importe qu'elle tâche.
Her şeyi yapabileceğine inanıyorum.
Rien d'aussi important que votre tâche.
Seninki kadar anlamlı bir şey değil.
C'est une tâche qui demande d'attaquer tôt.
Hayır. Erkenden başlamayı gerektiren bir bu görev var.
Pour être franc, vous ne semblez pas du genre à pouvoir accomplir cette tâche.
Açık konuşmak gerekirse, böyle bir görevden hoşlanacak tarzda bir kadına benzemiyorsunuz.
Est-ce que Caitlyn a une petite tâche de naissance au bras gauche?
Caitlyn'in sol kolunda bir doğum lekesi var mı?
Quelqu'un a déposé un nourrisson avec une tâche de naissance sur le bras dans la salle d'attente.
Biri bekleme odasına kolunda doğum lekesi olan kız bebeği bırakmış.
C'est une tâche nécessaire.
Zorunlu bir bela.