Translate.vc / Français → Turc / Ugur
Ugur traduction Turc
358 traduction parallèle
C'est de bon augure.
Uğur getirecek!
" J'ignorais que tu avais un porte-bonheur.
" Senin de uğur taşıdığını bilmiyordum.
Je le trimballe juste comme porte-bonheur.
Uğur olarak yanımda taşıdığım ufak bir şey.
On dit que ça porte bonheur de marcher sous un fer à cheval!
At nalının altından geçmek uğur getirir derler!
Ça porte bonheur.
Uğur getirir.
Il vous portera chance.
Belki sana da uğur getirir. Umarım getirir.
Je lui dois ma chance.
- Yıllardır taşırım. Bana uğur getirir.
P.S. Vous viendrez, car j'ai un talisman qui a tout changé.
Geleceğine eminim, çünkü bana şimdiden uğur getiren bir şeyim var. "
Il m'a porté chance.
. Bana uğur getirdi.
Les chats portent chance.
Kediler uğur getirir.
Ça ne porte pas chance!
Böyle sözler uğur getirmez.
Toni, tu me portes chance.
Bana uğur getirdin Toni.
Tu seras mon talisman.
Seni uğur olarak yanımda taşıyacağım.
C'est moi qui suis chanceuse, à présent.
Şimdi uğur bana geçti.
Mon porte-bonheur.
Bu benim uğur param.
Qui ne me porte pas Bonheur, sauf celui de vous connaître.
Tabi, seni tanımak dışında bana hiç uğur getirmedi.
Toi qui sais ce qui est beau Que mon souhait se réalise bientôt "
"bana ışık tut, bana uğur getir, dileğimi bu gece yerine getir."
- J'ai fait enlever les points.
Uğur getirsin diye noktaları sildirdim.
Pour souffler sur les dés de l'adversaire
Başka bir adamın zarlarına uğur getirmez
Tout est prêt pour le jour faste.
Uğur günü için hazırlıklar tamam.
- C'est ton ange gardien?
Uğur getirsin diye mi?
Notre région est célèbre pour les poupées en poterie, maman les collectionnait.
Fushimi'deki evimizde uğur getiren o geleneksel fil totemlerinden vardı. Onları mutfağın rafına dizer... Bir şey mi oldu?
Comme Mazzola. Ça porte bonheur.
Şampiyon Rocco Mazzola gibi bu uğur getirir.
Ça portera chance.
Uğur getirsin diye.
- Je le touche en porte-bonheur.
- Uğur için dokunun ona.
Maish me l'a donnée comme mascotte.
Maish iki yıI önce uğur getirsin diye vermişti bunu.
- Non, ce sera mon porte-bonheur.
- Olmaz, bana uğur getirecek.
Tu vas faire passer une belle rousse pour un porte-bonheur?
Güzel bir kızılı, uğur getirsin diye mi kullanacaksın?
J'ai un porte-bonheur.
Bende bir uğur var.
C'était un porte-bonheur.
Uğur tılsımıydı.
Ça ne doit pas être un porte-bonheur!
Olamaz, değil mi? Uğur tılsımı olduğunu sanmam.
- Ça porte chance.
- Kamburlar uğur getirir.
Ma montre n'est pas un porte-bonheur.
İstersen uğur getirsin diye madalya taşıyabilirsin, Ama benim saatim olmaz.
Prends ça... pour te porter bonheur.
- Bunu al, sana uğur getirsin.
On lui avait porté chance.
Onlara uğur getirmiştik.
Ou acheter une amulette? Très efficace contre les démons.
Yada uğur getiren sihirli bir tılsım almak?
- Tiens, un porte-bonheur.
- Al, uğur parası.
- Des porte-bonheur.
- Uğur getiriyor.
Ça porte chance!
Merak etme. Uğur getirir.
Avoir un porte-bonheur, aussi idiot que ça paraisse.
Mesela şans için bir uğur taşımaya başlayabilirsin.
C'est un talisman.
Bu bir uğur.
Quelqu'un croit que la pierre porte-bonheur du village est l'une des pierres perdues de Sankara.
Biri bu köyün uğur taşının kayıp Sankara taşlarından biri olduğuna inanıyor.
Mon porte-bonheur.
Bana uğur getiriyor.
C'est quoi, ton porte-bonheur?
Sana uğur getiren şey nedir?
Elle porte bonheur.
Uğur getirir.
Nicky Mintz. Bonjour. Kate, voici M. Mintz.
Özel bir uğur dişinin olmaması farketmez,
Je suis allée dans des lieux appropriés et j'ai prié pendant 1000 jours.
Uğur getiren yerlere gittim. ve o kadar çok dua ettim ki.
Je devrais couper ma mèche princière.
- Sanırım, uğur saçımı kestirmeliyim.
Mon chiffre porte-bonheur!
Dokuz. Uğur rakamım!
C'est censé te porter chance.
Sana uğur getirir.
N'attirez pas sur vous la mauvaise fortune.
Uğur tanrısı sizi lanetlememesi için.