Translate.vc / Français → Turc / Vacant
Vacant traduction Turc
175 traduction parallèle
"En quittant l'hôtel, j'ai compris tous ceux à qui on refuse un poste de travail vacant."
"Otelden ayrılırken, boş olduğu halde iş kalmadığı söylenen..." "... bütün erkek ve kadınlar hakkında herşeyi biliyordum. "
Et je ne pouvais ignorer qu'il y avait un poste vacant à la banque.
Dahası, o sırada bankada bir kişilik yer açıldığı gerçeğini de bana hatırlatmıştı.
Il y a un poste vacant au siège social, vice-président au service de l'approvisionnement, et il est à vous.
Ana ofiste yer açıldı. Tedarik bölümünde başkan yardımcılığı ve bu görev artık senin.
- Il y a un poste vacant à Malaga.
Malaga'da boş bir cellat kadrosu varmış. Fırsatı kaçırma.
Mais c'était le seul poste vacant à l'étranger.
Çünkü sadece Amerika dışında çalışmak için izin alabildim.
Elle remplit l'espace laissé vacant par mon enfant.
Çocuğumun içimde bıraktığı boşluğu dolduruyor.
Mettez M.Poirot au 16 qu'on garde toujours vacant.
Bay Poirot'yu her zaman yedek tuttuğumuz 16 numaraya yerleştirin.
Ton appartement va bientôt être vacant.
Apartmanınız yakında bomboş kalacak.
Je vois, mais je n'ai rien de vacant.
Evet, görüyorum ama fazla yerimiz yok.
On ne veut pas du vacant, on veut une chambre.
Yer değil, oda istiyoruz.
Diana, vous aviez signalé un poste vacant.
Diana özel bir görevden bahsetmiştin.
Le recteur m'a dit que le poste de secrétaire était encore vacant.
Şansolye Bruckner dedi ki ofisindeki pozisyon hala beklemedeymiş.
Le poste est vacant, et vous cherchez un boulot.
Okulun müdüre ihtiyacı var. Senin de bir işe.
Si ça vous dit, mon mari est vacant...
Eğer istersen kocam şu an boşta.
Dès qu'elle a su qu'il y avait un poste vacant sur l'Enterprise, elle a demandé un transfert.
Atılgan'da boş bir pozisyon olduğunu öğrendi, ve tayin istedi.
Au fait, le directeur de la poste est venu hier soir : Un emploi est vacant, c'est OK pour toi, qu'en penses-tu?
Aklıma gelmişken, postane müdürü dün gece sana bir iş teklifinde bulunmaya geldi.
Chère Isabelle, Ma dernière image d'un village d'Afrique vacant à son ordinaire, aveugle à nos épreuves.
Sevgili Isabel, son gördüğüm şey sanki başlarına kötü şeyler gelmemiş gibi hayatlarına devam eden Afrikalılar.
Je vous avais interdit de parler à quelqu'un du ministère. - Il y a un consulat vacant.
- Sana oradan kimseyle görüşmemeni söylemiştim.
Cet autre appart, il est toujours vacant?
Diğer daire hala boşta mı?
Avec le départ de M. Marley, il y a maintenant un poste vacant dans le secteur 7G.
Bay Marley`in ayrılmasıyla 7G sektöründe giriş seviyesi boş bir pozisyonumuz oldu.
Il y a 7 mois, le poste de Chef de clinique est devenu vacant.
- Doktor Kessler, 7 ay önce Mass General'da, cerrahi şefi pozisyonu müsaitti.
Dois-je en conclure que la nomination de Li au poste vacant vous satisfait?
Boşalan göreve Li'nin atanmasına memnun olmadın mı?
Je me suis efforcé de cultiver la langueur... mais il est difficile d'être languide... quand le trône d'Angleterre est vacant.
Huzur bulmak için çabalayıp durdum ama İngiltere tahtını beklerken çabalarım boşunaydı.
Mme de La Fontaine avait déjà choqué le monde de la mode en occupant le fauteuil symboliqement vacant de son mari au premier rang,... dans une robe qui d'après des observateurs, pourrait être signé Dior.
Madam de la Fontaine kocasının sembolik olarak boşalan yerine oturmuştu. Üzerinde moda takipçilerinin klasik bir Dior diyebilecekleri bir elbise var.
Son affection pour Mr Wickham ne se démentit point, et il désirait qu'un bien de valeur de la famille puisse être à lui dès qu'il serait vacant.
Son ana kadar babam onun üzerine o kadar, düşmüştü ki kadro boşalınca kilisede bir mevki, iyi bir aile yaşantısı sürmesi için onu bekliyordu.
Si vous le souhaitez, je lui demanderai s'il a un poste vacant.
İstersen onunla konuşabilirim bakalım bir binbaşıya görev yeri var mı.
- Y a un siège vacant, c'est une idée.
- Şimdiden bir sandalye boşaldı.
Il y a un appartement vacant dans mon immeuble.
Ee, Jerry, kaldığım apartmanda bir tane daire boş.
Le poste de présentateur des infos de minuit est vacant.
Bob Campbell ayrılıyor. Cumartesi gece haberleri spikerliği boşalıyor.
Donc, l'officier Barbrady laisse son poste vacant et South Park va se retrouver quelque temps sans police.
Ve böylece Memur Barbrady görevi bırakarak ayrılıyor, ve South Park bundan böyle bir süreliğine polis memuru olmadan idare edilecek.
Imaginons que mon trône est vacant...
Tahtımın boş olduğunu varsayalım.
J'espère que mon siège ne sera pas vacant... pour le festival de ce cycle.
Bu yılın festivalinde sandalyemi boş tutmalarına artık gerek yok.
Les initiés disent l'homme le plus probable pour combler le siège vacant Est un avocat de 32 ans du bureau du DA Fielding Pierce, un baccalauréat et inconnus politique.
İçeriye yakın kaynaklar, boşalan koltuğun en büyük adayı olarak Eyalet Savcılığından 32 yaşındaki genç avukat Fielding Pierce'ı gösteriyorlar. Kendisi bekâr ve politik kimliği bilinmiyor.
Nous avons un poste vacant depuis 3 semaines.
Üç haftalık bir boşluğumuz var.
Elle prendra fin quand le poste de chef des internes sera vacant.
Şef doktorluk pozisyonuna biri alınana kadar bitecek.
- Désormais, mon poste est vacant.
Mesele şu ki, benim işim şu an açıkta...
Allons, ce creneau est vacant et me revient de plein droit.
Yayındaki boşluk için biri lazım ve benim olanı almaya geldim.
Un poste vacant à la direction nord-ouest.
Kuzeybatı tarafında bir yer açılıyor.
Il m'a suffit d'écouter les coups de l'horloge, de regarder son siège vacant pour savoir qu'elle était partie.
Saatin sesini duyduğumda masadaki yerini boş görmem gittiğini anlatmaya yetmişti.
Le poste de consul demeure vacant car pendant trop longtemps, les rivalités politiques nous ont empêché d'y pourvoir.
Konsüllük, uzun süren... politik çekişmeler yüzünden bizi... uzakta tutup boş kaldı.
"Ils avaient déjà déversé leur savoir dans ce vaisseau vacant."
"Tüm bilgilerini o bekleyen kaba koydular bile."
Je n'ai pas de poste vacant.
Bütün pozisyonlar dolu.
Désolé, mec, on n'avait aucun lit vacant
Bu adam için kusura bakma, boş yatak bulamadık.
Débarrasse-toi de cette tête sinon, tu devras chercher un autre poste d'idiot vacant.
Ya şu kafadan kurtul... ya da kendine budalalara iş verilen başka bir yer bul.
Vous n'avez aucun poste vacant pour l'instant?
Demek şu ara ihtiyaç yok.
Ce poste dont tu m'as parlé, dis-moi qu'il est vacant.
Bana teklif ettiğin iş var ya. - Hâlâ açık olduğunu söyle.
Les gars de la crime ont trouvé un appartement vacant au bout du couloir.
Suç mahallini inceleyen memurlar koridorun sonunda boş bir daire buldu.
Le site reste vacant à ce jour et la raison de cette démolition n'a jamais été révélée.
Arazi bu güne kadar boş kaldı ve yıkımın nedeni hiçbir zaman açıklanmadı.
Il y a un poste vacant de lieutenant en second dans la Garde Royale...
Kraliyet korumasında teğmenlik için boş bir mevkii var.
C'est vacant.
Townsend'i Belçika'ya koyun efendim.
Le poste reste vacant.
Artık onun mevkisi boş.