Translate.vc / Français → Turc / Victoire
Victoire traduction Turc
6,372 traduction parallèle
Oh, ça sera définitivement une victoire.
Kesinlikle kutlama.
Une chevauchée précédée par une victoire est plus courte.
Zafer öncesinde karar vermek çok kısa sürer.
Je veux une victoire par K.O.
Ben nakavt istiyorum.
La mission réussie, la victoire... C'est tout ce que j'ai désespérément voulu, ce dont j'ai rêvé.
Başarılı görev, kazanılan savaş, hayalini kurduğum, çok istediğim her şey.
Parce que j'ai entendu que tu as eu une jolie victoire aujourd'hui.
Çünkü bugün büyük bir savaş kazandığını duydum.
C'est le seul. C'est, euh, Mon tour de victoire.
Bu sefer ki zafer turum, anlıyorsun değil mi?
Tout ce que je voulais c'était cette première victoire...
Tek istediğim bu çerçeveydi çünkü bu -
Une victoire est une victoire.
Hadi. Kar kardır.
Avoir eu les yeux sur la contrebande, c'est une grande victoire.
Sizi tebrik edeyim dedim.
C'est ce genre de victoire qui nous pousse à nous battre.
Böylesi bir kazanım bizim kavga etmemize neden oluyor.
On chante votre victoire aux quatre coins du royaume.
Başarınızın melodileri çok uzaklara ulaştı.
Sois décisif dans la victoire.
Zaferinde azimli ol!
C'est une victoire cha-cha.
Zafer dansı.
On vient de remporter une énorme victoire, et je ne suis pas d'humeur à lui gâcher sa soirée.
Daha yeni büyük bir galibiyet elde ettik, ve bugün onun gecesini hiç batıracak havamda değilim.
La victoire a plein de pères, mais la défaite est orpheline.
Başarının birçok babası olur ama başarısızlık yetimdir.
Une victoire écrasante.
Oy çokluğuyla.
Tu penses peut-être que c'est une espèce de victoire pour toi, pas vrai?
Bunun senin için bir tür zafer olduğunu mu düşünüyorsun?
C'est une grande victoire, Wayne.
Büyük basari Wayne.
Une autre victoire pour les relations inter-raciales.
Irk iliskilerinde bir zafer daha.
Peu importe où ça va nous mener, peut-être qu'on peut te laisser une piste, te donner une victoire.
Ne öğrenirsek belki sana bir şeyler söyleyebiliriz. Hanene başarı yazdırırız.
Pas à cause de la loi, ou d'une victoire personnelle.
Mesele kanunlar ya da başarı filan değil.
Franchement, arriver dans la bonne ville, est une victoire.
Açıkcası doğru şehri tutturmak başarıdır.
C'est une victoire.
Bu bir zafer.
Tu pense que c'était une victoire pour toi?
Bunun sana bir zafer olduğunu mu düşünüyorsun?
Elle ne l'appelerait pas comme ça, mais à partir de maintenant, ce serait sa chanson de grosse victoire.
O böyle demiyordu, Ama, şu andan itibaren bu şarkı onun "zafer şarkısı" olucak.
Tu as dis que tu avais 200 $ sur la victoire de Jordi.
Jordi'nin galibiyetine 200 dolar yatırdığını söylemiştin.
Donne moi 50 $ sur la victoire d'E. Palacios.
E. Palacios'un galibiyetine 50 dolar ver bana.
J'aurais dû avoir plus, mais je prend cette victoire.
Çok daha fazlası olmalıydı ama yine de zaferi kabullenip, yoluma gidiyorum.
Mais la chance ne favorisait pas The Relation Ship, comme les vents qui menaient les buts de la fantasy de Marge à la victoire maintenant envoyé par une tempête de malheur vers ce navire de valeur thérapeutique douteuse.
Ama talih Akraba Gemisi'nden yana değildi, Marge'ın fantazi takımını zafere götüren aynı rüzgar şimdi şüpheli teröpatik değeri olan bu gemiyi kıyamete doğru sürüklüyordu.
Bravo, Sybbie : c'est une victoire.
Bravo Sybbie, bu bir zafer.
Quand je te battrais, quelle danse de la victoire je ferai? Celle-là?
Seni yendiğimde hangi zafer dansını yapsam daha iyi olur?
Les deux sont des modèles de danse de la victoire.
Dansların ikisi de zafer için güzel örnekler.
Ca sonne comme une victoire.
Bir zafer daha..
C'est la première victoire de bojack Horseman et sa première venue aux Golden Globes depuis son expulsion en 1992 après s'être battu avec Sir Paul McCartney.
BoJack Horseman 1992'de Sir Paul McCartney'le yumruklaştığı için salondan çıkarıldığından beri ilk kez Altın Küre ödül törenine katılıyor ve ilk kez ödül kazanıyor.
Comme ça, j'aurai une petite victoire.
Böylece bana küçük bir zafer yaşatacaktı.
Faire partie de la victoire ou de la défaite, c'était très particulier.
Zaferin ve mağlubiyetin bir parçası olmak. O özel bir şeydi. Orada o anı yaşıyordun.
Personne ne croyait en la victoire d'Ali, ou de Clay, à l'époque.
Kimse Ali'ye o zamanlar bir şans vermiyordu.
Il a remporté la victoire.
Kazandı.
Berbick a les poings levés en l'air, en signe de victoire.
Berbick de ellerini kaldırmış, maçı kazandığını düşünerek dolanıyor.
"Et l'Amérique a déclaré la victoire."
Ve o zaman Amerika zaferini ilan etti.
C'est du chantage. J'aime y penser comme une victoire.
Bunu bir galibiyet olarak görmeyi tercih ederim.
Ce n'est pas une victoire pour moi.
Bu benim için bir zafer değil.
C'est une victoire pour le peuple américain.
Bu Amerikan halkı için bir zafer.
Non, je la garde pour me souvenir de ma victoire...
Hayır, hayır, Çünkü ben onu zaferimin bir sembolü olarak saklıyorum...
- J'ai construit ma vie sur la victoire.
- Ben hayatımı kazanma üzerine kurdum.
C'est une victoire.
Bu kazandık demektir.
La Kate Beckett de mon monde n'aurait jamais appelé cela une victoire.
Benim dünyamdaki Kate Beckett buna asla kazandık demezdi.
Pour célébrer ta victoire?
Zaferini kutlamak için?
Maintenant, si ça ne te dérange pas, je vais aller fêter notre victoire d'équipe, et j'aimerais que tu te joignes à nous, si tu peux venir à ta petite fête.
Şimdi izin verirsen ekibimizin zaferini kutlayacağım ve kendine acıman bittiyse senin de katılmanı isterim.
J'ai toute confiance en notre victoire.
Galip geleceğimize güvenim tam.
Victoire surprise pour...
- Hayır. - Sürpriz bir galibiyet...