Translate.vc / Français → Turc / Vin
Vin traduction Turc
13,060 traduction parallèle
On va faire cuire des steaks, faire couler un peu de vin, tu te glisses dans un de ces petits shorts, Je te poursuis à travers le salon
Biraz biftek pişiririz, yanına biraz şarap koyarız sen o kısacık şortu giyersin, ben de seni salonda kovalarım.
Je suis comme le vin... Je m'améliore avec l'âge.
Ben şarap gibiyim, yaşlandıkça geliştim.
Personne ne fait mieux le vin de pissenlit que Jeremy.
Jeremy'den daha iyi kimse Dandelion Wine yapamaz.
Il a essayé de m'offrir un pot-de-vin.
Aday olmadan önce bana rüşvet vermeye çalışıyordu.
M. Nolan, lors de votre entretien de ce matin avec Mme Florrick, avez-vous affirmé que vous n'auriez pas fait basculer le vote en sa faveur puisqu'elle avait refusé un pot-de-vin?
Bay Nolan, bu sabahki Bayan Florrick ile olan buluşmanızda,... onun için oyları değiştirmeyeceğiniz çünkü rüşvet teklifinizi geri çevirdiğini söylediniz mi?
Il mangeait l'hostie et buvait le vin tous les dimanches.
Her pazar biraz kraker yiyip şarabını içerdi.
Vous ne verrez jamais Vin Diesel en 3D, parce que vous ne pouvez pas quitter cet hôtel.
Vin Diesel'i hiçbir zaman 3 Boyutlu olarak izleyemeyeceksiniz çünkü bu otelden ayrılamazsınız. Anladınız mı?
J'ai trouvé une empreinte sur le verre de vin de Gloria Hernandez.
Gloria Hernandez'in şarap bardağından parmak izi aldım.
Et tout disparaît avec deux pilules, deux bouteilles de vin rouge et un bon gros joint.
iki şişe kırmızı şarap ve dolgun bir esrar sigarasıyla uçup gidiyor.
Est-ce le vin du château? C'est pour vous relaxer.
Bu şarap kaleden mi?
Le club de lecture de ma mère à du vin.
Anneminkitap kulübü genellikle daha fazla şarap içer.
Et bien, nous aurions pu faire ça à la cours, devant un diner et du bon vin.
Beni bekletiyordun. Bunu sarayda yemek ve şarap eşliğinde yapabilirdik.
Samira, est-ce que tu veux du vin?
Samira, biraz şarap ister misin?
Je sais que vous attendez tous le vin et les hors d'oeuvres d'à côté mais vous allez devoir patienter encore un peu.
Hepinizin fuayede, şarap ve ordövrler için beklediğini biliyorum. Ama birkaç dakika daha beklemeniz gerekiyor.
Un peu de vin, de messages, t'en dit quoi?
Biraz masaj yaptırırız, şarap içeriz, ne diyorsun?
Où est le vin?
- Şarap nerede ya?
Je dois aller prendre du vin pour nos précieux invités.
Kıymetli misafirlerimiz için gidip şarap getireyim.
j'apporterai le vin le plus coûteux.
Çok pahalı bir şarap getireceğim.
Donna, j'ai besoin de joindre Henderson avant midi, et je dois trouver une bouteille de vin pour Braxton.
Donna, öğle yemeğinden önce Henderson'la konuşmalı ve Braxton'a bir şişe şarap almalıyım.
Merci pour le vin, Olivia.
Şarap için teşekkürler Olivia.
Trois bouteilles de vin.
Üç şişe şarap içtik.
et le vin.Le Vin est juste... Prétentieux
"Tüm bu kokulu mantarlar ve şarap."
Maintenant, j'aime le vin.
" Şimdi, şarap severim.
Il a un excellent goût pour le vin.
Şarabın mükemmel tadı var. "
Comme, plus de vin.
- Daha fazla şarap gibi. - Hayır.
Tu crois qu'il y a plus de vin à Haven?
Sence Haven'da daha fazla şarap var mıdır?
Une bouteille de vin que vous avez faite avec Sam quand vous étiez enfant.
Sam ile çocukken yaptığın bir şişe şarap.
Je pensais envoyer une bouteille de vin pour tes amis et toi.
Sana ve arkadaşlarına bir şişe şarap yollayacaktım.
Amère, sucrée, aiguisée, comme des larmes dans du vin.
Acı, tatlı ve keskin... şaraptaki göz yaşları gibi.
S'il vous plait, venez boire un peu de vin.
- Lütfen, gel de bizimle şarap iç. Uzun bir yolculuktu.
Il n'arrête pas de parler, ou boire mon vin.
Ne susuyor ne de şarap zıkkımlanmayı bırakıyor.
Tu es propriétaire du bar, et quand tu n'y travailles pas, tu es... tu es dans notre canapé, me versant du vin et me massant les pieds après une longue journée au bloc.
Çalışmadığın zamanlarda kanepemizde oturuyorsun. Uzun bir iş günün sonunda bana şarap doldurup ayaklarıma masaj yapıyorsun.
Les rumeurs des servants disent, désinhibée par trop de vin, elle s'est honteusement offerte à vous.
Hizmetçilerden gelen dedikodulara göre, fazla şarabın da etkisi ile, utanmadan kendini sana sunmuş.
J'ai bu du vin et j'ai passé du bon temps avec des prostituées.
Biraz şarap içtim ve fahişelerle eğlendim.
Nous nageons dans le vin et le champagne ici.
Burada şarap ve şampanya havuzunda yüzüyoruz.
Alicia, as-tu braqué un magasin de vin?
Alicia, peynir ve şarap dükkanı mı soydun?
- Merci à vous et au Groupement des femmes de Lakeshore, Mme Riggin, pour le vin.
Size ve Lakeshore Kadın Grubu'na şarap için teşekkür ederim, Bayan Riggin.
Mais 5 verres à vin.
- Ama 5 şarap kadehi var. - Haklısın.
Les 5 000 $ de ton père était un pot-de-vin?
Babandan aldığın 5 bin dolar sus payı demek?
Regarde, deux mois avant de mourir Ivanovich a payé 25000 $ à un magasin de vin du coin.
Şunu dinle, ölmeden iki ay önce Ivanovich yerel bir şarap dükkânına 2,500 dolar ödemiş.
Donc il aime le vin.
Adam şarabı seviyor olmalı.
En fait, c'est le montant exact les frais de boutique pour louer un casier privé dans leur cave à vin
Aslında, aynı ücreti dükkân şarap mahzenindeki özel dolap kirası olarak alıyormuş.
Parce qu'ils ne cherchaient pas du vin, ls étaient après les diamants d'Ivanovich.
Çünkü şarapların değil Ivanovich'in elmaslarının peşindeydiler.
Je peux en rester là pour ce soir, profitant de ta compagnie et du vin?
Bu geceyi böyle bırakabilir miyim? Seninle burada oturup içki içmenin hoşuma gittiği noktada.
D'après Pat, elle prend du vin blanc dans un mug dès 9 h 30 le matin.
Pat'e bakılırsa, sabahın 9.30'unda kahve kupasında beyaz şarap anlaşılan.
N'est-elle qu'une maison ou une caisse de vin?
Ev mi yoksa bir fıçı şarap mı?
Je ne peux pas croire que tu gardes une aussi bonne bouteille de vin dans ton bureau.
Masanda böyle iyi bir şarap sakladığına inanamıyorum. Evet.
Peut être que vous devriez boire une gorgée de vin d'abord.
Belki önce biraz şarap içsen iyi olur.
Du vin?
- Şarap ister misiniz?
Servez à ces dames une autre bouteille de vin.
Hanımlar için buraya bir şişe daha şarap getir.
♫ ♫ Les pots de vin de Luciano s'avèrent payants, et le shérif local refuse personnellement à Dewey, l'extradition de Luciano pour New York.
Luciano rüşvet verdi ve yerel şerif, Thomas Dewey'in Luciano'yu New York'a teslim etme talebini reddetti.