Translate.vc / Français → Turc / Áller
Áller traduction Turc
180,268 traduction parallèle
Et avant d'aller plus loin, laisse-moi te demander ceci :
Evet, daha fazla ilerlemeden de sana şunu sorayım.
On devrait aller à mon labo.
- David, cidden gerçekten laboratuvarıma dönsek iyi olacak.
Je vais aller vérifier de l'autre côté.
Ben çevresinden döneceğim.
On doit y aller.
Artık gitmemiz lazım.
C'est l'heure d'y aller.
Gitme vakti.
Tu devrais prendre une paire d'heures pour aller la voir.
Birkaç saat ara verip onu görmeye gitmelisin.
Dans une minute, tu vas devoir y aller.
Bir dakikaya kadar oraya gitmen gerekecek.
Et y aller après?
- Ya sonra?
Cassie et moi devrions y aller.
Cassie'yle gitmemiz lazım.
Vous devriez y aller tous.
Birlikte gitmelisiniz.
Il est mort, et tu n'as pas lancé la machine pour aller le sauver.
O öldü ve sen onu kurtarmak için makineyi ateşlemedin.
Vous les appelez, sinon j'appelle quelqu'un car je dois aller au cotillion!
Onları ara yoksa ben birilerini arayacağım. Çünkü yetişmem gereken bir balo var.
Sal, la dame excitée doit aller au cotillion.
Sal, güzel bayan baloya gidecekmiş.
Jennifer, on doit y aller.
Jennifer gitmeliyiz.
Je crois que je dois aller à gauche.
Sanırım sola dönmem gerekiyordu.
On va y aller, toi et moi...
Gidiyoruz, sen ve ben...
C'est Clive. Je dois aller travailler.
Clive'dan, işe gitmem gerek.
Tu peux aller avec Clive maintenant.
Artık Clive ile gidebilirsin.
Clive, on doit aller au Ice Ship, c'est de la bombe.
Clive, Ice Ship'e gitmek zorundayız orası var ya yıkılıyor.
Je dois y aller.
Gitmem gerek.
À Fillmore-Graves nous ne prévoyons pas d'aller gentiment faire dodo.
Biz Fillmore-Graves'de o güzel geceye nazikçe yaklaşmayı planlamıyoruz.
Aller, avance. Avance!
Hadi, kımılda!
Je ne peux pas aller dehors tout seul.
Tek başıma çıkmama izin yok.
On se laisse une journée avant d'aller là-bas.
Oraya gitmeden önce biraz zaman geçsin.
C'est pourquoi Stan voulait aller à la police.
Bu yüzden Stan polise gitmek istedi.
Aller.
Hadi ama.
On les utilise pour aller en forêt.
Off-Roadçılar kullanır.
Winslow, comment Ken savait que Stan et Cindy planifiaient d'aller à la police.
Winslow, Ken Stan ve Cindy'nin polise gideceğini nereden biliyordu?
Le tueur avait aussi connaissance que Stan Chen planifiait d'aller aux autorités.
Katil ayrıca Stan Chen'in yetkililere gitmeyi planladığını da biliyor olmalı.
Où pensez-vous aller?
Nereye gittiğini sanıyorsun?
Si je me coupe avec une feuille, je dois aller m'étendre.
Başıma kâğıt kesiği bile gelse uzanmam gerekir benim.
Donc je vais y aller seul.
Bunu yalnız yapmalıyım.
Bientôt tu ne sauras plus comment faire tes lacets et encore moins comment convertir une combinaison de lancement en quelque chose qui te permettra d'aller dans l'espace.
Yakında kendi ayakkabını nasıl bağlayacağını yalnız başına kalınca nasıl normal bir giysiyi nasıl içinde uzay yürüyüşü yapabileceğin kıyafete dönüştüreceğini bilemeyeceksin.
Tu peux m'aider à aller dans l'espace?
Uzay yürüyüşünde bana yardım edebilir misin?
Vous pouvez y aller pour les armes.
Silahlara gidebilirsin.
Tu veux aller sur la lune?
Aya gitmeyi istemiyor musun?
Tu vas aller lui parler?
Onunla konuşacak mısın?
Alors tu devrais y aller.
Sen git o zaman.
On va aller dans les étoiles.
Gel yıldızlara gidelim.
Quelqu'un doit aller chercher Raven.
Birinin hâlâ Raven'ı alması gerek.
Je déteste te demander ça, On a eu une panne sur le chemin pour aller prendre Raven
Bak Monty, bunu söylemek istemezdim ama Raven'a giden yolda kaza yaptık.
Luna a été malade avant d'aller mieux, donc...
Luna da iyileşmeden önce hastalanmıştı, yani...
J'en dis que la vague mortelle peut aller se faire voir.
Ölüm dalgası kıçımı öpsün diyorum.
On doit aller chercher Raven.
Birinin hala Raven'ı getirmesi gerekiyor.
J'en dis que la vague mortelle peut aller se faire voir.
- Ölüm dalgası kıçımı öpebilir diyorum!
Correct. Nous n'aurons qu'une heure pour aller en orbite, atterrir dans le hangar, et allumer le système de survie avec un générateur d'oxygène prévu pour alimenter une maison.
Doğru, yörüngeye yerleşmek, hangara kenetlenmek, ve deniz fenerinden çıkma oksijen jeneratörünü kurup, yaşam destek sistemini çalıştırmak için 1 saatimiz var.
Je vous impressionnerai plus tard. On doit y aller.
Benden daha sonra etkilenirsin, gitmeliyiz.
Ça va aller.
İyi olacaklar.
Ça serait pas plus simple d'aller dehors?
Dışarıda yürümek daha kolay olmaz mıydı?
Parce que moi aussi, j'ai peur, Echo. On va aller dans l'espace, où on sera testé chaque minute de chaque jour pendant 5 ans.
Çünki Echo, ben de korkuyorum, 5 yıl boyunca her gün, her dakika test edileceğimiz uzaya doğru gitmek üzereyiz.
Quand il faut y aller. Bon sang.
Burada hiç enerji yok, kahretsin.