Translate.vc / Français → Turc / Émail
Émail traduction Turc
1,013 traduction parallèle
Plongez la bassine avec les pinces dans la solution d'émail.
Şimdi de çanağı maşayla tutup... emaye çözeltisine daldırın.
J'apprendrai tout ce qu'il faut savoir sur l'émail.
Emaye eşya üretimi hakkında her şeyi... - öğreneceğime söz veriyorum.
Examine la couleur de l'émail, le sens de la proportion, la vie...
Cilasının rengine bir bak ; ... orantı mefhumuna ;
D'après les stries de l'émail, par un vulgaire objet en métal.
Diş minesindeki çiziğe bakılırsa, kaba bir metal aletle yapılmış.
Wendel a remis un peu d'émail sur la baignoire.
Wendell küvetteki kırığın üstünü emayeyle kapladı.
Laura, le dentiste t'a parlé de l'émail de tes dents?
Laura, dişçin diş minenin durumundan bahsetti mi?
Il y a une marque prononcée sur l'émail de chacune d'elles.
Ben çekildiklerini düşünüyorum. Her bir diş minesinde belirgin çentikler var.
C'est un "émail-diamant".
Bu emaye.
Un "émail diamant"?
Emaye mi?
Les affiches publicitaires "émail-diamant"
Bunlara emaye afiş denir.
On le sait à cause du manque d'émail sur ses dents.
Bunu dişindeki mine eksikliğinden anladık.
Il y a une érosion de l'émail sur les incisives.
Ayrıca üst ve alt dişlerinde mine aşınması var.
Les vernisseurs veulent que leur émail se répande correctement.
Camcılar, camlarının düzgünce ayrılmasını isterler.
L'émail de ses dents était usé jusqu'à la 2e couche.
Tırnaklarını yiyormuş ve dişlerin üstündeki mine ikinci seviyeye kadar inmiş. - 16 yaş stres vakası.
Monsieur, j'ai 10 permis de travail... pour la Deutsch Email Fabrik... signés par monsieur Bankier.
Efendim, burada Bay Bankier ve tarafımdan imzalanmış... Deutsche Emailwarenfabrik için on çalışma izni var.
C'est un grand plaisir pour moi de vous annoncer... la mise en service... de la Deutsch Email Fabrik.
Askeri kullanım için özel olarak tasarlanmış ve yapılmış... emaye çanak çömlek fabrikası...
Une fabrique d'émail.
Emaye eşya fabrikası.
Voici les e-mails qu'il a envoyés à Lauren Mackalvey.
Bu yazıları Lauren Mackalvey'e email ile o yollamış.
Je vais créer une adresse email.
Bir E-mail adresi oluşturacağım.
Je ne peux pas envoyer d'email sans qu'il le sache, ni téléphoner, car tout est enregistré.
Onun haberi olmadan E-mail gönderebilmemin imkanı yok. Telefonu kullanamam çünkü her şey kaydediliyor.
Jerry a envoyé des mails, Anna fait des affichettes.
Jerry diğer katlara email yolladı, Anna da broşür hazırlıyor.
Fax, email, Internet...
Faks, e-mail, internet.
Ouais. Il avait l'air d'être un type bien, je veux dire par email.
E-postalarında ve genelde nazik birine benziyordu.
Par email?
E-mail mi demek istedin?
- Il suffit de l'adresse email?
Sadece e-posta adresinden biri hakkında istediğin her şeyi öğrenebiliyor musun?
Il a des fichiers textes, un journal, une adresse email, des horaires de cours pour une dizaine de gamines.
Düzinelerce kızın her biri için. "Günlük", "Özel e-postalar", "Okul Günleri", "Sevdikleri", "Sevmedikleri" gibi metin dosyaları var.
J'enverrai un e-mail d'indignation au doyen.
Dekana çok kızgın bir email yazacağım.
et il m'a renvoyé un courriel qui était juste un tas de mots avec GNU dedans.
bir email gönderdi o da bu basitçe bir kelime grubunun kısaltılması gibi GNU kelimesini barındıran kelimeler.
Il faut que tu me dises d'où vient ce message.
Bana, bana bu email'in tam olarak nereden yollandığını söylemen lazım.
Fais tes trucs de petit génie et retrouve l'origine de ce message.
Doğal olarak, senin pc inekliğine ihtiyacım var ve bu email in tam olarak nereden geldiğine.
J'ai montré ces messages à Derek. Il a utilisé son génie pour découvrir que ces messages avaient été envoyés du Nouveau-Mexique.
Onun için, bana gönderdiği emailleri aldım ve Derek'e gittim, tamam mı, ve email'leri deşifre etmek için inekliğini kullandı onlar, tam buradan, New Mexico dan gönderilmiş.
Il m'a laissée me servir de son serveur. Oh, mon Dieu, regarde.
Birkaç kez email hesabına girmeme izin vermişti.
Il te faut une approche sûre en cas de refus. Envoie-lui un email.
Tamam, seni reddetme ihtimaline karşı güvenli yaklaşmalısın.
Pas d'email.
Onu arama, e-mail gönderme.
Ce soir-là, j'essayai de rédiger mon premier email, un message plein d'esprit, tout en étant sexy, à Aidan.
O gece ilk e-mail'imi yazmaya çalıştım. Aidan'a hoş, seksi ve duygusal bir not.
- T'as pas répondu à mon email?
- Alo? - Neden e-mailime cevap yazmadın?
Je te demandais si tu avais reçu mon email.
- Merhaba. E-mailimi aldın mı diye soruyordum.
J'ai reçu un email de Miranda et un de bienvenue sur AOL.
Ben toplam iki e-mail aldım. Biri Miranda'dan diğeri de, "sisteme hoş geldin" mailiydi.
T'as eu mon email pour notre sortie en double?
Miranda, sana gönderdiğim buluşma mailini aldın mı?
Miranda ne répondait pas. Je lui laissai un message et m'apprêtais à lui envoyer un email désespéré.
Miranda telefonunu açmadı, ben de umutsuz bir mesaj bıraktım ve sonra ona umutsuz bir e-mail yazmaya başladım.
Envoie-lui un email.
- Carrie, sakin ol. E-mail gönder.
Je te l'envois par email.
Birden aklıma bir beste geldi, onu e-mail ile gönderiyorum sana.
Je vais essayer d'envoyer un mail. Allez bande d'enfoirés.
Birine email atalım.
- T'as pas reçu l'email?
- E-mail'i almadın mı?
- Quel email?
- Ne e-mail'i?
Et puis j'ai reçu cet email.
Sonra o mesajı aldım.
Je viens juste de recevoir un email de Mai.
Demin ondan mesaj aldım.
Avec la photo de l'email et les données pour seuls indices, nous sommes entrés dans les bois.
Ve cep telefonumuzdaki tek kanıtla ormana gittik.
Elle s'est servie de sa vieille adresse email... pour t'attirer ici, toi et ton ami.
Eski elektronik posta adresini kullanarak seni ve onu buraya çekmeye çalıştı.
Pour l'instant c'est tout. Milo décode le message.
Şimdilik bu kadar, ama Milo şu an email'ı kırıyor.
C'est un email!
Bu bir e-mail..