Translate.vc / Français → Turc / Émmène
Émmène traduction Turc
12,130 traduction parallèle
A qui appartient cet enfant ici? Aaah! Emmène le au bureau.
- Ofise götürelim.
Emmène les en sécurité.
Onları güvenli bir yere götürün!
Je t'appelles après m'être occupé de la fuite et je l'emmène ensuite à une nouvelle planque.
Köstebeği hallettikten sonra ararım. Sonra onu yeni güvenli eve getirirsin.
- avec un signe dollar dessus. - Emmène le.
Sadece adamı getir.
Alors je suppose qu'il n'y a aucune fuite à la CIA. Mon équipe a créer une diversion pour que Slater m'emmène à toi, afin que tu me mènes ici. Non.
Sanırım CIA'de köstebek yok.
- Je l'emmène au bloc - J... Compris.
En ufak bir terslikte hemen ameliyata alacağım.
Cam rentre du travail à midi et l'emmène direct au parc à chiens.
Cam öğle arasında işten gelip köpek parkına götürüyor onu.
Il faut que j'emmène les enfants à l'école.
Pekâlâ Peter. Çocukları okula götürmeliyim.
Ça nous emmène à mi-chemin du Manoir des Fredericks.
Bizi Fredericks Malikanesi'ne çıkarır.
Qui t'emmène toujours plus haut
# Seni yükseğe taşıyor #
J'emmène Ethan à l'école.
Ethan'ı okula bırakacağım.
Bébé, tu veux que j'emmène un film ou quoi que ce soit?
Bir tanem, gelirken film falan getirmemi ister misin?
Emmène-moi. Conduis-moi là où ça a commencé.
Olayların başladığı yere götür beni.
Tu veux que je t'emmène boire une biere?
Benimle dışarı çıkmak ister misin, sana bira söylerim.
Espérons qu'il emmène la tête d'affiche.
Umarım işe yarar bir konuşma yapar ve onları indirir.
Elle devient trop chaude. Emmène la dehors.
Çok terlemeye başladı.
Je t'emmène voir Rosalee, mais je ne sais pas si elle aidera.
Seni Rosalee'ye götüreceğim. Ama yardım eder mi bilmiyorum.
Je n'emmène pas ça à la presse.
Basına bunu vermeyeceğim kesin.
Maintenant, emmène ces ampoules à l'arrière et ne les casse pas.
Şimdi şu ampulleri arkaya götür ama sakın kırma.
Je t'y emmène.
Seni ben götürürüm.
Tu m'emmène à l'hôpital.
Beni hastaneye götüreceksin!
Monte. Je t'emmène.
Atla, ben bırakayım seni.
Vic, emmène Noah dehors.
Vic, Noah'ı dışarı alır mısın lütfen?
Qu'elle n'emmène rien.
Birşey almasın.
C'est ta fille qui nous emmène... là où tu as enterré le garçon.
Kızın bizi götürüyor. Çocuğu gömdüğünüz yere.
Je vous emmène dans un endroit fou avec un F majuscule.
Sizi çok eğlenceli bir yere götüreceğim.
Je vais t'aider à aller mieux, on t'emmène à la maison. J'y suis déjà. Tiens, Deeks.
Gülümsemelerde beni ara, sahib.
Celui qui emmène sa mère à l'église le dimanche.
Annesini Pazar günleri kiliseye götüren adam.
- L'équipe tactique va sur place. - Emmène Ryan avec toi.
- Operasyon ekibi hazırlanıyor.
Je t'emmène.
- Ben seni çıkartırım.
Obéis et emmène-nous loin d'ici.
İtaat et ve bizi uzaklara götür!
Ariel, emmène-nous à la porte menant au cœur de la Bibliothèque.
Ariel, bizi geçite götür. Kütüphane'nin kalbine.
J'emmène Stone à la salle de lecture.
Ben Stone'u alıp okuma odasına gideceğim.
Je t'emmène nulle part.
Seni hiçbir yere götürmem.
- Emmène-moi à l'hôpital. - Pourquoi?
- Beni hastaneye götürmen gerekiyor Brian!
J'emmène Yvonne en lieu sûr dans sa voiture.
Yvonne'yi arabasıyla güvenli bir yere bırakacağım.
On prend une corde, on l'attache autour de la statue, on l'attache à l'arrière de mon camion, et on l'emmène à la décharge la plus proche.
Benim kamyonetin arkasına halat takıp heykele bağlarız ve en yakın çöpe atarız.
Nous--nous essayons juste de nous en sortir dans ce monde, élève ta fille emmène là à son match de foot. - Oh
Bu dünyada tutunmaya çalışıp kızımızı yetiştirmek ve onu futbol maçlarına götürmek istiyoruz.
On l'emmène en chirurgie maintenant.
- Aman Tanrım! - Hemen ameliyata alacağız.
Ce fils de pute sera déjà mort si on ne l'emmène pas à l'hôpital.
Eğer hastaneye götürmezsek bu orospu çocuğu zaten ölecek.
L'adresse nous emmène au coin de White Oak et Juniper.
Adres White Oak ve Juniper'in tam kesiştiği yer.
Emmène le derrière ce mur et restez à terre ; restez à terres.
Onu duvarın arkasına götür ve yerde kalın, yerde kalın.
Écoute moi emmène-le au centre médicale de King et prends ça, au cas où.
Tamam, dinle. Onu King's Top Merkezi'ne götür ve her ihtimale karşı şunu al.
Car Jeremy emmène toujours ses potes à des clubs et des diners chers avec sa carte de l'entreprise pendant que je trime au bureau, et utilise ma carte pour de vraies affaires!
Çünkü Jeremy hep şirket kartıyla arkadaşlarını kulüplere götürüp pahalı yemekler ısmarlarken ben büroda köle gibi çalışıp kartımı gerçek işler için kullanıyorum!
Homer, emmène-moi aux toilettes.
Homer, beni lavaboya götür.
Toutes les choses bien qui arrivent dans nos vies, l'univers les emmène.
Evren, hayatlarımıza giren her güzel şeyi alır götürür.
Donc je t'emmène à la meilleure récolte de bonbons du quartier dans l'espace de tri de Springfield.
Bunun için seni üç Springfield bölgesindeki en iyi şaka mı şeker mi partisine götürüyorum.
On emmène Schwartz et Siegel au Palm à 20 h 30, puis au Crazy Girls.
Schwartz ve Siegel'ı 8 : 30'da Palm'a götürüyoruz oradan da Çılgın Kızlar'a.
J'emmène le ticket chez l'opticien.
Fişi göz kliniğine götürdüm.
Non, emmène-moi jusqu'au lit.
yatağa götür beni sadece.
Emmène ça... loin d'ici, et brûle-les.
- Şunları arkaya götür ve yak.