English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Én

Én traduction Turc

1,960,404 traduction parallèle
Maintenant, elle a un nouveau souvenir en rapport avec sœur Cathy Cesnik. "
Şimdi de Rahibe Cathy Cesnik hakkında bir şeyler hatırlıyor. "
C'était une réunion en trois temps.
Benim için üç seviyeli bir toplantıydı.
On s'est transformés en détectives.
- Seninle dedektif gibiydik.
- En fait...
- Evet, aslında...
Il a évincé la jeune fille qui est allée se confesser en pensant qu'on lui pardonnerait, car elle était bonne.
Ve iyi bir insan olduğum için affedileceğime inanıp oraya giden yanımı tekrar tekrar hırpalıyordu.
Elle avait promis de s'en occuper et je la retrouvais allongée par terre, morte.
Bununla ilgileneceğini söylemişti ve yerde ölü bir şekilde yatıyordu.
Elle en a vu des choses, cette épée.
Yani bu kılıç çok el değiştirmiş.
APPELS SUR L'ASSASSINAT DE LA RELIGIEUSE EN 1969
Çok belirsiz bir hikayeydi.
Il était très courtois, charmant, et il a nié en bloc.
Tabii ki çok nazik, çok etkileyiciydi ve her şeyi inkar etti.
En le renvoyant dans une église, le message était clair : cet homme ne représentait pas une menace, ce qui était évidemment le contraire de ce que pensait Jean.
Onu kiliseye geri aldıklarında onu tehdit olarak görmediklerini net bir şekilde söylemiş oldular, ki Jean bunun tam aksini düşünüyordu.
Ça s'est transformé en projet familial.
Ve ailemiz için bir proje oldu çünkü...
On a dû en envoyer... Mille?
- Bin adet falan yolladık mı?
En 1993, j'ai reçu une lettre anonyme.
1993'te, imzasız bir mektup aldım.
J'étais une vraie intello en troisième.
Dokuzuncu sınıfta inektim.
Je me rappelle une fois, en 1970, le soir de Halloween...
Ve 1970'in Cadılar Bayramı gecesinde bir olay olmuştu.
Mais j'ai fini par me marier et j'ai eu des enfants à 18 et 19 ans.
Ama en sonunda evlendim ve 18 ile 19 yaşımdayken çocuklarımı doğurdum.
Et ma vie est restée en suspens.
Ve bütün hayatımı askıya aldım.
En réponse à votre annonce...
İlanınıza yanıt olarak...
Plusieurs femmes ont raconté qu'il amenait des gens dans son bureau pour pratiquer des actes sexuels et violer les filles sur ordre de Maskell, ou avec sa permission et en sa présence.
Ve birkaç kişiden öğrendik ki odaya başkaları da getirilmiş. Kızlara tecavüz edip cinsel tacizde bulunmuşlar, Maskell'ın emriyle, hiç olmazsa onun izni ve gözetimi altında.
On a appris qu'un jour, en 1990, quand Maskell était à Sainte-Croix, il y a eu un évènement étrange.
Duyduğumuz hikayeye göre, 1990'da, Maskell, Holy Cross'tayken, çok garip bir olay olmuş.
Et en août 1994, quand Madame X a témoigné, M. Storey a fait une déclaration confidentielle à un inspecteur.
Ve Ağustos 1994'te, gizli tanık ortaya çıktığında Bay Storey gayriresmi olarak bir dedektife gitmiş.
On l'a surnommé "Gorge Profonde" en référence au scandale de Watergate.
Ona Derin Gırtlak dedik, Watergate skandalının muhbiri gibi.
"Je ne sais pas tout ce qu'il y a en-dessous, mais je sais où c'est enterré."
"Orada ne var, bilmiyorum ama gömüldüğü yeri biliyorum."
Gorge Profonde nous a mises en garde.
Derin Gırtlak güvenliğimiz için dikkatli olmamızı söyledi.
Qu'il ne voulait pas se mettre, lui, mais surtout sa famille, en danger, si on utilisait son nom ou en nous donnant une information qui pourrait lui valoir des ennuis.
Adını kullanıp veya başımızı belaya sokacak bilgiler verip kendisini, daha da önemlisi ailesini tehlikeye atmak istemedi.
"C'est dangereux de trop fouiller, votre famille pourrait en payer le prix."
"Bu işe çok bulaşırsan senin için kötü olabilir ve bedelini ailen ödeyebilir."
Je voulais qu'il croupisse en prison pour ses crimes.
Yaptığı şeyler yüzünden hapiste yatmasını istedim.
En 1994, je suis devenue Madame Y dans l'affaire Mme X / Mme Y contre Maskell.
1994'te gizli tanıkların Maskell'a açtığı davada ikinci gizli tanıktım.
Elles voulaient confirmer les rumeurs tout en gardant l'anonymat.
Suçlamalar doğru ama isimlerimizin kullanılmasını istemiyoruz, dediler.
- Oui. En fait...
- Doğrudan.
Il fallait se concentrer sur les plus exploitables.
En iyi vakaları seçecektik.
Une centaine de femmes est venue vous trouver en 1994 pour déclarer avoir été au courant ou victimes d'abus sexuels.
"1994'te yüz kadın şikayetçi oldu" dediniz. Ya cinsel tacizden haberleri varmış ya da tacize uğramışlar.
En août 1994, Beverly Wallace et moi... sommes allés à l'église.
1994 Ağustos'unda Beverly Wallace'la kiliseye gittik.
Je crois que c'était en 1982.
Sanırım 1982'deydi.
Il suivait ce programme en tant qu'étudiant.
O programa öğrenci olarak katılmıştı.
J'étais censée lui rendre visite et il a repoussé en disant qu'il était occupé dans un cimetière.
Onu belirli bir saatte ziyaret edecektim ve bana bir mezarlıkta meşgul olduğunu söyledi, kazı yapıyormuş.
Ils étaient en train de creuser au fond du cimetière.
Mezarlığın arkasındaki bir bölgeyi kazıyorlardı.
Ils étaient en contrebas en train d'entasser des sacs poubelles remplis de papiers dans un fourgon.
Çöp torbalarına doldurulmuş kayıtları bir minibüse yüklüyorlardı.
LA POLICE DÉTERRE LES ARCHIVES " Les documents exhumés hier avaient été enterrés en 1990 sur ordre du père Maskell.
" Dün kazılıp çıkarılan evraklar, 1990'da, Rahip Maskell'ın emriyle mezarlığa gömülmüşler.
Et il y avait des dossiers consacrés à des filles en particulier, des profils.
Ve oradaki kayıtlardan birinde bir kızın profili çıkarılmıştı.
Peut-être. Je ne m'en rappelle pas.
Belki bulmuşuzdur ama bunu hatırlamıyorum.
En 1990, je dirigeais l'unité des crimes sexuels.
HUKUK FAKÜLTESİ 1990'da Cinsel Suç Bürosu'nun başkanıydım.
Je n'en sais rien.
Bilemiyorum.
Alors... peut-être qu'au fin fond de mon esprit, oui.
Yani, belki de aklımın en derin köşelerinde, evet.
Un inspecteur de police anonyme, spécialisé dans les abus sexuels, surnommé "Gorge Profonde", affirme que le bureau du procureur favorisait l'Église en étouffant ces plaintes.
Derin Gırtlak lakaplı, gayriresmi bilgi veren bir cinsel suç dedektifi var. Bu davalarda eyalet başsavcılığının kilisenin çıkarlarını koruduğunu savunuyor.
En tant que femme, la participation du Dr Richter m'a révoltée.
Herhalde ona güveniyordu. " Bir kadın olarak, Dr. Richter'ın dâhil olmasını korkunç bulmuştum.
Il a déclaré, en gloussant, qu'en tant que prêtre, c'était sa seule occasion de voir une femme dans cette position.
Bu onun fırsatıydı " dedi Dr. Richter. İfadesi sırasında gülerek rahibin bir kadını bu pozisyonda görebilmesi için tek fırsatının bu olduğunu söylemiş.
Ce commentaire m'a mise en rage.
Fırsattan kastının kadınlara ilgi göstermek olduğunu söyledi. Bu yorum tepemin tasını attırmıştı.
J'ai d'abord eu vent de ces poursuites par la presse qui en avait un peu parlé, mais j'ignorais les détails.
Başta sadece dava hakkında birkaç haber çıktığını biliyordum, detayları bilmiyordum.
Nous avons engagé les poursuites en tant que Madame X et Madame Y, moi.
Birinci gizli tanığın yanında ikinci gizli tanık oldum ve dava açtık.
Elles étaient tournées en ridicule. On ne les croyait pas.
Onlarla alay ediliyordu, kimse onlara inanmıyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]