Translate.vc / Français → Turc / Énfant
Énfant traduction Turc
45,413 traduction parallèle
Mes parents sont morts quand j'étais enfant.
Ben sadece bir çocukken ailem öldü.
J'allais à son camp étant enfant.
Evet, çocukken kampına gittim.
Part de la loterie d'être un enfant défavorisé.
İmkânları az bir çocuk olmanın getirdiği piyango.
Je veux que notre enfant voit combien j'aime ce que je fais.
Çocuğumuzun, işimi ne kadar sevdiğimi görsün istiyorum.
Je veux que notre enfant soit fier, de nous deux.
Çocuğumuzun, ikimizden de gurur duymasını istiyorum.
Un enfant peut l'utiliser. Faux.
- Bir çocuk bile kullanabilir onu.
Tu as juste mentionner notre enfant avec "ça".
Az önce çocuğumuzu "o" diye niteledin.
C'est "es-tu prête à avoir un autre enfant?"
Soru "yeni bir bebeğe hazır mısın?".
Que si je me relâche un moment, je vais me souvenir que je suis un enfant non-désiré.
Bir an gaflete düşsem, hemen istenmeyen kişi olduğumu hatırlardım.
À l'instant où je t'ai vu, j'ai su que tu étais mon enfant.
Seni gördüğüm an, bizim oğlumuz olacağını anladım.
C'est juste un enfant qui aime sa maman.
O sadece annesini seven bir çocuk.
Un enfant perdu.
Kayıp çocuk.
Ce n'est pas juste un enfant disparu.
Sadece kayıp bir çocuk değil.
Le problème c'est que ça peut aboutir à un enfant noyé.
Sorun şu ki sonucu boğulmuş bir çocuk olabilir.
Sauf que maintenant nous avons un enfant perdu dans la ville, et nous n'avons aucune idée d'où il peut être.
Şehirde bir kayıp çocuğumuzun olması ve nerede olduğunu bilmememiz dışında.
Vu que chaque enfant atteint d'autisme est différent, l'experte pour Daniel, c'est sa mère.
- Her otizmli çocuk birbirinden farklı olduğundan Daniel konusunda uzman olan annesi.
Les gares sont dangereuses pour n'importe quel enfant,
Tren istasyonları bırakın bilgiyi süzmede zorluk yaşayan bir otizmli çocuğu...
Quand vous avez un enfant, vous êtes stressé et inquiète tout le temps.
Çocukların olduğunda, hep endişeli ve gerin oluyorsun.
Il resterait mon enfant.
Hala benim çocuğum olurdu.
Il est le seul enfant à l'école qui fait des efforts avec mon fils.
Okulda, oğlum için çaba sarf eden tek çocuk o.
Vous avez un enfant merveilleux qui ne juge pas les autres qui est différent.
İnsanları farklı olduğu için yargılamayan harika bir oğlun var.
Tu dois saisir l'enfant de derrière, sous les épaules pour la distribution du poids.
- Eşit ağırlık dağılımı için çocuğu sırtından... -... omuzlarının altından tut.
C'est votre premier enfant?
- Ilk bebeginiz mi? - Evet.
Mais lui, c'est mon mari, et on attend un enfant.
Ama bu adam benim kocam ve bir çocugumuz olacak.
On pourrait adopter un enfant.
Bir çocuk evlat edinebiliriz.
Si tu adoptais un enfant, que tu m'appelais et disais :
Sen bir çocuk evlat edinsen de beni çagirip
Un enfant à leur âge.
O yasta çocuklari olmasi inanilmaz.
- Magnifique enfant.
- Ne güzel bebek. Tamam.
Ce n'est pas un enfant de chœur.
Örnek biri değil.
Notre suspect n'est pas un adulte, c'est un enfant.
Şüpheli yetişkin değil, çocuk.
Et vous le haïssez pour ça, pour avoir volé votre enfant.
Ve bunun için ondan nefret ediyorsun, çocuğunu çaldığı için.
L'enfant...
Çocuk...
Si tu veux à nouveau tenir ton enfant dans tes bras, nous devons nous faire confiance.
Eğer çocuğunu tekrar kollarında tutmak istiyorsan, birbirimize güvenmeliyiz.
Que sont les souvenirs d'un petit enfant?
Küçük bir çocuğun anısı nedir ki?
Trouvez cette enfant.
Çocuğu bulun.
Tu m'as confié tout ce qui comptait pour toi... ta liberté, ta vie, une enfant.
Bana değer verdiğin herşeyi emanet ettin- - özgürlüğün, hayatın, bir çocuk.
Miles McGrath était un enfant prodige.
Miles McGrath bir çocuk dahiydi.
Marié, pas d'enfant...
Evli, çocuğu yok.
L'enfant peut prendre Soin de lui-même.
Çocuk kendi başının çaresine bakabilir.
Et je ne peux pas te laisser emmener notre enfant loin de moi.
Çocuğumuzu benden uzaklaştırmana izin veremem.
Appelle-moi comme tu veux mais il s'agit d'amour... mon amour pour notre enfant et toi.
Nasıl istiyorsan öyle seslen ama hepsini sana ve çocuğumuza olan sevgimden yapıyorum.
Et la prochaine fois, je courrai si vite et si loin que tu ne poseras jamais tes yeux sur cet enfant.
Ama bir dahaki sefere o kadar hızlı koşacağım o kadar uzağa gideceğim ki bu çocuğu göremeyeceksin bile.
On n'a pas d'enfant, et je refuse de prendre des cours de cuisine. Peut-être qu'on devrait aller à un concert de Norah Jones, rester dehors et sembler perdus. Je ne sais pas.
Bir çocuğumuz yok ve yemek pişirme dersleri almayı reddediyorum.
Quand un enfant travaille bien, mais que ses notes ne le reflètent pas, souvent, il n'est pas motivé à l'école.
Bu gibi testlerde iyi olup, okul notlarının bu durumu yansıtmaması, genelde, çocuğun kendisini okula tam olarak vermemesindendir.
Je... aucun enfant ne devrait porter une mallette.
Bence hiç bir çocuk evrak çantası taşımamalı.
Et je n'oublierai jamais son regard quand j'ai remis son enfant dans ses bras.
Ve çocuğunu kollarına teslim ettiğim zaman, kadının yüzündeki ifadeyi hiç unutmayacağım.
Je peux comprendre si tu veux porter plainte pour abandon d'enfant.
Eğer suç duyurusunda bulunacaksan, bunu anlayabilirim.
Un enfant, même s'il n'est pas mon fils, est comme mon fils.
Bir çocuk, oğlum olmasa bile, oğlum gibidir.
Avec un peu de chance, elle est toujours vivante quelque part avec son mari et son enfant.
Umarım hâlâ kocası ve çocuğuyla hayattadır.
Quand une famille blanche a un enfant noir et qu'ils ne présentent pas à nous, on a tendance à le remarquer.
Beyaz bir aile siyah bir çocuk evlat edinip, bizden biriyle tanışmadığında, bunu farkedebiliyoruz.
Nous avons un enfant qui cherche ses parents.
Ailesini kaybeden bir çocuk bulunmuştur.