Translate.vc / Français → Turc / Ôta
Ôta traduction Turc
163 traduction parallèle
Et quand elle ôta les feuilles de manguier de ses yeux... Elle le vit enfin.
Gözlerini kapatan mango yapraklarını kaldırdığı zaman... damadın yüzünü gördü.
Une fois dehors, il ôta son pardessus et me le posa sur les épaules. Alors, je le regardai...
Otelden ayrıldığımızda, paltosunu çıkarıp omuzlarıma koydu sonra ona baktım.
( Narrateur ) : Ce qui fut fait. Entraîné par sa joie, Jules ôta vite les siens.
- Jules neşe içinde hemen ayaklarını çekti.
elle les ôta avec simplicité avant de venir, nue, rejoindre Claude.
Onları çıkardı ve Claude'un yanına çıplak olarak geldi.
Le premier soir, clarisse ôta sa longue chemise de nuit et m'encouragea à ôter Ia mienne.
Yataktayken, soyundu ve benim de soyunmam gerektiğini söyledi.
D'abord il ôta la coiffe qu'elle portait sur la tête, puis, pour prendre les perles qu'elle portait autour du cou, il mit sa main sous sa nuque et lui souleva la tête.
Önce cesedin kafasındaki baş süsünü çıkardı ve sonra da cesedin boynuna takılmış incileri aldı. Kendi elini, kadının boynunun altına koydu ve kafasını kaldırdı.
La princesse ôta son négligé, dévoilant de douces cuisses blanches.
Prenses geceliğini sıyırdı, bembeyaz baldırları ortaya çıktı.
Tout en parlant, Jo ôta son bonnet.
O konuştukça, Jo onun bonesini çıkardı.
"Ondulant de désir," "Adrienne ôta sa cape rouge..."
Arzuyla dalgalanırken Adrienne çıkardı o kırmızı...
Isildur l'ôta de la main de Sauron.
İsildur'un, Sauron'un elinden aldığı yüzük!
L'épée qui ôta l'Anneau de la main de Sauron.
Sauron'un elinden yüzüğü kesip alan kılıç.
Syd ôta simplement sa guitare, la posa et sortit calmement et posément de la scène.
Dave'le ben... Syd gitarını çıkarttı yere bıraktı.
Jojakim ôta ses vêtements de prisonnier, et il prit ses repas avec le roi le reste de sa vie.
Ve Jehoiachin hapishane kıyafetlerini çıkarttı, ve ömrünün sonuna kadar yemeğini kralla birlikte yedi.
Le Palais impérial, autrefois appelé le château Chyoda, a été construit il y a quelque 500 ans par le Seigneur Dokan Ota.
İmparatorluk Sarayı, eski adıyla Chiyoda Kalesi İmparator Dokan Ota tarafından yaklaşık 500 yıl önce inşa ettirilmiştir.
J'adore cette odeur.
Bu ota bayılıyorum.
C'est bon pour la terre, Docteur.
Hem ota hem de doktora yarar.
Je suis la fille du chef du village d'Ota.
Ben Ota Köyü şefinin kızıyım.
Jinbei m'avait demandé de tuer le chef du village Ota.
Çünkü Jinbei benden Ota köyünün şefini öldürmemi istedi.
Rentrez chez vous à Ota.
Lütfen Ota'ya, evine git.
Je dois envoyer quelqu'un à Ota, mais je ne veux pas que Jinbei et ses hommes le sachent, et je veux éviter les contrôles et le poste de garde.
Ota Köyü'ne götürmeni istediğim biri var. Ama Jinbei ve adamlarının bundan haberi olmamalı. Kontrol noktalarına ve bekçilere dikkat edin.
Un peu de marijuana, alors?
Peki, biraz ota ne dersiniz?
Musique IFUKUBE Akira
Saitou Shozo - Art Direction : Ota Seiichi
Décor OTA Seiichi
Editor : Hayashi Yoshiharu - Fight Choreography :
J'ai besoin d'un peu d'herbe.
Benim ota ihtiyacım var.
Et si on fumait ce joint?
- Şu ota ne dersin?
Moi, j'ai pas besoin de cette merde.
Benim bu ota ihtiyacım yok.
Il faut des années pour former un Psi classé P5 et la moitié de ceux qui essaient, grillent ou finissent en légumes.
P5 seviyesine gelmek için yıllar süren eğitim gerekir. Deneyenlerin yarısının ya beyni haşlanır ya da ota dönerler.
- Allez à la base américaine à Yok ota.
- Yokota'daki Amerikan üssüne gidin.
Elle se dirigea vers la chaise et ota ses vetements jusqu'a ce qu'elle s'offre nue au regard de Gyges.
Sandalyeye gitti. Teker teker elbiselerini çıkarttı. Ta ki Gyges'in önünde çırılçıplak kalıncaya dek.
Je suis pas accro aux joints.
Hayır adamım.Ota takılmıyorum.
Une faveur?
- Sanırım ota ihtiyacım var
Il se fâche de tout, lui.
- O ota boka kızar zaten.
ils le font.
Gerekirse sinir uçlarınızı yakıp sizi ota çevirirler.
Vous connaissez le Japonais Ota?
Japon markası Ota'yı duydunuz mu hiç?
On connaît pas ce Ota et tu en parles à tout le monde.
Bu Ota'nın ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz bile.
II demande cher. Mais sa marque est connue.
Bu Ota, ucuz da değildir.
Les produits d'Ota aussi, j'imagine. Je vais voir ça.
Belki, Ota'yı taklit eden birileri de vardır.
J'ai trouvé un certain "Ato"
Ota'nın, yerel bir taklidini buldum.
qui fait des contrefaçons d'Ota.
İsmi de "Ato". Yeterince yakın değil mi?
NJ... invite M. Ota à dîner ce soir et dis-lui qu'on est très intéressés.
NJ. Bay Ota'yı, akşam yemeğe çıkar. Anlaşma konusunda hevesli olduğumuzu söyle.
Ce n'est pas plutôt Ota?
Ota değil mi? Ben söylemedim.
Non, c'est la société Ato qui fait des contrefaçons d'Ota.
Hayır, Ato Ota'nın taklidi.
C'est simple, M. Huang sait tout de M. Ota.
Patron Huang, Ota hakkında herşeyi biliyor.
Et vous avez signé avec M. Ota, alors il veut être de la partie.
Anlaşmayı imzaladı, parayı da sorun etmiyor.
NJ est un vieil ami de M. Ota...
NJ, Ota-san'ın çok eski arkadaşıdır.
Tu vas filer à Tokyo et signer sans condition avec Ota.
Patron Huang! Derhal Tokyo'ya uçup, Oto'yla anlaşma imzalamalısın.
Alors il connaît bien les produits de Ota.
Ota'nın personelini de iyi bilir.
Du calme! M. Ota dit que...
Sakin ol, Bay Ota'yla konuştum..
Et on n'a jamais rien promis à Ota.
Ota'ya hiçbirşey için söz vermedik. Sen..
M. Ota est quelqu'un de bien!
Bay Ota iyi bir insan. Nerede bizim itibarımız!
Regarde ce petit sac d'herbe, putain!
Şu ota bak be!