Translate.vc / Portugais → Turc / Anda
Anda traduction Turc
129,143 traduction parallèle
Vou supor que a vossa atual escolha de alojamento é um reflexo de frugalidade e não de necessidade.
Tahminime göre şu anda kaldığınız yer bir gereklilikten ziyade tutumlu davranma amaçlı.
Anda, vai.
Hadi çık.
- Jonah, anda.
- Jonah, hadi.
Quem é o elo fraco que fala demais, anda com mulheres da vida e bebe demais com sacanas?
Beş para etmez karılarla oynaşıp beş para etmez erkeklerle içmeye giden ve çenesi düşük olan zayıf halka kim?
Provavelmente está também morto, mas gosto de pensar que escapou, que está a salvo.
Büyük ihtimalle onun da öldüğünü biliyorum ama başardığını ve şu anda bir yerlerde güvende olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor.
Anda, meu doce.
Gel bakalım fıstık.
Anda.
Hadi.
Então? A Sam Brandt anda à caça de um furo.
Sokak muhabiri Sam Brandt avdan eli dolu döndü.
Então quiseste partilhar?
- Bir anda paylaşma isteği mi doğdu? Palavra.
Watley, ele anda a evitar-me mas está quase a ceder.
Watley'i. Şimdiye dek benden kaçınıyordu ama yolun sonuna geldik.
Veja por onda anda!
Dikkat etsene!
Mas... Agora, Mãe, a verdade é que preciso de dinheiro.
Ama anne, açıkçası şu anda paraya ihtiyacım var.
Estava na banheira de manhã e pus a cabeça dentro de água ao mesmo tempo que derrubei a escova com o pé.
Bu sabah banyodaydım ve ayağımla saç fırçamı devirmemle aynı anda başımı suya daldırdım.
- Sim. Mas neste momento estou a trabalhar.
Evet ama şu anda çalışıyorum.
Agora preocupas-te com os prémios?
– Bir anda ödülleri umursar mı oldun?
Preocupo-me com a ciência, viver e respirar no presente, não sufocar no passado.
Şu anda yaşayan ve nefes alan bilimi umursuyorum geçmişte boğulanı değil.
Como pôde o meu filho esperto e lindo transformar-se num monstro tão subitamente?
Benim parlak, güzel oğlum nasıl oldu da bir anda canavara dönüştü?
Agora, quero que imagines, quando o comboio passa, dois relâmpagos que caem atrás do carril, ao mesmo tempo, separados por cem metros.
Şimdi tren geçip giderken rayların ilerisinde 100 metre arayla aynı anda düşen iki yıldırım hayal et.
Foi aterrador, no início, mas, subitamente, foi como se...
Başta dehşet vericiydi. Ama sonra bir anda tıpkı hiç...
Não é difícil passar de génio a alvo de chacota.
Dâhiyken bir anda alay konusu olmak var.
Anda cá.
Gel.
Ouvi dizer que anda à procura de Deus, Pregador.
Duyduğuma göre Tanrı'yı arıyormuşsun vaiz.
Anda a tramar algo, e não é salvar o planeta.
Birşeyler yapıyorsun ve bu gezegeni kurtarmayacak.
Há duas semanas, ela simplesmente parou.
İki hafta önce, bir anda durdu.
Porque tens tanta pressa de regressar a um país a cuja cidadania renunciaste?
Vatandaşlığından çıktığın bir ülkeye geri dönmek için neden bir anda böyle acele eder oldun?
Ainda é difícil avaliar a gravidade das lesões.
Şu anda hasarın boyutunu belirlemek zor.
Anda!
Haydi!
Anda.
Haydi.
Vais entrar em combustão espontânea se não chefiares algo em breve?
Yakında söz hakkı sana geçmezse bir anda alev alıp yok olur musun acaba?
Acho que preciso desse tipo de férias.
Şu anda tam da öyle bir tatile ihtiyacım var.
O que achas que ela está a fazer agora?
Sence şu anda ne yapıyordur?
É a vossa oportunidade de escapar à maluqueira que anda por aí.
Dışarıda dönen saçmalıktan kurtulmanız için bir şans bu.
- Mas agora tenho fome.
- Ama şu anda açım.
Anda.
Gel.
- Anda.
- Gel.
Naquele momento, ele percebeu que tinha de desaparecer.
O anda anlamış ki ortadan kaybolmalıymış.
Mas, neste momento, não é fácil. Porque estou na prisão, está bem?
Ama şu anda bu o kadar da kolay değil çünkü cezaevindeyim, tamam mı?
Estou muito sensível neste momento.
Şu anda çok hassasım.
Assim que ela se aproximou, doeu-me o dedo alvejado.
Vurulan parmağım o yaklaştığı anda acımaya başladı.
Anda.
Haydi, gidelim.
Quando finalmente lhe nasceram os dentes, apareceram todos ao mesmo tempo.
Sonunda tüm dişleri bir anda çıkmıştı.
- Agora, estou um pouco ocupada.
- Şu anda biraz meşgulüm.
Ela arrancou-me o dedo e agora anda a partir narizes?
Parmağımı parçaladı, şimdi de burun kırmaya başladı!
- De momento, não me lembro.
-... şu anda hatırlamıyorum. - Hatırlamıyor musun?
Anda, Watson.
Gel Watson.
Estão a acontecer agora!
Şu anda değişiyor hatta.
Estou a ver a minha filha algemada neste preciso momento!
Şu anda kızım kelepçeli olarak karşımda duruyor!
Anda enrolada com uma solitária sensual que nunca tínhamos visto.
Hiçbirimizin önceden görüp de tavlayamadığı seksi bir hatun buldu.
Pelo canto do olho, consigo ver que ele está bem morto.
Sana bakarken aynı anda göz ucuyla pek canlı görünmediğini görebiliyorum.
Anda, temos de tentar, certo?
Haydi. Denemeliyiz, değil mi?
Anda cá, querida.
- Buraya gel tatlım.