Translate.vc / Portugais → Turc / Barrel
Barrel traduction Turc
88 traduction parallèle
Vamos tocar o segundo movimento da Polca do Barril de Cerveja.
Beer Barrel Polka'nın ikinci kısmını çalacağız.
Barrel e Eddie, saiam daí.
Barrel ve Eddie, hemen çıkın.
- Barrel? - Fume dos seus.
- Kendininkini iç.
Aqui, em Luton, é uma luta a três entre Alan Jones, do Partido dos Sensatos, no meio, Tarquin Fim-Tim-Lim - Bim-Whim-Bim-Lim, Paragem de Autocarro-F'tang-F'tang - Olé-Barril de Biscoitos, dos Esquisitos, e Kevin Phillips-Bong, o candidato dos Ligeiramente Esquisitos.
Luton'da üç yönlü mücadele, Alan Jones Akıllı Parti, ortada Tarquin Fim-Tim-Lim - Bim-Whim-Bim-Lim Bus Stop-F'tang-F'tang - Olé-Biscuit Barrel, Salak Parti ve Kevin Phillips-Bong, Hafif Salak adayı.
Tarquin Fim-Tim-Lim - Bim-Whim-Bim-Lim Paragem de Autocarro-F'tang-F'tang - Olé-Barril de Biscoitos...
Tarquin Fim-Tim-Lim - Bim-Whim-Bim-Lim Bus Stop-F'tang-F'tang - Olé-Biscuit Barrel...
Param em tabernas maiorquinas, compram peixe e batatas, Red Barrel e calamares com vegetais.
Majorca barlarında balık-patates Watneys Red Barrel birası kalamar, iki parça sebze yerler.
- Ir em rebanho aos hotéis Miramare, bellevueses e bontinentais, com os seus pequenos quartos de luxo internacionais e as suas Watneys Red Barrel, as suas piscinas cheias de alemães gordos que fingem ser acrobatas e fazem pirâmides, assustam as crianças,
- Sürü gibi o sonu gelmez Miramar Bellvue, Continental otellerinin lüks odalarına götürülmek. Watneys Red Barrel biraları, yüzme havuzları şişko Alman işadamlarıyla dolu, kendilerini akrobat sanan piramitler yapan ve çocukları korkutan.
Uma vez por semana, há uma excursão às ruínas romanas, onde se pode comprar bebidas, gelado derretido e o raio da Watneys Red Barrel.
Haftada bir kere Roma harabelerine gezi vardır. Limonata, erimiş dondurma ve lanet olası Watneys Red Barrel birası alırsınız.
- "Até devem ter Watneys Red Barrel..."
- "Watneys Red Barrel bile satılıyor."
"oh, eles não o sabem fazer, pois não?" E parando em infindáveis bodegas de Maiorca vendendo peixe e batatas fritas e Watney's Red Barrel e calamares com dois vegetais.
FishChips, Watney's Red Barrel birası, kalamar ve iki çeşit sebze satılan barlarda dururlar.
Bontinentais com as suas modernas cabinas internacionais de luxo...
Uluslararası lüks modern odalarına. Havuzlar Red Barrel birası ve şişko Alman işadamları doludur.
... e piscinas cheias de Red Barrel e gordos homens de negócios alemães fazendo-se passar por acrobatas, formando pirâmides e crianças assustadas e...
Kendilerini akrobat sanıp piramit yaparlar. Çocukları korkuturlar, kuyruklara dalarlar.
-... e o maldito Watney's Red Barrel. - Cale-se! E uma noite levam-nos a um restaurante típico com cor...
Bir akşam yerli atmosfer ve renklerin olduğu bir lokantaya götürürler.
E passarmos 4 dias na pista do aeroporto de Luton, numa viagem de 5 dias, sem nada para comer a não ser sanduíches ressequidas.
Ve beş günlük paket turda Luton Havaalanı'nda geçirilen dört gün. British Airways tipi kuru sandviçlerden başka yiyecek bir şey yoktur. Watley's Red Barrel bile bulamazsın.
E nem conseguimos um copo de Watney's Red Barrel porque ainda estamos em Inglaterra com os malditos bares sempre fechados sempre que temos sede.
Çünkü İngiltere'desindir ve susadığın zaman bar kapanır. Çocuklar bağırıp kusar ve plastik kül tablalarını kırar.
Ele consegue executar o barrel roll, o loop-loop... e consegue trazê-lo para a aterragem perfeita.
Düğmeyi kontrol ediyor, dönüyor, dönüyor..... ve harika bir iniş için geliyor.
Depois vais a Crate Barrel para comprar uma faca um garfo, uma colher e um copo, já agora.
Sonra Crate Barrel'a gidip, bir bıçak bir çatal, bir kaşık ve gitmişken bir de bardak al.
Estava a pensar em todas as alturas em que lhe pedi conselhos sobre o Shakaar e o Bareil.
Ben sadece düşünüyordum her zaman Senden Shakaar ve Barrel hakkında tavsiye almak için geldim.
Dois à Direita, Separação 25 Cilindro Limpo.
Deuce sağ, Split 25 Barrel Clear. Bir dediğimde.
O meu Superman "seat-grab barrel roll"?
- Son numaramdan mı bahsediyorsun?
Minha amiga, lembra-te, a mulher dele fugiu com o Keith Barrel.
Arkadaşımı hatırlıyor musun? Eski karısı futbolcu Keith Barrel ile kaçmıştı hani?
Registado em Crate e Barrel, os pratos, toalhas de mesa, terrina para o sabão.
Crate and Barrel'a kaydolmuşsun Tabaklar, masa örtüleri, çorba kaseleri..
- O meu Superman "seat-grab barrel roll"?
- Son numaramdan mı bahsediyorsun?
Posso ir ao Crate Barrel.
Hemen CrateBarrel'a gidebilirim.
Fui à Crate Barrel e comprei outro trem.
CrateBarrel'a gittim ve kendime yeni bir takım aldım.
Rain Barrel.
Yağmur Kovası.
- Duplo o quê?
- "double-barrel" ne?
- Bypass cerebral duplo.
- "double-barrel" beyin bypassıdır.
Vamos ao Crate and Barrel.
Bak. Crate Barrel'a gideriz.
Deixa ver. 10 % de desconto no clube de vídeo, umas barrinhas de queijo, várias loções, uma garrafa de plástico de champanhe cheia de gomas, e um ursinho.
Bakalım, yüzde on indirimli Netflix üyeliği, Cracker Barrel Çedar peyniri, aromalı losyonlar, içi şeker dolu bir plastik şampanya şişesi ve ufak bir ayıcık.
Aquele tipo esteve 20 metros no tubo até cair.
Bu herif yuvarlanmadan önce 20 metre boyunca barrel * yaptı.
É um 327 de 4 cilindros.
Bu 3274 barrel.
Trabalhei no Cracker Barrel, em Alexandria.
Alexandria'daki Cracker Barrel'da çalışırdım.
Então, Cracker Barrel?
Demek Cracker Barrel?
Porque é que a Crate Barrel não te deixa registar para uma torradeira cheia de dinheiro?
Neden beyaz eşyacı ekmek kızartıcı karşılığında para vermiyor ki?
Foi por essa razão que fomos pela Crate Barrel.
O zaman bu Crate and Barrel'ı dolaşmaya gidebilmemiz için bir sebep.
Mas, oito das dez vezes que te vi o ano passado, só falavas em comprar um sofá na "Crate and Barrel" ou na "Pottery Farm".
Geçen yıl seni on görüşümün sekizinde konuşabildiğin tek konu kanepeyi "Crate and Barrel" den mi yoksa "Pottery Farm" dan mı alacağındı.
Crate and Barrel.
Kasa ve namlu. Hayır.
São da Crate e Barrel?
Crate Barrel'den falan mı?
- Não é da tua conta. Acabei de pagar o teu encontro com uma das peças da "Crate e Barrel" da Rebecca.
Evlat, biraz önce borcunu Rebecca'nın orijinal Crate Barrel marka vazosuyla ödedim.
Sabes, existe uma nova aplicação que diz como são os locais.
Cracker Barrel restoranlarının nerede olduğunu gösteren yeni bir uygulama var.
Sim, a tua mãe contou-me que conseguiste um emprego no Cracker Barrel.
Annen süpermarkette işe girdiğini söyledi.
algo da Crate Barrel, não sei.
Crate Barrel'dan bir şey alırız işte, ne bileyim.
Leva-me a Cracker Barrel todos os domingos de manhã.
Her pazar beni Cracker Barrel'e götürüyor.
Parou num bar.
- The Barrel adlı bir bara uğramış.
"Comportamento indecente no Cracker Barrel, na véspera de Natal."
"Uygunsuz davranış, Cracker Barrel, Noel akşamı."
Estou em Laketop e vou fazer uma vistoria dupla a Paradise.
Double Barrel'dan Cennet'e gitmek üzere Laketop'un üstünden geçiyorum.
Não é nada, é só algo da "Crate Barrel", a Agência cuidará disso.
Hayır, sorun değil. Crate Barrel'dan almıştım. Ajans onunla ilgilenecektir.
É dos homens. - Não pedi ao meu amante Derek para nos meter num voo para o Indiana para vir à casa de banho do Lobster Barrel e não confrontar o Aaron Demayo.
Pilot sevgilim Derek'i çağırırken Indiana'ya son dakika seferi ayarlayıp ıstakoz varilinden bozma tuvalete girip Aaron Demayo'yla yüzleşmemeyi planlamadım ben.
- Cale-se!
- Ve lanet Watley's Red Barrel.
Crate Barrel fica a cerca de quatro quarteirões nesta direcção.
Crate Barrel 4 sokak ilerde.