Translate.vc / Portugais → Turc / Belli
Belli traduction Turc
22,356 traduction parallèle
disponível apenas para algumas empresas.
Sadece belli başlı bazı ilaç tedarik eden şirketlerden edinilebiliyormuş.
Ontem exagerou.
Belli ki dün gece onu aşan işlere bulaştı.
Ocorreu-me que o nosso pudesse ter sido morto por um fã obcecado que quisesse recriar uma morte específica.
Bizim Korucu'muzu, belli bir ölümü canlandırmaya çalışan sapkın bir hayranın öldürülmüş olabileceğini düşündüm.
É óbvio que outro maluco arranjou um fato e decidiu continuar o trabalho do Mike Stratton.
Belli ki yeni bir deli kendine kostüm almış ve Mike Stratton'un bıraktığı yerden devam etmeye karar vermiş.
É um sinal com objectivo de bloquear parte do canal, como uma via reservada.
Sanki rezerve edilmiş bir yol gibi kanalın belli bir kısmının bloke edildiğini gösteriyor.
É este o local. Muito bem.
Burası mekan, belli.
Parece ter voltado a ser o rezingão que era.
Belli ki o eski enerjik hâllerine geri dönmüş.
Porque o George Melton ainda não tinha aparecido morto, porque nós não sabíamos das violações e do esperma e que o George foi ter com C.J. Pickens há 20 anos atrás... há 20 anos atrás!
Çünkü sisteme güvenmiyordu, ben de dâhil. Çünkü George Melton'ın ölüp ölmediği daha belli değildi. Çünkü daha tecavüz veya sperm hakkında bir şey bilmiyorduk.
Mataste um amigo meu para provares um ponto. Achas que isto é um jogo?
Amacını belli etmek için arkadaşımı öldürdün.
A Katia, o seu destino é certo. Mas o Nick, ele não está na minha lista.
Hayır, Katia'nın kaderi belli ama Nick benim listemde değil.
- Parece que está a funcionar. - Então, é o Jake!
- Belli ki işe yarıyor.
- É assim tão óbvia?
- O kadar belli oluyor mu?
- O que trago vestido não te diz nada?
- Kıyafetimden belli değil mi?
Deve ter sido por isso que vieram para cá.
Belli ki, bu yüzden buraya geliyorlardı.
- Ela vai ficar bem. - Ótimo. Tenho muito que fazer, por isso...
Bakıcının elinde bulunan saçın DNA'sı yarına kadar belli olmayacakmış.
- O Mo?
- Pardon. - Failin yöntemi belli mi?
Há provas de dois arrombamentos em casa do Henry e ele foi agredido.
Haneye tecavüz için iki kanıt. - Belli ki Henry'e saldırmışsın!
E agora, o que eu julgava ser o único tópico desagradável, mas obviamente estava errada, temos de substituir o Ryan.
Şimdi sanırım toplantıdaki en sevimsiz olduğunu düşündüğüm konu başlığına geçeceğiz. Ki belli ki yanılmışım. Ryan'ın yerine kimi alacağımız konusu.
Estás a insinuar que não tenho vida? Sim.
Belli bir yaşantımın olmadığını mı söylüyorsun?
Temos de descobrir o que ele planeia fazer com as armas.
Bu silahlarla ne yapmak istiyor bulmalıyız çünkü belli ki iyi bir şey değil.
O teu brinquedo de certeza foi útil.
Şu oyuncağın belli ki epey işe yarıyormuş.
Sim, isso explicaria a aberração.
Aberasyonun sebebi belli oldu.
Claramente dadas a eles por um pirata temporal ou assim.
Belli ki zaman korsanları ya da ona benzer bir şey vermiş.
Ajudados por algum aliado que viaja no Tempo, obviamente.
Belli ki zamanda yolculuk yapan birinden yardım almışlar.
Sim, obviamente, sabe isso.
- Evet, belli ki anladınız.
Um segredo que os alemães aparentemente conheciam, por isso a não ser que descobrimos onde a mantem enquanto ela fabrica a bomba deles...
- Belli ki Almanlar da biliyormuş. Yani bombayı üretirken onu nerede tuttuklarını bulamazsak...
Sim, não, consigo ver isso.
Tabi belli oluyor.
São demasiados, não consigo acompanhar quem é quem.
Çok fazlalar. Kimin ne olduğu belli bile değil.
Pelo sotaque vejo que estes rapazes são de Ma'an.
Bu çocuklar Ma'an'ın yerlilerinden. Aksanlarından belli oluyor.
Obviamente, foram enganados.
Şey, belli ki, onlar sahteymiş.
Certamente também não seria justo para comigo.
Belli ki benim için de.
Bolsas com certos códigos indicam sangue para pesquisa ou médico. Mas...
Yani torbalardaki belli barkodlar kanın araştırma ya da tıbbi amaçlı olduğunu belirliyor.
Então sabemos o que temos de fazer.
- O zaman ne yapmamız gerektiği belli.
Isto é a cozinha, obviamente.
Burası mutfak, belli zaten.
A tua mulher era, claramente, uma boa artista.
Karın belli ki iyi bir sanatçıymış.
Aparentemente.
Orası belli.
Mas ainda pensas nele, pelos vistos.
- Ama hâlâ düşündüğün belli.
Quando tu vais aos estudos da Bíblia, tu tens de falar e estar envolvida. Então, se eu não estiver com disposição, isso vai ser óbvio.
İncil çalışmasında konuşman ve kendini olaya vermen gerekiyor keyfim yerinde değilse belli olur.
Parece que isso teve o dedo da acusação.
Belli ki bu işte savcının parmağı var.
Claramente, os genes dela foram activados e se conseguir compreender a activação dela, poderei ser capaz de descobrir uma forma de evitar que os teus se activem.
Belli ki, düğmesi açık duruyor ve eğer o düğmeyi anlayabilirsem belki seninkinin de açılmasını önlemenin yolunu bulabilirim.
Claramente, não tem medo de usá-lo.
Belli ki, kullanmaktan çekinmiyor.
É evidente que queres investigar lá dentro, mas de certeza que viste os mesmos sensores de alarme que eu vi.
Belli ki içeride bir şeyleri kurcalamak istiyorsun ama eminim ki pencerelerdeki alarm sensorlarını sen de görmüşsündür.
Disse-lhe que não havia nenhum, mas é evidente que ele não acreditou.
Ona köstebek olmadığını söylemişsin. Ama belli ki sana inanmamış.
Têm todos cara de póquer.
Hiçbiri duygularını belli etmiyor.
Mas, se dispararmos sobre o navio sem saber onde está o segundo contratorpedeiro
Ama ikinci geminin konumunu bilmeden destroyera saldırırsak yerimizi belli ederiz.
É certo.
Belli ki.
Desculpem, mas é evidente!
Üzgünüm ama bu çok belli.
Em algum momento teria de iniciar as hostilidades.
Düşmanlığımı belli etmeliydim.
Mas com mais algumas bebidas, foram directas ao assunto.
Ama sonra biraz içince niyetlerini belli ettiler.
Não necessariamente.
Orası belli olmaz.
Ela está claramente louca.
Belli ki aklını yitirmiş!