Translate.vc / Portugais → Turc / Cadaver
Cadaver traduction Turc
4,224 traduction parallèle
Um cadáver na cave de um museu não é propriamente discreto.
Bir müzenin bodrumundaki ceset, pek de gizli saklı kalmaz.
Um cadáver ainda pode falar.
- Ölü bir beden hâlâ konuşabilir.
Um cadáver pode ser mortal.
Ölü bir beden, ölümcül olabilir.
O assassino tentou dissolver o cadáver em hidróxido de potássio.
Katili onun cesedini eritmek için potasyum hidroksit kullandı.
A TSA terá o refrigerante que bebi quando o extraírem do meu cadáver.
Soğuk, ölü elimden gözetlerlerken, Ulaşım Bakanlığı 340 gram sıvı alabilir.
Provavelmente o seu ADN estava no cadáver.
Herhalde DNA'sı cesedin üzerindeydi.
Direi ao director que só os tira do caso com minha demissão, ou sobre meu cadáver.
Müdüre, sizi davadan almak isterse ya istifamı kabul etmesini ya da cesedimi çiğnemesini söyleyeceğim.
Mas lembra-te, passei tempos nesse teu cadáver ambulante.
Ama senin bu yürüyen bedeninle geçirdiğim zamanları hatırlıyorum.
Porquê trazer um cadáver até um parque público para o enterrar?
Ve neden bir cesedi taşıyıp onu şehir parkına gömsün?
Os rapazes disseram que repararam em algo no braço do cadáver antes de os cobrir de anos de terapia futura.
Çocuklar yıllar sürecek terapi üstlerine bulaşmadan önce cesedin kolunda bir şey gördüklerinden bahsetti.
Deve haver um cadáver aqui.
İçeride bir ceset olabilir.
resultando em ferimentos sérios nos seus participantes ou aparentam involver tortura, morder, ou interferência sexual com um cadáver humano.
Sonuçta olayın içinde ciddi yaralanmalar, işkence izleri, ısırma veya bir insan cesediyle cinsel ilişki olmuş olabilir.
Não há cadáver.
Ceset yok.
A menos que tenhas ali um cadáver...
Elimizde bir ceset olmadıkça -
É mais fácil guardar tudo do que mandá-los de esquadra para esquadra, onde quer que haja um cadáver por identificar.
Bunları karıştırıp durmaktansa saklayıp belki bir Jane Doe vardır diye karakol karakol gezdirmek daha kolay oluyor.
Se não estão a ver um cadáver, sugiro que larguem os binóculos.
Bakmakta olduğunuz vücut eğer ölü değil ise o dürbünü bırakmanızı öneririm.
"Sei... o que fez ao cadáver".
Onun cesedini ne yaptığını biliyorum.
Acho que tem outro cadáver na mala.
Sanırım bagajında bir ceset daha var.
Vim recolher os bens pessoais do cadáver para os registar como provas.
Cesedin şahsi eşyalarını alıp kanıt olarak kaydetmem lazım. Ra...
Quem reclamará o seu cadáver, Seward?
Seni kim alacak Seward?
Hoje de manhã, era o cadáver dela.
Bu sabah arabada bulduğumuz ceset onunmuş.
Temos de ir. Há um cadáver numa cabana na Virginia, bem estaladiço.
Gitmeliyiz, Virginia'daki bir kulübede cesedimiz var.
Eu morri no dia em que cheguei a casa e encontrei o cadáver da minha esposa enfiado no armário.
Eve gelip karımın cesedini dolaba tıkılmış şekilde gördüğüm gün ben zaten ölmüştüm.
Porque a Catarina Sforza reúne aliados como moscas num cadáver.
Çünkü, sineklerin bir ceset çevresinde toplandığı gibi müttefikler de Catherina Sforza'nın çevresinde toplanıyor.
E fazer o mesmo para as autoridades, por isso, em alguns minutos, a policia vai encontrar-te parado ao lado de um cadáver.
Aynısı yetkililer için yap.. ... işte bu yüzden birkaç dakika içinde polis seni bir cesedin başında dikilirken bulacak.
Não sabe que há um cadáver ali? Eles pagaram 25 dólares adiantados.
Bu insanların her biri peşin olarak 25 dolar ödedi.
Caso possas. O cadáver na casa do LaRoche não vai esperar durante tanto tempo.
LaRoche'un evindeki ceset o kadar dayanmaz.
O cadáver na casa do LaRoche não vai esperar durante tanto tempo.
LaRoche'un evindeki ceset o kadar dayanmaz.
Sendo assim, os lugares são recônditos, ou o suspeito é muito bom em ocultar as partes do cadáver.
Atılma yerleri gözlerden uzak ya da zanlı vücut parçalarını saklamada çok iyi.
Sim, estão à espera de nos levar ao futuro cadáver.
Evet, olası bir cinayete kurban gitmemizi bekliyorlar.
Estava no processo de transformar o cadáver do Tona num vampiro. E os fantasmas gémeos... eram necessários para trazê-lo de volta à vida.
Tung'un cesedini vampire dönüştürme sürecindeydin ve onu hayata geri döndürmek için ikiz hayaletlere ihtiyacın vardı.
Sem usar a máscara e o óleo, o cadáver do Tona fica descontrolado.
Peçeyi ve yağı kullanmasaydık Tung'un cesedi kontrolden çıkardı.
Vou tentar atrair o vampiro com o óleo do cadáver.
Kadavra yağıyla vampiri oraya çekmeye çalışacağım.
Vamos torcer para que o óleo do cadáver atraia o vampiro.
Umalım da kadavra yağı vampiri çeksin.
De repente, tenho que entrar e ver o cadáver?
Odaya giriverince cesedi görmem mi gerekiyor?
Hoje, a minha cara tocou no bigode de um cadáver, Bobby.
Bugün suratım bir cesedin bıyığına dokundu Bobby. Senden korkmuyorum.
Onde está o cadáver?
Ceset nerede?
O que vou fazer com outro cadáver?
Bir cesetle daha ne yapacağım ben?
Este não é um cadáver qualquer.
Bu sıradan bir ceset değil.
Enquanto estavam a distribuir'passes livres'na cadeia, outro barco foi queimado ontem, e desta vez temos um cadáver.
Siz hapisten çıkış kartı dağıtırken dün gece bir tekne daha yandı. Bu sefer elimizde bir ceset var. Durun biraz.
Cadáver?
Ceset mi?
Sabes o que não entendo? Quem roubaria um cadáver?
Anlayamadığım şey, kim bir ceset çalar ki?
Cadáver.
- Ceset.
- Um cadáver!
- Ceset bulunmuş.
Temos um cadáver.
Burda biri var.
Certificados de óbito, Autorizações de transporte de cadáver.
Ölüm belgeleri, ceset nakil izinleri.
Não fazia ideia que íamos ficar de frente a um cadáver, num beco.
Arka sokakta ceset göreceğim aklımın ucundan geçmedi.
Um cadáver no Hotel Lightfoot.
Lightfoot Hotel'de bir ceset var.
Catarina Sforza consegue aliados como moscas num cadáver.
Catherina Sforza her gün ölünün üzerindeki sinekler gibi yanına müttefik topluyor.
É como dar uma palmada num miserável cadáver.
Kadavradan kan almak gibi.
Volta para a morgue e trata do cadáver do Freddy Denton.
Morga dönüp Freddy Denton'ın cesediyle ilgilen.