Translate.vc / Portugais → Turc / Clichê
Clichê traduction Turc
102 traduction parallèle
- Sim, sei. Criando um novo clichê, vamos nos juntar aos outros?
Yeni bir klişe bulmak için, diğerlerine katılalım mı?
Banal, retórico, clichê, vazio.
Basmakalıp, söz bilimleri ile ilgili, anlamsız.
Embora elas sejam sujas e façam lixo e sejam um "clichê"?
Pis, zahmetli, gereksiz ve klişe olsalar bile.
Muito clichê.
Çok sıradan.
Em Sombras na Cidade, abalou o velho clichê segundo o qual, na América, tem-se sempre uma segunda hipótese.
Hayat ihanetin kendisidir. Bazen kendinize bile ihanet edersiniz.
Sei que isso pode parecer um clichê, que parece uma coisa ingênua, mas é a verdade.
Şimdi bunun klişe gibi geldiğini biliyorum, çok safça, ama gerçek.
Vem com o pacote...! Esse clichê do "tipo forte e silencioso" começa a tornar-se cansativo.
Güçlü, sessiz klişeler beni bezdiriyor.
E finalmente, o eterno clichê exagerado.
Ve son olarak.. .. oldukça acı veren gelenekler..
Quero dizer, que clichê que isso seria, huh?
Bunun ne kadar klasik olacağını düşünsene, ha?
Eu sei que soa a clichê, mas quanto eles visualizam... cortar o pescoço da mãe deles / delas e o levantar as cordas vocais?
Basmakalıp bir laf ama, tasavvur edebilir misiniz, ne kadar insan annesinin boğazını dilimlemek yada gırlağından delik açmak ister?
- É um clichê.
- Bu bir klişe.
Que clichê, a atriz principal apaixonando por diretor.
Evet, Sadece bu geceki hikayemi anlat.. Tarih kazandiySa, biz de gercekten kazanacagiz.
E como diz o clichê... Sou capaz de qualquer coisa para passar.
Biraz klişe olacak ama geçmek için her şeyi yaparım.
Sei que é um clichê dizer que as melhores coisas da vida são de graça e que o dinheiro não pode comprar felicidade...
Bak, ah, Polina, biliyorum bu bir klişe... Hayattaki en iyi şeylerin ücretsiz olduğu ve aşkın parayla satın alınamayacağı söylenir ama,... zaten bu yüzden klişe olurlar.
Nunca gostei de um bom clichê.
Bu klişeden hiç vazgeçemiyorum.
Esse clichê não me sai da cabeça como uma canção bera.
- Bunu o kadar çok duydum ki dilime takılan kötü bir şarkı oldu.
Eu não... acho que não consigo aguentar... o discurso clichê de'vamos ser amigos'.
"Hadi arkadaş olalım" konuşmasını yapabileceğimi zannetmiyorum.
Sabem o que é um clichê?
Klişenin ne olduğunu biliyor musun?
Velas é um tremendo clichê.
Mum yakmak çok klişe.
- Já nos encontrámos antes num. - Claro, é um pouco "clichê"...
- Biliyorum biraz basmakalıp olur...
- Senhor, o seu... mas não é assim tanto, que diga a mim mesmo, "Uau, isso é clichê!"
- Bayım ama kendi kendime'Bu biraz fazla basmakalip'dedirtecek kadar da basmakalıp değil. - Ama... Bu...
Geralmente, o seu estilo clichê é até bom E não contém nada que um escritor comum como você não possa produzir
Hepsinden önemlisi, stiliniz çok.. uyuz ve dahası, sizin yazdıklarınızı daktilo kullanan herkes yazar.
É um clichê, mas é muito eficiente.
Klişedir ama oldukça etkilidir.
Desculpa o clichê, mas o papá vive na rua?
Biraz klişe olacak ama baban da mı sokaklarda yaşıyor?
Ías adorar viver essa fantasia clichê de adolescente, seu pila mole.
O klişe, delikanlı fantezisini yaşamaya bayılacağından eminim.
Limpador de piscina já é clichê.
Havuz bakıcısı çok kullanıldı.
Parece o típico clichê.
- Ahbap, yürüyen bir klişe gibisin.
Nunca fiz isto antes. Parece um enorme clichê, mas... Tenho um quarto aqui no hotel.
Biraz klişe gelecek ama odam yukarıda.
Sabe, Tony, é um "clichê", mas é verdade,
Klişe bir söz ama doğru.
Não há nenhum clichê dum ajoelhar romântico.
Bu işin içinde duygusallık bulunmuyor.
Já é menos clichê.
- Bu daha az klişe.
- Parece clichê.
- Ne klişe.
Um maldito clichê!
Basmakalıp birisin!
Clichê.
Klişe.
Uma explosão de orgasmos é um clichê, mas foi isso o que foi.
Volkan gibi bir klisedir ama aynen öyleydi.
Sei que parece uma piada, um clichê. Um homem de 50 anos, casado, apaixonado por uma jovem de 30.
Bunun bir şaka gibi geldiğini biliyorum, klişe... 50 yaşında evli bir adam 30 yaşında birine aşık.
Sou só mais um clichê de Nova York.
Ben sadece senin New York klişenim.
Ou algo ligeiramente menos clichê? Bem.
Ya da daha az klişe olan bir şey?
É um clichê por um motivo, e é uma rotina para Martin.
Klişe bir sebep ve Martin'in rutini bu.
Isso é um clichê.
Bu bir klişe.
Às vezes, um clichê, é a melhor maneira de alguém se expressar.
Bazen klişeler bir şeyi anlatmak için en iyi yol olabiliyor.
Clichê, Melody.
Bu bir klişe Melody.
Era tão óbvio como ter um nariz na cara. É um clichê, desculpa.
Her şey burnunun dibindeydi, klişe, özür dilerim.
Não sai do armário para me tornar um clichê.
Kendimi ifade ettim diye klişilere uymak zorunda mıyım?
Não vês que és um estúpido de um clichê de merda.
Ne kadar büyük mal ve sıradan olduğunu gerçekten anlamıyorsun
Temos um clichê adolescente idiota para ir.
Yetişmemiz gereken saçma bir gençlik klişemiz var da.
Isso é tão clichê.
Tam bir klişe.
É clichê dizer neste momento "queridos amados".
Bu anın bir kilişesidir ; "Kutsanmış sevgililier"
Quase um clichê. Quer dizer, o que estava ela a pensar?
Bu biraz klişe.
Sim, quando o pensa desse modo, o clichê é verdade :
Bir düşünecek olursanız, klişe aslında gerçek :
Não estamos caindo num clichê aqui?
Burda bir şeyi kapatmak için baştan savmıyor muyuz?