Translate.vc / Portugais → Turc / Cosmos
Cosmos traduction Turc
487 traduction parallèle
Como átomos no cosmos da Rússia Soviética.
Sovyet Rusya evreninde atomlar gibiler.
Regressaram ao cosmos, nas asas do vento.
Rüzgarın kanatlarında evrene geri döndüler.
O dilema do homem forçado a viver numa árida eternidade sem Deus, como uma pequena chama tremeluzindo num imenso vazio, sem nada excepto desolação, horror e degradação, forçando uma inútil opressão num negro e absurdo Cosmos.
Çıplak, tanrısız bir boşlukta, kara, saçma bir evrende bir deligömleği oluşturan korku ve aşağılanmanın olduğu engin bir boşlukta küçük bir alev gibi yaşamak zorunda kalan insanın çıkmazı.
É perigoso enviar ao cosmos a gente como você.
Senin gibileri uzaya yollamak tehlikeli..
Acaso é o cosmos uma má tumba para ele?
Uzay ona kötü bir mezar mı oldu?
Em realidade, não temos interesse em conquistar nenhum Cosmos.
Evreni fethetmekle ilgilenmiyoruz.
O que queremos é estender a Terra para as fronteiras do Cosmos.
Dünya'yı evrenin sınırlarına kadar genişletmek istiyoruz.
O Cosmos... é uno, eterno e infinito... e a Terra é um dos mundos.
Evren : bir, ebedi, sonsuz... Ve yeryüzü, dünyalardan sadece biri.
Não tenho nada a ver com o Cosmos, nem com o movimento da Terra.
Evrenle ilgilenmiyorum, ya da yeryüzü hareketleriyle.
Uma nova visão do Cosmos, deve necessariamente corresponder, a uma nova concepção do Homem.
Yeni bir kainat görüşü için, Yeni bir "insan" görüşüne erişmek zorundayız.
O carbono é tremendamente abundante no Cosmos, e faz moléculas orgânicas maravilhosamente complexas, que são espantosamente boas para a vida.
Evrende muazzam miktarda karbon vardır ve hayat için çok çok iyi, fevkalade karmaşık moleküller ortaya çıkarır.
Na vastidão do Cosmos, deve haver outras civilizações mais antigas, e mais avançadas que a nossa.
Kozmosun bu enginliğinde bizimkinden çok daha eski ve gelişmiş medeniyetler olmalı.
Todas as civilizações técnicas no cosmos, por mais diferentes que sejam, devem ter uma linguagem em comum.
Ne kadar farklı olursa olsun, evrendeki tüm gelişmiş uygarlıklar, ortak bir dile sahiptirler.
E isso é realmente um grande cosmos.
Bildiğiniz gibi kozmos çok büyüktür.
Desde o 1 ° lançamento de Cosmos, o interesse pelos OVNIs persistiu.
Kozmos yayınlandığından beri,... UFO'lara olan ilgide azalma olmadı.
O desejo de estar em ligação com o cosmos, reflecte uma realidade profunda, e acontece que estamos ligados.
Astrolojinin bu inadı aslında, bizim kainatla bir bağlantımız olduğu cazibesine dayanır.
A confrontação entre estas duas concepções do cosmos, - centrado na Terra e centrado no Sol - atingiu o seu clímax, na pessoa dum homem, ( séc. XVI e XVII ) que, tal como Ptolomeu, era astrólogo e astrónomo.
Dünya merkezli ve Güneş merkezli iki ayrı kainat düşüncesinin, birbirleriyle en çok çatıştığı zamanlarda Ptolemy hem astronom hem de bir astrologtu.
O homem que suspirava pela harmonia no cosmos, estava destinado a viver numa época excepcional de discórdia na Terra.
Zamanındakilerle düşünce ayrılığına düşşe de, kâinattaki düzen ve uyumu görebilmişti.
Foi o primeiro a combinar a imaginação intrépida, com medidas precisas, para se lançar dentro do cosmos.
Doğru ölçümleri engin hayalgücüyle birleştirip, kainatı bilmeye atılan adımların ilkini gerçekleştirmişti.
No Cosmos, não há refúgio para as mudanças.
Kozmosta, değişimden kaçış yoktur.
Não é necessário muito para destabilizar o clima da Terra, para converter este Céu, a nossa única casa no Cosmos, numa espécie de Inferno.
Dünya ikliminin dengesini bozup evrendeki tek barınağımızı bir tür cehenneme çevirmek çok şey gerektirmeyebilir.
Desde a primeira emissão da série Cosmos, os perigos do aumento do efeito de estufa, tornaram-se muito mais claros.
Bu dizi ilk yayınlandığından beri sera etkisinin artan tehlikeleri daha belirgin bir hal aldı.
Mas o cosmos é incalculavelmente rico.
Bunun yanında evren ölçülemez bir büyüklüğe sahiptir.
Esta forte coluna por entre todos os movimentos relativos do cosmos.
Kozmostaki göreceli hareket yapısının temel bir öğesi.
Alguns anos após ter finalizado a série Cosmos, tirei algum tempo livre para escrever um livro.
Kozmos belgeselini tamamladıktan birkaç yıl sonra bir roman yazmak için, bilim kariyerime ara verdim.
Mas talvez que outros seres muito mais avançados que nós, estejam viajando ao futuro distante e ao passado remoto, não a cerca de 40 anos atrás na Terra, mas, digamos, para presenciar a morte do Sol ou a origem do Cosmos.
Fakat belki de bizden daha gelişmiş bir medeniyet uzak geleceğe ve geçmişe yol alarak 40 yıllık kısa mesafelere değil de mesela ; güneşin ölümüne, ya da evrenin doğuşuna tanıklık edebilir.
A matéria orgânica é abundante através do Cosmos, produzida em todo o lado pela mesma química.
Kâinatın heryerinde bol bulunan organik materyal hep aynı kimyasal olaylarla oluşurlar.
Sabemos pelos fósseis, que a vida surgiu quase imediatamente após a formação da Terra, o que sugere que a origem da vida pode ser, um processo químico inevitável em inumeráveis planetas semelhantes à Terra, através do Cosmos.
Kainattaki sayısız dünya benzeri gezegenlerdeki gibi, dünyamızda yaşamın kaynağı fosillerden bildiğimiz kadarıyla, dünyanın oluşumundan kısa bir süre sonra meydana geldi.
Isto é razoável porque o Cosmos está feito principalmente de hidrogénio, que devora todo o oxigénio.
Bu oldukça mantıklı, çünkü evrenin neredeyse heryerinde oksijeni tüketen hidrojen bulunmakta.
Nada nestas experiências é exclusivo da Terra. Os gases iniciais e as fontes de energia que usamos, são abundantes e comuns no Cosmos.
Bu arada aklıma gelmişken, bu deneylerin başlangıcında kullanılan gazlar, bu dünyaya özgü olmayıp, tüm evrendeki mümkün olabilecek gazlardır.
As moléculas da vida enchem o Cosmos.
Yaşam molekülleri evreni dolduruyor.
Suplemento - 10 anos mais tarde -
COSMOS Güncelleme ( 10 Yıl Sonra )
A exploração do Cosmos, é uma viagem de auto conhecimento.
Evreni keşfetmek demek kendimizi keşfetmek gibi.
Por vezes penso na sorte que temos em viver nesta época, no primeiro momento da história da humanidade em que estamos de facto, a visitar outros mundos, e empenhados num profundo reconhecimento do Cosmos.
Bazen düşünüyorum ne kadar şanslı bir nesiliz ki tarihte başka dünyaları ziyaret eden ve evrenin derinliklerine ulaşan ilk bizler olduk.
Esta revolução fez do caos o cosmos.
Bu devrim, kaostan uzak bir evren anlayışı getirdi.
A este carácter ordenado e admirável do universo, chamou-se Cosmos.
Bu düzenli ve hayranlık uyandıran yapıya "evren" denildi.
Dizia que'O homem é um microcosmos, um pequeno Cosmos.'
"İnsanoğlu küçük bir evren modelidir" ... dedi.
Foi ele o primeiro a usar a palavra Cosmos, para referir um universo harmonioso e bem ordenado, um mundo acessível à compreensão humana.
Düzenli ve uyumlu bir evren anlamında kabul edilebilir bir kavram olan Kosmos tanımını da ilk kullanan kişidir.
E assim o quinto sólido, estava misticamente associado com o Cosmos.
Ve beşinci temel şekil mistik olarak Kosmos'la bağdaştırıldı.
Até mesmo em 1600, Johannes Kepler, continuava a esforçar-se por interpretar, a estrutura do Cosmos em termos, de sólidos Pitagóricos e perfeição Platónica.
1600'lerin sonundaki gibi Johannes Kepler, evrenin yapısını Pisagor kanunları ve... Platon mükemmeliyetçiliğiyle açıklamakta zorlanıyordu.
Pitágoras e Platão, ao reconheceram que o Cosmos é conhecível e que a natureza tem alicerces matemáticos, deram um forte impulso à causa da ciência.
Pisagor ve Plato'nun evren anlayışına göre doğadaki matematiksel işleyiş bilimin de gelişimini sağlayan lokomotif işlevi görüyordu.
Desde que há seres humanos, que vimos procurando o nosso lugar no Cosmos.
İnsanlık tarihi boyunca evrendeki yerimizi sorguladık.
Quando Carl Sagan, Steven Soter e eu escrevemos a série de TV Cosmos no fim dos anos 70, muitas coisas eram diferentes.
Metinlerini kocam Carl Sagan, Steven Soter ve benim birlikte yazdigimiz bir TV belgeseli olan COSMOS, ilk yayinlandigi günden bugüne çok sey degisti.
Quando a primeira emissão de Cosmos foi lançada, não havia World Wide Web, era um mundo diferente.
COSMOS'un ilk yayinlandigi yillar bugünkünden oldukça farkliydi ve Internet bile yoktu.
Que tributo a Carl Sagan, um cientista tão atacado por ter a audácia de especular que mesmo após 20 dos anos mais ricos em acontecimentos na história da Ciência, Cosmos requer poucas revisões e é verdadeiramente rico em profecias.
20 yil geçtikten sonra bugün bile zevkle izlenebilecek konulari Carl Sagan çok güzel bir sekilde bir araya getirmisti ve bu kadar süre geçtigi halde üzerinde pek az degisiklik yapmaya ihtiyaç duyulmustu.
Cosmos é ao mesmo tempo a história do empreendimento científico e a tentativa de transmitir o alto valor espiritual da sua revelação central :
COSMOS, bilimsel atilimin bir tarihçesini ve bilimsel düsüncedeki degisikligin coskusunu tasirken sunu hiç unutmaz :
Agora por favor desfrutem de Cosmos, a soberba saga de como através da pesquisa de 40.000 gerações de antepassados nossos, chegámos a descobrir as nossas coordenadas no Espaço e no Tempo.
Atalarimizin 40.000 yildir gökyüzünü inceleyerek elde ettigi evrenin büyüklügünün ve, bu evrendeki yerimizin gururlu bir hikayesi olan COSMOS belgeselini, keyifle izleyeceginizi umuyorum.
O Cosmos é tudo o que existe, existiu ou existirá.
Evren, hep vardi, ve hep olacak.
A contemplação do Cosmos emociona-nos.
Evren hakkindaki fikirlerimiz aklimizi karistirmakta.
O tamanho e a idade do Cosmos ultrapassam a comum compreensão humana.
Evren'in büyüklügü ve yasi, insan aklinin alamayacagi kadar büyük.
Nos últimos milénios fizemos as mais surpreendentes e inesperadas descobertas sobre o Cosmos e o lugar que nele ocupamos.
Son bir kaç bin yildir evren ve, evren'deki yerimiz ile ilgili hiç beklenmeyen inanilmaz ve sasirtici kesifler yapildi.