Translate.vc / Portugais → Turc / Câmara
Câmara traduction Turc
16,108 traduction parallèle
E votem no Ed Koch para presidente da Câmara.
Ve Ed Koch'a oy verin.
Dá-me a tua câmara.
Kameranı ver.
Eu digo-vos de maneira bem insípida que mais mulheres morreram no banco de trás do carro do senador Edward Kennedy em Chappaquiddick do que tenha morrido alguma numa câmara de gás em Auschwitz.
Size son derece açık bir şekilde söylüyorum,... Auschwitz'in gaz odalarında,... Chappaquiddick'te Senatör Edward Kennedy'nin arabasının arka koltuğunda ölenden daha az kadın ölmüştür.
Não há uma pessoa nesta sala ou fora dela que tenha visto uma fotografia de um judeu dentro de uma câmara de gás.
Bu odadaki ya da dışarıdaki hiç kimse bir Yahudi'nin gaz odası içinde fotoğrafını görmemiştir.
e então para a câmara de gás...
... gaz odalarına ulaşıyoruz.
Aqui onde estamos de pé é tudo o que resta da câmara de gás em si.
Üzerine bastığımız her şey gaz odasından geriye kalanlar.
A câmara estava logo aqui embaixo.
Oda direk buranın altındaymış.
Os prisioneiros entravam num corredor, e, em seguida, através de uma porta à direita para dentro da câmara de gás.
Tutsaklar bir koridora giriyorlardı ve sağ tarafta gaz odalarına giden bir kapı vardı.
O telhado da câmara de gás era apoiado por colunas de cimento e pilares de malha de arame.
Gaz odasının çatısı,... beton kolonlarla ve tel örgü biçimindeki sütunlarla destekleniyordu.
Porque estes eram pilares ocos e eram os pilares em que os cristais de Zyklon-B eram inseridos na câmara de gás.
Çünkü bunlar içi boş sütunlardı,... ve bu sütunlar gaz odalarının içine Ziklon-B kristallerini göndermek için kullanılıyorlardı.
Desliga a câmara!
Kamerayı kapat!
- Desliga a câmara!
- Kamerayı kapat!
Decidi falar um pouco para a câmara.
Biraz kameraya konuşayım dedim.
É a câmara do sono do Usain Bolt.
Bu uyku kamerası. Usain Bolt'un uyku kamerası.
Parecia que olhava para a câmara e sorria.
Sanki kameraya bakıp gülümsüyormuşum gibi.
Comprei-te a primeira câmara decente.
İlk kameranı ben aldım.
O medo que me passou pelo corpo de olhar para cima e ver o flash da câmara.
"Bak ne yapıcam, hemen kendi resmimi çekicem. " Sonra telefonu kabinin üzerine koyup, "Seninde şipşak resmini alıcam."
Este vai ser o porto do mundo, como o Presidente da Câmara elegantemente disse recentemente.
Başkanınızın daha önce yeni limanınız için dediği gibi bu dünyanın limanı olacak.
Era uma câmara cara com uma alça azul.
Üzerinde mavi şerit olan pahalı bir kameraydı.
A nossa câmara foi roubada.
Kameramız çalındı.
Vamos devolver-lhe a câmara, mas não o cartão SD.
Kameranı geri alacaksın fakat hafıza kartını alamazsın.
Devemos ir à câmara?
Acaba Belediye Binası'na mı gitsek?
Kolbrún desfruta dos benefícios de ser a mulher do presidente da câmara.
Kolbrun başkanın karısı olmanın avantajlarından yararlanıyor.
O Sigurður discutiu com o presidente da câmara?
Sigurdur'un başkanla ters düştüğü oldu mu?
Aquela é a casa do presidente da câmara?
Başkanın evi mi o?
Não há uma única câmara de segurança à vista.
Çevrede tek bir kamera bile yokmuş.
Gravou cada tecla digitada, monitorizou cada câmara dos computadores,
Basılan her tuşu kaydediyor, tüm masaüstü kameralarını izliyor.
No entanto, a chamada anónima com a descrição exacta do Garvin veio de uma cabine telefónica aí perto, também fora do ângulo da câmara.
Ancak, Garvin'i tarif eden isimsiz çağrı yakınlardaki bir ankesörlü telefondan yapılmış. - O da kameraların görüntüleyemediği bir yerdeymiş.
Sim, temos de conseguir essa câmara.
- Evet, o kameraya ulaşmamız gerek.
Corta as correias da câmara com...
Kamera askısını şeyle kesin... Bununla.
Trás a câmara até aqui onde vou retirar o cartão de memória e copiar tudo para o disco duro do portátil.
Hafıza kartını alıp laptopun harddiskine kopyalayayım.
Receio que a Câmara também tenha desaparecido.
Korkarım kamera da gitmiş.
Estou a recuperar uma fotografia apagada do cartão de memória da câmara, neste momento.
Şu anda kamerasından silinmiş bir fotoğrafı kurtarıyorum.
Sr. Reese, Reconstrui a fotografia que foi apagada da câmara da Maggie.
Bay Reese, Maggie'nin kamerasındaki silinmiş fotoğrafı kurtarmayı başardım.
Vivia escondido à três anos, mas fui desleixado e fui apanhado por uma câmara de vigilância.
Üç yıldır yeraltında yaşıyordum ama dikkatsiz davranınca kameralara yakalandım.
Saiam! Shaw, aqui, improvisamos uma câmara de explosão.
Shaw, burayı patlama odası olarak kullanalım.
Há um sistema que ouve tudo através de cada microfone, que vê tudo através de cada câmara.
Tüm mikrofonlardan bizi dinleyen, tüm kameralardan bizi izleyen bir sistem var.
- Dá-me a minha câmara.
- Kameramı ver.
- Esta câmara agora é minha.
- O artık benim kameram.
Por favor, não leves a câmara.
Lütfen kamerayı alma.
A câmara frigorífica, na parede mais distante.
Soğuk bölme, en son duvardaki.
Tenho uma câmara de imagem térmica.
Termal kameram var.
Não tenho nenhuma câmara.
Fotoğraf makinemiz yok.
Este túnel vai directamente até uma câmara subterrânea...
Bu tünel sizi doğrudan yer altındaki...
O meu trabalho foi construir e manter a câmara de contenção magnética.
Benim işim sızmasını engelleyen odacığı kurmak ve bakımını yapmaktı.
- Temporariamente. - Se pudesses replicá-la... mesmo que brevemente, achas que podias construir uma câmara de contenção para ti?
Kısa süreliğine de olsa onu kopyalayabilsen kendin için de bir tutma yuvası yapabilir misin sence?
O Dr. Wilkes concebeu uma câmara de contenção para estabilizar-se, mas precisa de uma amostra de Matéria Zero.
- Dr. Wilkes, kendisi için bir tutunma haznesi tasarladı ama bir miktar Sıfır Madde'ye ihtiyacı var.
A Ana ajudou-me a fazer uns esboços para uma câmara de contenção.
Ana önlem haznesi konusunda birkaç plan çizmeme yardımcı oldu.
O Dr. Wilkes concebeu uma câmara de contenção para estabilizar-se, mas precisa de uma amostra de Matéria Zero.
Doktor Wilkes kendisini stabilize etmek için bir kapsama alanı tasarladı ama Sıfır Madde'ye ihtiyacı var.
Estás fora da câmara de contenção.
Kapsama çemberinin dışındasın.
" Vou buscar a câmara e começar a filmar.
" Bebeğim, bebeğim, böyle olsa na...