Translate.vc / Portugais → Turc / Define
Define traduction Turc
1,035 traduction parallèle
Credo, Peterson! Mas que valioso tesouro!
Aman Tanrım, Peterson, bu gerçek bir define.
Em traços largos, define a posição da Grã-Bretanha, no seio da Tripla Aliança, caso a frota francesa ganhe vantagem sobre a Itália no Mediterrâneo.
Ayrıntılara girmeden ; Büyük Britanya'nın üçlü ittifak karşısındaki konumunu ve Fransa donanmasının Akdenizde, italya'ya üstün gelmesi sonucunda sağladığı kazançtan bahsediyor.
Um dos maiores caçadores de tesouros, Stephen de Bois, escondia os mapas em canhões de imitação, junto à janela do quarto.
Gelmiş geçmiş en iyi define avcılarından biri olan. Stephen de Blois haritalarını,... penceresinin önüne dizdiği minyatür toplara saklarmış.
Alberto II da Áustria disfarçava os mapas nesses materiais.
Avusturya Kralı II. Albert define haritalarını oraya dikerdi.
Define "um pouco apreensiva".
"Biraz ürkütür" sözünü tanımla.
Define "parvo".
"Sersem" i tanımla.
Define "amor".
"Aşk" ı tanımla.
Define "merda".
"Kahretsin" i tanımla.
Define "maravilhosa".
"Güzel" i tanımla.
Define "jackpot gigante".
"Büyük ikramiye" yi tanımla.
No próximo mês, McLean Stevenson... lerá algo de Robert Louis Stevenson.
Gelecek ay sıra McLean Stevenson'da. Robert Louis Stevenson'ı okuyacak. - "Define Adası", sanırım.
- Então sou eu quem define as regras.
- O zaman benim dediğim olacak.
E sobre o rosto de Helena toda arte da beleza se define,
Güzelliğin en ince örneği, Helen'in yanaklarında sergileniyor,
Gostaria de anunciar a presença de um verdadeiro campeão que define a palavra "coragem".
Gerçek bir dövüş şampiyonunun burada olduğunu duyurmak istiyorum, onu anlatan tek kelime "cesaret".
Woody, pelos vistos está ali um computador que define as suas próprias regras!
Woody, böyle bağırarak orada kendi kitabını yazmakta olan bilgisayarı bastırdın.
Define regatear?
Pazarlığı nasıl tanımlıyorsun?
Desenhou um mapa do tesouro para o poder encontrar.
Yerini unutmamak için de bir define haritası çizmişti.
Por falar em pénis sabem como é que a "Playboy" define recompensa oral?
Penislerden laf açılmışken Utanmaz Playboy Sözlüğü'ndeki oral zevk tanımını bileniniz var mı?
Tens medo de enfrentar a realidade do que define...
Gerçek yaptıklarınla yüzleşmekten korkuyor- -
O seu peito volumoso aparece nos mapas dos tesouros piratas?
Göğsünüz adeta define haritası gibi mi gözüküyor?
Um tesouro...
Bir define.
Define estranho.
"Garip" i tanımla.
A 5ª edição do dicionário Webster do século 24 define andróide como um autómato feito para se parecer com um ser humano.
Webster'ın 24. Yüzyıl Sözlüğü 5. baskısı androidi... insana benzemesi için yapılan bir otomat olarak tarif eder.
De agora em diante, para todos os efeitos, a investigação define o que realmente aconteceu.
SoruCevap tutanağında yer alan ifadeler, gerçekte olanları belirler.
Como é que se define o medo da insulina?
İnsülin korkusunu nasıl tarif edersiniz?
A OCP define-o como uma máquina. Com algum tecido humano.
OCP seni canlı bir doku üzerine yapılmış bir makine olarak tanımlıyor.
O homem define-se pelas suas acções, não pelas suas memórias.
İnsanoğlu yaptıklarıyla ölçülür, hatıralarıyla değil.
Qual era o nome do pirata em "A Ilha do Tesouro", Bart Simpson?
Define Adası'ndaki korsanın adı neydi, Bart Simpson?
Define "fantástico".
"Çok iyiyi" tanımla.
levarmos as pessoas numa caça ao tesouro do Oeste.
İnsanları gerçek bir Batı define avına çıkartıyorduk.
Encontrei o mapa do tesouro ontem na loja das bebidas, eu e o Spenser.
Define haritasını geçen gece likör dükkanında buldum, ben ve Spenser.
Ouvi dizer que tens um mapa do tesouro aí debaixo...
- Duyduguma göre bunun altinda define haritasi varmis.
O dicionário Webster define perfeição... como a qualidade ou condição de ser perfeito.
Webster's Sözlüğü mükemmelliği şöyle tanımlar "kalite veya bir durumu harika bir hale getirmek".
"O nosso dicionário ousado define DIU como : Fonte interna do amor."
"Şaşırmaz sözlüğümüz IUD'nin anlamını'aşk kalptendir'olarak tanımladı."
Define "sozinha".
"Tek başına" yı tarif et.
É o desconhecido que define a nossa existência.
Varlığımızı belirleyen bilinmez olandır.
O passado define quem somos. Não devia ser o seu fardo.
Geçmişte kalmış, kötü bir deneyim yaşadın.
O teu passado define quem tu és.
Yaşadıkların sana tecrübe kazandırdı.
Lavradores, rancheiros, assassinos e ladrões buscam fortuna.
İşçiler, çiftçiler, define avcıları katiller ve hırsızlar burada şanslarını arıyorlardı.
O Webster define-o como "um acordo legal que é inviolável."
Webster sözlüğüne göre : "Yasaya göre yapılmış, kırılamaz bir anlaşma."
Meu criador, Dr. Soong, me deu um programa que define meu senso de certo e errado.
Başka bir varlığın ölümünden zevk almak etik olmaz. Soruma cevap vermedin.
A nossa mortalidade define-nos.
Faniliğimiz bizi tanımlıyor.
Pensei que ela estivesse "velejando pelo esplendoroso rio do amor".
... olduğu bir define haritası bırakmaktı. Sonra da çamaşır dolabına saklanıp beni bulmasını bekleyecektim.
Define "divertido".
Eğlenceyi tanımla.
- Integro-me o que quero. Define'o que quero'.
"İstediğim kadarı" tanımla.
Computador, desliga o piloto automático e define uma rota pela fenda.
Bilgisayar, otopilot devreye sok ve solucan deliğinden bizi götür.
Isto define como os quero colocados. - Odo!
Bu notlarımı itina ile dağıt.
Como é que define normal?
Normali nasıl tanımlarsın?
Talvez faça parte do mistério. É isso que define o jogo.
Sana böyle hissettiren şey acaba?
Grande não define bem.
Büyük onu yeteri kadar iyi anlatmıyor.
"Ontém aconteceu-me algo que define esta época como dádiva"
Noel'de cömert olmak gerektiğini anlatan bir olay yaşadım.