Translate.vc / Portugais → Turc / Dense
Dense traduction Turc
38 traduction parallèle
Dadas as hipóteses e a natureza de Hitler e de Estaline, se eu fosse polaco, preferia estar debaixo do jugo de Estaline do que de Hitler.
Seçeneklere ve Hitler'le Stalin'in mizaçlarına bakıldığında ben onların yerinde olsam "Hitler'dense Stalin'i tercih ederim." diye düşünürdüm.
Nada mais que meio homem, pode dizê-lo.
Yarım insan dense yeridir.
Não, não faço parte dum sonho, embora já me tenham dito que sou uma visão de formosura.
Hayır, ben rüya değilim her ne kadar bana güzellik görüntüsü dense de.
Se lhe dissessem que os lobisomens dariam bons animais domésticos, acreditaria neles?
Porsuklar, iyi ev hayvanı olur dense inanır mısın?
E a ambição, de tão diáfana, é a sombra de uma sombra, acho eu.
Hırs öyle boş, öyle koftur ki bence bir gölgenin gölgesi dense yeridir.
Como sabes que é meu e não do Bethlehem?
Ya ben değil Bethlehem'dense?
Este é facilmente o melhor lançamento da carreira de Wilkins.
Bu Wilkins'in kariyerinin en iyi atışı dense yeridir.
Digamos que não é nada... Então o que mais se passará?
Yani normal değil dense bile ne olacak ki?
Olhe... não me creio essas tolices mas se esse tipo é da CIA, não estava em meu escritório para matar o tempo.
Ben böyle saçmalıklara inanmam. Ama adam CIA'dense odama zaman öldürmek için gelmediğini anlarım.
Mas ela fala nisso sempre que lhe pedimos que arrume alguma coisa.
Ne zaman dağıttığını topla ya da başka bir şey yap dense bunu ortaya sürüyor.
Sabes, se ele era CIA, certamente não estava a fazer bem o seu trabalho.
Gerçekten CIA'dense işini pek iyi yapmıyormuş.
Também a beleza desvanece, como o luar no romper do dia, com certeza você reconhece que é, sem dúvida, a mulher mais bonita num palco Inglês.
Bayan Hughes, her ne kadar yetenek kalıcıdır güzellik gün ağarırken sönen yıldızlar gibidir dense de hiç kuşkusuz siz de kabul edersiniz ki sahnelerin en güzel kadınısınız.
Não parava de pensar, quem acreditaria em Inglaterra ou nos Estados Unidos.
Merak ediyordum kim İngiltere'dense, Amerika'ya inanırdı ki?
Que tal, aproveitando o tema do supermercado : "Ele ensacou-a"?
Oh! Elinize bakkal dükkânından bir şey alıp, "Onu sadece bir kez terk etti" dense nasıl olur?
Eu pensei tipo : "Ouçam pais, pode haver uma Comissão de Classificações a sério."
Şöyle dense nasıl olurdu acaba : " Bakın, gerçek bir sınıflandırma kurulu oluşturulabilir.
A semana passada perdi-o no mercado biológico, por isso, no máximo, sou mãe-franga, escuto.
Tamam mı? Daha geçen hafta onu markette kaybettim. Yani bana dense dense yetersiz korumacı denir.
Bem, se é de Buck Lake, não estou interessado.
Eğer o da Buck Lake'dense, hiç işim olmaz.
Mr. Clark Dense,
Bay Süper salak.
A não ser que se haja afogado em defesa própria. Foi isso que acharam.
Meşru müdafaa halinde boğulmuş dense anlarım.
Nesse caso seria melhor dizer :
Şöyle dense, daha iyi olurdu :
Apesar da maioria das pessoas pensar que é o nosso cérebro que controla as nossas acções, é frequente que seja o nosso coração a fazer a maioria do trabalhar.
Her ne kadar hareketlerimizi beynimiz kontrol eder dense de hareketlerimiz genelde, kalbimizin sesine yenik düşer.
Prefiro de longe os rebeldes chechenos à Diane Cresswell.
Diane Cresswell'dense, haftanın hergünü Çeçen asileri tercih ederim.
Usar wallabies não era mais criterioso?
- Resmi olmayan dense daha mantıklı olmaz mı?
Andy, sem ofensa, mas estou mais interessada no bombom do que no Andy.
Andy, alınma ama Andy'dense şekerden daha çok hoşlanıyorum.
Se há alguma coisa de que terei muitas saudades, é...
Sanırım en çok özleyeceğin şey neydi dense...
Para esclarecer, parvalhão, seu parvalhão de merda, quero muito tê-lo se for do Jim.
Netleşsin, it herif. Ağzına sıçtığımın iti. Jim'dense doğurmayı çok isterim.
Mas ele queimaria este reino só para ser o rei das cinzas.
Ama küllerin kralı olacaksın dense tüm ülkeyi yakacak bir adam.
Os dromedários são por vezes chamados de "navios do deserto" mas, tal como as andorinhas, eles aqui são apenas visitantes.
Develere "çöl gemisi" dense de... onlar da kırlangıçlar gibi ziyaretçi.
Foi sempre : "Quem é que vai às compras com a mãe?", e ia eu.
Ne zaman, "Kim annesiyle markete gider?" dense, giden ben olurdum.
Assim se o Mr. X é da KGB...
Öyleyse Bay X KGB'dense...
- Se é que o Slater era da CIA.
Eğer Slater CIA'dense tabii.
Se esse Jaworski é Liber8, então, há um preço por ele.
Eğer bu Jaworski Liber8'dense, ele geçiren için bir para ödülü vardır mutlaka.
Preferia chamar-me Tom do que Skippy...
Skippy'dense Tom olmasını tercih ederim.
Sempre fui melhor com uma pederneira do que com um Brown Bess.
Brown Bess'dense çakmaklı tabanca ile her zaman daha iyi olmuşumdur.
E quanto ao Darcy?
Peki ya bebek Mark Darcy'dense? Tanrım.
Se estes são da ISI...
Bu adamlar Sİ'dense...
Preferiria vê-lo a apresentar do que o Ricky Gervais.
Ricky Gervais'dense onun bir şeyleri sunmasını isterim.
- Se ela é da CIA, devemos ir embora.
CIA'dense gitmeliyiz.