Translate.vc / Portugais → Turc / Doo
Doo traduction Turc
584 traduction parallèle
Faça alguma coisa, Doo-doo.
Bir şeyler yap, Doo-doo.
Dum bi dum bi dum Bi di dum
Doo-bee doo-bee doo-bee-dee-doo
Que lindo dum bi di dum É mesmo dum bi di dum
Evet, bu bir doo-bah-dee-doo Evet, işte bir doo-bah-dee-doo
Eu canto o dum bi dum Bi dum bi dum
Doo-bee doo-bee, demek istiyorum.
Bi dum bi di dum
doo-bee, doo-bee-dee-doo
Oh, uh bai du
Oh, ooh-bee-doo
Scubi-dubi-dubi Dubi-du
Scooby-dooby, dooby-doo.
Harold?
- Harold? - Cock-a-doodle-doo!
Eu as doo aos hospitais.
Hastanelere gönderiyorum.
- Um roo-doo-doo.
- İnsan şeyi? Bir hrududu.
- Um roo-doo-doo.
- Bir ne? - Bir hrududu.
Vem até aqui, Doo.
Buraya gel, Doo.
Estou a falar de dinheiro à séria, Doo.
Gerçek paradan bahsediyorum, Doo.
Estou a organizar outra ida a Greasy Creek.
Greasy Creek'te başka bir iş ayarlamaya çalışmak için koşuşturuyorum, Doo.
Doo, se nascemos nas montanhas, temos três escolhas. Minas de carvão, destilação de bebidas, ou passar debaixo da linha.
Doo, dağlarda doğsaydın, üç seçeneğin olurdu kömür madeni, kaçak içki ya da tamamen hayatına devam etmek.
- Olá, Doo.
- Doo.
Meu Deus, Doo!
- Tanrım, Doo.
- O que estavas a dizer, Doo?
- Ne diyordun, Doo?
- Estou enregelada, Doo.
Donuyorum, Doo.
Doo, não!
Doo, hayır!
Vá lá querida.
- Yapma, Doo. Hayır!
- Não, não!
Hayır, Doo!
Meu Deus, Doo!
Tanrım, Doo!
- Eu não consigo ler este livro, Doo.
Bu kitabı okuyamam, Doo.
Doo, não preciso que um livro me diga qual é o problema.
Sorunun ne olduğunu bana söylemen için kitaba ihtiyacım yok, Doo.
Doo, quando é que me arranjas a aliança?
Doo, alyansı ne zaman alacaksın?
Doo, vais-te embora?
Doo, gidiyor musun?
O Doo pôs-me na rua, mamã.
Doo, beni dışarı attı, anne.
Exceto eu e o Doo estarmos separados.
Benim dışımda Doo ayrıldı.
As coisas acontecem bem rápido entre ti e o Doo, não é?
Doo ve aranızdaki şeyler oldukça hızlı gelişiyor, değil mi?
E Doo, o raio da pia entupiu-se e passei metade da manhã a arranjar isso.
Doo, bir de lanet olası lavabo tıkandı. Sabahın yarısını, lavaboyu açmakla geçirdim.
Jack Benny!
- Doo! Jack Benny!
Sabes, Doo, a maioria dos casais passam o aniversário juntos.
Doo, çoğu çift, yıldönümünü birlikte geçirir.
Doo, às vezes acho que te falta qualquer coisa no cérebro!
Doo, bazen birkaç tahtanın eksik olduğunu düşünüyorum.
Doo!
Doo!
Não me faças ir lá para cima cantar, Doo.
Ayağa kaldırıp da bana şarkı söylettirme, Doo.
Eu não sou cantora, Doo!
Şarkıcı değilim, Doo.
Doo, fico feliz por te sentires orgulhoso, mas não consigo cantar à frente de pessoas.
Doo, seni gururlandırdığıma sevindim, tatlım. Ama insanların önünde şarkı söyleyemem.
- Doo, eles gostam de mim.
Doo, beni beğendiler!
Não sabia que percebias tanto sobre o mundo da música.
Ufaklık Doo, müzik işinden bu kadar çok anladığını bilmiyordum.
O que estás aqui a fazer com os miúdos?
Çocuklarla ne yapıyorsun burada? Doo?
- Sim. Espera um minuto, Doo!
Bekle bir dakika, Doo!
Fizeste a coisa certa, Doo, ao sair daqui.
Burada bırakarak, doğru olanı yaptın Doo.
- Quero ser uma cantora, Doo!
- Şarkıcı olmak istiyorum, Doo!
O Doo trabalhou tanto para fazer este disco.
Doo bu kaydı bize almak için çok sıkı çalıştı!
É de onde eu e o Doo somos. Lá no Kentucky.
Doo ve benim eskiden Kentucky'de yaşadığımız yer.
Seja como for, escrevi a música e o Doo ouviu-a e disse que era a música mais bonita que já tinha ouvido.
Neyse, şarkıyı yazdım ve Doo da dinledi ve şimdiye kadar dinlediği en sevimli şarkı olduğunu söyledi.
Doo, podemos enviar aos miúdos umas chupas ou parecido?
Doo, çocuklara biraz lolipop falan gönderebilir miyiz?
É do Doo, papá!
Doo'dan gelmiş, baba!
Raios, Doo.
Kahretsin, Doo, bekle az!
Doo, quer dizer o quê?
Doo, ne demek bu?