Translate.vc / Portugais → Turc / Débil
Débil traduction Turc
321 traduction parallèle
Ele é pior que uma criança, débil mental.
O bir çocuktan daha kötü... O geri zekalı...
Pare, tagarelando como um falso Rei Salomão. Com uma conversa de mentalidade débil que não faz sentido nenhum se há algo que odeio é uma mulher presunçosa.
Kes şunu, kibirli bir ukala gibi saçma sapan ve anlamsız laflar ediyorsun eğer nefret ettiğim bir şey varsa o da kendini beğenmiş kadınlardır.
Tenho um coração débil.
Kalbim zayıf.
Só sei que nestes documentos Mr. Churchill continua a referir-se ao "débil baixo ventre da Europa."
Bildiğim, bay Churchill'in bu belgelerde sürekli "Avrupa'nın yumuşak karnı" na atıfta bulunduğudur.
Agonias. É tão débil que não consegue suportar uma pequena dor dum desgosto de amor?
Aşkın getirdiği hayalkırıklığının ufak acısını çekemeyecek kadar zayıf birisi misin?
Que Deus perdoe a minha débil utilização da Sua força.
Gücünü yeterince kullanmadığım için Tanrı beni bağışlasın.
Sentia-me débil e desfalecido, mas sabia que para sobreviver devia me alimentar.
Zayıf ve halsizdim. Hayatta kalmak için gıda almam gerektiğinin farkındaydım.
" Apaga-te, apaga-te, débil vela!
" Dışarı, dışarı, küçük kandil!
Se a alma do homem é mais forte e limpa... normalmente exorciza o espirito da besta quando ainda é jovem, mas... se, por alguma razão, a alma é débil... e a sua debilidade é herdada... um acidente durante o nascimento, então...
Eğer kişinin nefsi yeterince güçlü be temizse yaratığın ruhu çok yaşlanmadan önce onu vücuttan çıkartırız, fakat bir nedenden dolayı nefis güçsüzse anne babadan miras kalan bir zayıflık bir kazara doğum, o zaman...
Sabe que tem o coração débil.
Kalbinin iyi olmadığını biliyorsun.
Tem uma saúde débil, volte a descansar.
Sağlığın da iyi değil. Git biraz dinlen.
Sobretudo para Virgil, que é pequeno e débil, comparado com os outros miudos
Özellikle diğer çocuklara nispeten küçük ve çelimsiz olan Virgil için.
Ninguém me diga que caminho tomar cansada e com os pés doloridos, estou faminta e débil
Kimse bana ne yapacağımı söylemiyor Çok yorgunum.çok bitkinim
"McCabe ajuda o mais débil".
"McCabe küçük adama yardım elini uzatıyor."
De repente, descobriu-me e chamou-me com uma voz débil.
Birden beni gördü ve çok nazikçe dedi ki : - Beni yine azarlayacağını düşünerek çekinerek yanına gittim. - Gel.
Sentir-se-á um pouco débil e a pele ficará cinzenta.
Bu sizi hasta eder ve cildinizi griye döndürür.
Tudo parece... débil, cinzento e indigno.
Her şey donuklaşıyor, değerini yitirip anlamsızlaşıyor.
A única coisa que senti foi um débil afeto.
Tek hissettiğim şefkatli bir dostluktu.
O Senhor tenha piedade de mim porque sou débil.
Lütfet bana, ya Rab, bitkinim.
Um rapaz surdo, débil e cego faz o melhor jogo!
Sağır, dilsiz ve kör çocuk karşınızda.
Seu débil mental!
Seni salak herif!
Débil mental, pegue a merda dos seus óculos.
Gerizekalı herif! Al kahrolası gözlüklerini!
Matthew é meio débil.
Matthew, aptalın tekidir.
Aquele escravo ali tem um ar débil.
Oradaki köle. Çok çelimsiz görünüyor.
Quem dera não estar em condição tão débil.
Keşke bu kadar güçsüz bir durumda olmasaydın.
Homenzinho estúpido e débil.
Seni aptal, zayıf adam.
Porque é débil. É patético...
Çünkü sen zayıf ve aptalsın.
Um humano débil, um rapaz vulcano e uma mulher.
Zayıf bir insan Vulkanlı bir çocuk... ... ve bir kadın.
Débil Autobot, até te falta a coragem do Prime.
Zavallı Autobot. Sende Prime'ın cesareti bile yok.
Que débil mental! Acreditamos que esta experiência pode ser útil a muitas pessoas, se elas também entenderem que existe uma oportunidade de se ter paz, de se ter descanso com a ajuda do Senhor.
Bu deneyimin, bir çok insanın bir şans olduğunu Tanrı'nın yardımıyla huzura kavuşmak için bir fırsat olduğunu anlamasına yardım edeceğine inanıyoruz.
Se não fizermos mais nada esta semana, temos de inventar pelo menos um acto de terrorismo que mostre ao mundo inteiro que os Estados Unidos, o grande Satanás, têm pés de barro, são uma nação débil,
Bu hafta en azından bir tane terörist eylem yapmalıyız ki tüm dünya Birleşik Devletlerin, yani büyük şeytanın, bir kağıttan kaplan olduğunu, halkının zayıflığını ve yıkıma elverişliliğini görsün.
- Mas, no meu estado débil...
- Ama, şu takatsiz halimle... - Evet?
Tão débil e tão pouco inteligente...
O kadar zayıf... ve bilinçsiz ki.
Um débil mental?
- Reklam için. - Nesin sen, bir salak mı?
- "E o natural fulgor da...", - "E o natural fulgor da decisão sucumbe à débil luz da reflexão, e assim projectos de maior importância e urgência, em vista disto os seus cursos desviam e perdem o nome de acção".
- "Ve böylelikle doğal renk..." - "Ve böylelikle renklerin.. ... korunsun, düşüncenin soluk rengi, .. ve yaptığın tüm girişimler gerçekten eyleme dönüşsün."
Deixa-te levar pela fragilidade débil que tornará a tua cara bonita.
Silik bir kırılganlığın seni teslim almasına izin ver,... yüzünü güzelleştirecektir.
Com uma maioria tão débil na Câmara, um bom líder é mais importante do que um Secretário para os Assuntos Internos
Mecliste bu denli zayıf bir çoğunlukla, iyi bir Baş Denetmen benim için iyi bir İçişleri Bakanından daha önemli.
Parece que o seu estado é muito débil.
Mmm, beyin iltihabı meydana gelmiş.
- Gabe? O que fizeste, débil mental?
Ne oldu, deli fahişe?
- Débil mental!
Deli fahişe, ha!
Temos aqui um débil mental, não é?
Karşımda bir moron mu duruyor acaba?
É como um menino de seis anos! É débil e indefeso.
Bana tüm yaptıklarına rağmen, seni zavallı bir adam olarak görüyorum.
Antes, à mulher se via débil e inferior, mas faz bastante tempo que isso mudou.
Geçmişte, kadınların genellikle güçsüz ve ikinci sınıf olduğu düşünülürdü. Ama çok uzun zamandır bu doğru değil.
Todos esses coringas apóiam uma mão débil.
Tüm o jokerler zayıf bir eli güçlendirmek için.
Contrariamente à propaganda que seus superiores distribuem, a Frota Estelar não é débil nem ignorante.
Üstlerinizin inanmamızı istedikleri propagandanın tam tersine, Yıldız Filosu ne güçsüz ne de aptal.
Um homem naquela idade e com uma saúde tão débil...
İnsan babamın yaşındayken, sağlığı da bu kadar kötüyken...
- Está muito débil. Posso vê-la agora?
- çok zayıf düşmüş.
Sim, deixei-o ir, o mercado esta um pouco débil... escutou algo?
Bir şey duydun mu?
É débil.
Dayanıksız.
Agora ele é debil
Şimdi artık dilsiz.
Débil recurso...
Anlatabildim mi?